❌ Hangi ümide sarılsam elimde kalıyor, neyi seversem ölüyor.
(Reşat Nuri Gültekin)
GAZEL'İN ANLATIMINDAN;Bir çok şey yaşadım.
Hayatımda anlamdıramadığım bir çok şey oldu. Yaşantımda bir çok olay oldu fakat ben bunların hiçbirinde merkezde değildim. Kendi hayatımda dahil her şeyi bir seyirci gibi kenardan izledim. Bu süreçte düşünmek için çok vaktim oldu. Kafamdaki milyon tane ses bana ne kadar mani olsa da, onları yok saymaya çalıştım. Artık kendime 'neden?' veya 'nasıl?' diye sormayı bıraktım. Ben artık soru sormayı bıraktım. Kendimce bir sürü karar aldım. Bu kararları yörürlülüğe koyarak uygulamaya geçtim. Eskisi gibi değildim artık. O neşeli, her şeye dolu tarafından bakan, samimi, içten gülüşlü kişi değildim artık. Bütün duygularım körelmiş, hissizleşmiştim. Neşe kelimesi artık sadece kavram olarak kalırken, bende olan tek şey ifadesizlik olmuştu. Gerçi ben eskiden de böyleydim. Küçücükken, ergenken, gençken, şimdiki halimle hep böyleydim. Ben anne karnında hislerimi bırakmış öyle gelmiştim dünyaya. Her kız çocuğu pembe severken, odalarını baştan aşağı renkli renkli boyarken benim odam siyahtı. Simsiyah.Bilincim açıktı. Her şeyi kelimesi kelimesine duyuyordum.
"Ne yaptın lan sen!?"
Yağız ses tellerini zorlayacak şekilde bağırırken, halâ neden beni koruduğunu bilmiyordum.
"Lan kız Giray abiyi vurdu lan, abimizi Yağız abimizi! Kendine gel ve gidelim."
"Üzgünüm ama ben ne o Arslanoğulları gibiyim ne de sen ve Giray abi gibi. Sen siktir git nereye gidiyorsan."
Sessizlik oldu, hemen ardından adım sesleri yavaşça uzaklaştı. Belimde ve bacaklarımda hissettiğim eller beni havaya kaldırırken karnıma giren acıyla inledim.
"Şşş biraz dayan ne olursun, sana bu kadar alışmışken bırakma beni."
Ne demek istediğini anlayamazken karnım artık uyuşmaya başlamıştı. Yağız'ın dediklerini artık anlayamazken kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Bilincim de artık kendini karanlığa bırakırken, galiba artık vazgeçiyordum.
YAĞIZ'IN ANLATIMINDAN;
Gazel kollarımdaydı. Bana artık kısık gözleri ile bakmazken biraz daha acele ettim. Onu hızla arabanın arka koltuğuna yatırıp şoför koltuğuna geçerek motoru alevledim. Bu ürkütücü ve oldukça soğuk olan yerden hızla çıkmış ve anayola varmıştım. Giray abinin kaldığı hastane yani bizim hastaneye doğru hızla giderken trafiğin olmaması şanslı yanımızdı. Kurallara zerre uymadan hastaneye varınca, arabadan inip Gazel'i arka koltuktan tekrar kucağıma alarak bağırdım.
"Sedye getirin. Acele edin, çabuk lan!"
Iki görevlinin getirdiği sedyeye Gazel'i yavaşça yatırırken onu içeriye götürüp müşade odasına aldılar. Içeriye iki doktor ve asistanlar girerken, ben bir sağa bir sola dönüp duruyordum. Aldığım haberlere göre Giray abi ameliyattan çıkmış yoğun bakımda tutuyorlardı. Kendine geldiği zaman normal odaya alınacaktı. Giray abi her ne kadar kalbinin yakınından vurulsa da Gazel, Poyraz sayesinde tam karnından üç defa vurulmuştu. Içerden aceleyle çıkan doktor tam karşımda dururken yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı.
"Hastanın yakını siz misiniz?"
Konuşmaya gerek duymadan kafamı onaylar anlamda salladım.
"Durumu oldukça kritik. Kurşunlar yumurtalıklara çok yakın bir yerde. Midenin bir kısmı parçalanmış, mecbur o kısmı almak zorundayız. Üstelik bağırsaklarda da zedelenme var. Bizi uzun bir ameliyat bekliyor fakat her şeye hazırlıklı olmalısınız. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK SEMT
Teen FictionSessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere düşme sesini duyacak kadar. Kendi kalp atışınızı kulaklarınızda hissedecek kadar. Vücudunuzdaki kanın orda oraya taşındığını duyacak kadar ses...