GAZEL'İN ANLATIMINDAN;
İnsanoğlu hayatlarındaki bazı şeyleri hep garanti sanıyor. Uyuyunca uyanmak gibi. Güvendiğinde güvenilmek gibi. Sevdiğinde sevileceğini sanmak gibi. Işte biz bu kadar cahildik. Oysa insan severdi umut etmeyi. Ama çok geçemeden umutlarından da vazgeçerdi. Çünkü her insanın umutlarını siken bir orospu çocuğu mutlaka oluyor bu hayatta.
Boynumu yakan acıyla yattığım soğuk zeminden yavaşça kalktım. Elim istemsizce boynumun acıyan yerine giderken sessizce inleyip boynumu o tarafa doğru yatırdım. Olduğum duruma göz gezdirdim. Oldukça pis bir odadaydım. Hatta odadaydık. Yağız duvar kenarında baydın yatıyordu. Duvarlar rutubet yapmış ve yemyeşil olmuştu nerdeyse. Yerler betondu ve daha da soğuk gelmesine neden oluyordu. Duvarların bazı köşelerini örümcek ağları sarmıştı. Pencereye dair hiçbir iz yokken, kapı demirdendi.
Gözlerim tekrar Yağız'a çevrilince yavaşça yerimden kalkmaya çalıştım ama bileğime taktıkları zincir buna mâni olmuştu. Kolalarıma kendime çekerek zincirleri zorlamaya başlamıştım ama nafileydi. Oldukça kalın olan zincirler kopmak bilmiyordu.
"Yağız? Lan Yağız, kalksana."
Yağız bir iki mırıltı çıkarıp uyumaya devam etti. Ben çocuğu bayıldı sanırken meğer o uyuyormuş.
"Lan kalksana, sanki otele geldik buraya. Kaldır lan kıçını!"
Yüksek sesteki sesime sıçrayarak uyanırken yattığı yerde doğruldu ve etrafa bakınmaya başladı. Nerde olduğunu fark eder etmez hızla ayağa kalkmıştı. Tabi, onda zincir falan yoktu rahattı beyefendi.
"Ne oluyor böyle ya, neredeyiz biz?"
"Pansiyona geldik Yağız, nasıl beğendin mi? Lan nerde olucaz adamlar bayılttı sonra da attılar bizi buraya. Dua et de Giray abiciğin bulsun seni yoksa sıçtık."
Yağız birden sırıtmaya başlayınca kaşlarım çatıldı. Deli bu çocuk. Valla deli.
"He yani sadece beni bulsun öyle mi? Seni bulmasın. Ne oldu geçen gün pek yakındınız?"
Sinirle zincirleri çekiştirirken, ona doğru atıldım ya da sadece çalıştım.
"Ulan Yağız, burdan bir çıkalım senin ağzınla burnunu yer değiştiricem. Tabi önce dilini kopartıcam."
Yağız yüzünü buruştururken ben ona arkamı dönüp etrafa bakınmaya başladım. Vücudumun birden titremesi ile önüme dönerken Yağız tuhaf tuhaf bana bakmaya başladı.
"Ne oldu?"
"Bilmiyorum. Birden vücudum titredi."
İlk önce kaşları çatılsada sonra düzeltip bana doğru gelmeye başladı.
"Soğuktandır."
Içimden 'umarım öyledir' desem de bir şeylerin ters gittiğini seziyordum nedense. Kolay kolay üşüyen biri değildim. Birden ellerime düştü bakışlarım. Titriyorlardı. Yağız görmeden hızla yumruk yapıp aşağıya doğru sarkıttım. Kapıdan gelen kilit sesleri ile hızla Yağız'ı arkama çektim ve önceden botumun içine koyduğum atış bıçaklardın birini alarak avucuma sakladım. Kapının açılması ile oraya bakarken, içeriye iki kişi girmişti. Biri uzun ve yapılı diğeri onun aksine kısa ve cılızdı. Hızla adamların vücudunu kontröl ederken herhangi bir silah veya bıçak olmadığını gördüm. Iri olan bana doğru yaklaşırken diğeri kapıda ürkek bir şekilde bekliyordu.
"Ne o korkuyor musun ufaklık?"
Yağız'a karşı kullandığı küçümseyici sözleri ve bakışları beni epey rahatsız ederken, ona bakmaya çalıştığı tarafa geçerek görüşünü engelledim. Adamın kaşları çatılırken bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK SEMT
Fiksi RemajaSessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere düşme sesini duyacak kadar. Kendi kalp atışınızı kulaklarınızda hissedecek kadar. Vücudunuzdaki kanın orda oraya taşındığını duyacak kadar ses...