❌Palylist: Model - Antidepresan Gülümsemesi
GAZEL'İN ANLATIMINDAN;
Yavaş yavaş sona yaklaştığımı hissediyordum. Duygularımın yavaş yavaş yerine geldiğini hissediyor gibiydim. Aslında korkmuyor değildim. Onca yıl duygularımdan yoksun bir şekilde yaşamıştım şimdi birden etrafımdaki şeyleri hissetmek ister istemez gözümü korkutuyordu.
Birazdan olacaklardan da korkuyordum. Göreceğim veya okuyacağım şeylerden deli gibi korkuyordum. Kalbim göğüsümde değil de boğazımda atıyordu. Kulaklarım uğulduyor, ara sıra gözlerim kararıyordu. Başıma kesik kesik gören keskin ağrılar beni zorlarken tüm bunları göz ardı edip hemen önümdeki eski evimize girdim.
Kapıyı elimdeki anahtar ile açarken tozlu ve eski eve girdim. Amcam olanlardan sonra buraya hiç uğramamış olmalıydı. Kapıyı ardımdan kapatıp anahtarı cebime koydum ve evin içinde ilerlemeye başladım. Her şey yerli yerinde duruyordu. Hiçbir şeye dokunulmamıştı. O lanet gün nasılsa şimdi de öyleydi. Yemek masası üzerinde duran tabaklar tozdan renk değiştirmiş, beyaz örtü gri rengini almıştı. Ahşap rengi olan yerler ise tozdan ve kirden görünmüyordu. Evin bazı yerlerini örümcek ağları bağlamış ve duvarları rutubet tutmuştu. Salondan ayrılıp yavaş yavaş üst kata çıktım. Merdiven trabzanları üzerinde küçük örümcekler dolanırken merdivenlerde de aynı kirlilik devam ediyordu. Annemin büyük bir özenle diktirdiği perdeler yıpranmış ve kirlenmişti. Üst kata geldiğim gibi önce kendi kaldığım odaya girmiştim.
Siyah. Simsiyahtı her şey. Tıpkı o zamanlarda da şimdi de olduğu gibi, her şey siyahtı. Benim hayatımda hiçbir zaman beyaza yer yoktu. Griye bile yer yoktu benim için. Ya siyah olacaktı ya da hiç olmayacaktı. Siyah ahşap kapımı sonuna kadar açmış öylece etrafa bakıyordum. Siyah çarşafları olan yatağımın üzerinde örümcekler dolanırken tavanın köşelerinde yine örümcek ağları vardı. Yerdeki siyah tüylü halım tozdan grimsi bir renk almıştı. Yatağımın hemen karşısındaki kitaplığımın bir tarafı çökmüş, birkaç kitap da yere düşmüştü. Daha fazla kalmamaya karar verip odadan çıktım. Koridorun sonuna doğru ilerlerken alnımdan akan terleri hissediyordum. Anne ve babamın yatak odasının kapısı aralıklı, o gün olduğu gibi. Kapıyı yavaşça itip içeriye girdim. Bir an gözümün önüne gelen görüntüler ile olduğum yerde kalakaldım. Babam annemi ve o adamı alınlarından vurmuş öylece onlara bakıyordu sonra birden benim olduğum yere baktı.
Gördüm. Her şeyi gördüm o gözlerde.
Öfke.
Nefret.
Yenilmişlik.
Hayal kırıklığı.
Korku.
Endişe.
Bütün kötü duygular babamın gözlerinin içindeydi ve ben bugün burda tüm o duyguları görmüş hatta hissetmiştim. Babam elindeki silahını beline koyup benim olduğum yere doğru yaklaştı ve tam karşımda durdu.
"Gazel, benim küçük prensesim senin ne işin var burda?"
Benimle konuşuyordu ama nasıl? Nasıl bir şeyin içindeydim ben?
"Kızım, neden burdasın? Neden bu harabenin içindesin kızım?"
Bir an kendimi sorguladım. Benim ne işim vardı ki burda? Ben ne yapmaya gelmiştim buraya?
"Benim güzel kızım, bu gözlerindeki duygu da neyin nesi? Ne oldu benim küçük kızıma? Ne yaptılar benim küçük prensesime?"
Gözlerim dolmuştu. Nefesim kesilmişti. Konuşmak istesem de harfleri birleştiremiyordum. Tanrı aşkına neler oluyordu burda?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK SEMT
Ficção AdolescenteSessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere düşme sesini duyacak kadar. Kendi kalp atışınızı kulaklarınızda hissedecek kadar. Vücudunuzdaki kanın orda oraya taşındığını duyacak kadar ses...