GAZEL'İN ANLATIMINDAN;
Endişe ve öfke harmanlanmış bir şekilde damarlarımda dolaşıyordu.
Sancar'a karşı öfkeliydim. Nasıl bu kadar dikkatsizce davranıp da vurulmuştu? Kendine nasıl dikkat etmezdi! Ya o yanındaki iki dingil ne işe yarıyordu, birbirlerini korumaları gerektiğini halâ öğrenememişler miydi?
Giray için ise oldukça endişeliydim. Önümdeki demir kapının arkasında olduğunu biliyordum. Bağırışları deponun çok uzağından bile duyuluyordu. Havada uçuşan küfürleri ise dudak uçuklatan cinstendi. Hemen arkamdaki Poyraz ve Barış'ın bana endişeyle baktıklarını biliyordum ama ben önümdeki demir kapıdan gözlerimi ayıramıyordum. Içime soğuk havayı derince çekip elimi kapının koluna koydum.
"Gazel bundan emin misin?"
Poyraz'ın sesindeki telaşı sezmiştim ama önemsemedim.
"Sakinleşmesini bekleyip sonra girebiliriz?"
Barış soru sorar gibi söylemişti ama o da bunun yalan olduğunu biliyordu. Sakinleşmeyecekti. Evet, şu anda büyük bir risk alıyordum ama açıkçası umrumda bile değildi. Kapıyı açıp içeriye girdim ve kapıyı ardımdan tekrar kapattım.
Içerisi zifiri karanlık olsa da Giray'ın olduğu yere ay ışığı geliyordu. Ona doğru yavaşça yürümeye başladım. Bir yandan yürürken Bir yandan da onu inceliyordum.
Gözlerini ilk defa böyle görüyordum. Sanki hiçbir şey görmüyor gibiydiler, yabancıydılar. Kollarını başının üstünden zincirlemişlerdi. Kollarında birkaç çizikler vardı. Alnında birikmiş ter damlaları ay ışığında parlıyordu. Saçları terden ıslanmış ve birkaç tutamı alnına dökülmüştü. Dudağının kenarı patlamış ve kan orda kurumuştu. Kollarındaki, alnındaki ve boğazındaki damarlar bir hayli belli oluyordu. Masanın üzerinde gördüğüm su şişesini alıp yanına yaklaştım. Beni görünce önce afallamış daha sonrasında ise ettiği küfürlere bir son vermiş ve susmuştu tıpkı ben giderken yaptığı gibi. Ben de bir şey demedim. Bu gece ikimiz de susuyorduk. Ona yaklaştım. Şişenin kapağını açıp yere attım. Şişedeki sudan elime döktüm ve Giray'ın alnındaki terleri yavaş yavaş sildim. Ondan zerre tiksinmiyordum aynı şekilde onun da benden tiksinmediğini biliyordum. Beni izliyordu, bunu hissediyordum ama ben ona bakmıyordum. Alnındaki terleri silip saçlarını da geriye doğru itttirdim. Elime biraz daha su döküp boynunu silmeye başladım. Ona biraz daha yaklaştım. Boynunu silmeye devam ederken sessizce fısıldadım.
"Özür dilerim sevgilim, seni bu hâle getirdiğim için çok özür dilerim."
Giray bir şey demedi ama rahatladığını elimin altındaki bedeninden anlıyordum. Elimde bitmiş olan şişeyi yere atıp bileklerindeki zincirleri çözdüm. Giray yerinden kıpırdamıyordu aynı şekilde ben de. O bana bakıyordu ben ise kızarmış ve zincirlerin izi çıkmış olan bileklerine. Ben daha kafamı kaldıramadan yanımdan geçip depodan çıkmıştı. Az önce onun olduğu duvarın önüne geçip yere çöktüm. Dizlerimi kendime çekerken öylece önüme bakmaya devam ettim.
"Gazel, sen iyi misin?"
Poyraz ve Barış yanıma gelmiş bana bakıyorlardı. Kafamı arkamdaki duvara yasladım.
"Beni boşverin. Poyraz sen Giray'ın peşinden git. Giderken eczaneye falan uğra da merhem al bilekleri kötü durumda ayrıca kolunda da çizikler var onlar için de bir şeyler yap."
Poyraz basını sallayıp hızla depodan ayrıldı.
"Barış, şu Kanada'da olan adamlar hakkında baya şey öğrendim. Düşmanları epey fazla. Senden benim Kanada'da olan evime gitmeni ve bu işi ilerletmeni istiyorum. Ben her şeyi hallettim sen sadece not aldığım adamları bulacak ve onlara ittifak teklif edeceksin. Karşılık isterlerse onlara düşmanlarının olan mekânlarından vereceğimizi söyle. Benden bahsetme sen de gerçek kimliğini söyleme. Giderken yanına adam almayı unutma hatta istersen Osman ile git."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK SEMT
Novela JuvenilSessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere düşme sesini duyacak kadar. Kendi kalp atışınızı kulaklarınızda hissedecek kadar. Vücudunuzdaki kanın orda oraya taşındığını duyacak kadar ses...