KEYİFLİ OKUMALAR:
Hayatı boyunca kendini karnlığa hükmetmiş biri nasıl yaşardı? İllaki birşeye bağlı kalırdı insan. Mesela; Kimisi karakterine önem verip bağlı kalır, kimisi kitap okumaya bağlı kalıp tüm günlerini kitap okuyarak geçirir, kimi si de dış güzelliğine önem verir sanki yaşlanmak diye birşey yokmuşcasına , yıllara inat genç kalmaya çalışır kimisi, peki kendini karanlığa hükmetmek te mi bunlardan biriydi. Sanmıyordum insan nasıl olurdu da ruhsuz yaşardı ki ? Ya da düzeltiyorum insan nasıl olur da nefes alırken aslında ölüdür ki? Çürümeye yüz tutacak kadar yorgun du bedeni, Yaşı gençti fakat kalbi de bir o kadar yaşlı. Yaşanmışlıkları vardı ,yaşayamamış hayatı vardı. Siyahtı ama bunu kendisi istememişti buna mecbur bırakılmıştı, gözleri... bana her şeyi anlatan onlar olmuştu. Dili susmuş gözleri haykırırcasına anlatmıştı sanki...
Bana bunları düşündüren siyah adamın söyledikleriydi. Yanından ayrılalı bir saat olmuştu sahile gelip söylediklerini düşünüyordum.
BİR SAAT ÖNCE
".... Sen vazgeçtiğimde çıkagelensin benim için" sesli nefesini bıraktı Fara hemen ardından kafasını kaldırıp adamın yüzüne baktı, o yine tamamen siyah giyinmişken kendisi ise bugün tamamen beyaz giyinmişti. Bu düşünce onu mutlu ederken Gülümsedi ve tekrar konuştu "işte bu kadar, seni bulma amacım aşık olmak falan değil. Falcı aşık olmam gerektiğini söyledi ama ben aşka inanmam sende inanmadığına göre arkadaş olabiliriz." Genç adam bir süre gözlerine baktı Faranın , umutla söyleyeceklerini bekliyor gibiydi , ne yazık ki gözlerindeki umudun sönmesi uzun sürmedi ,genç adam konuşmaya başladı. "Güzel masalmış uyumadan önce annen sana hep bunu mu anlatıyor?" adamın alay dolu sesi Faranın gözündeki umudu bir çırpıda yok etti. "Doğruları söylüyorum yemin ederim sana hiç yalan birşey anlatmadım. " Başını iki yana salladı genç adam "Kurtarılmaya ihtiyacım olsa bir batakta olurdum öyle değilmi ? Ama bak kafe işletiyorum ve işlerim oldukça iyi" "iyi de ben maddi anlamda kurtarılmandan bahsetmedim ki mesela karamsarlığını yok etmeliyiz ya da şu sancılarına ne iyi gelir onu bulmalıyız, iyleşeceksin , yardım edeceğim , iyleştireceğim seni. Girdiğin bu karanlıktan çıkaracağım seni-" Faranın susmasına sebep olan masaya yaklaşan bir erkekti. Genç adamla aynı yaşta duruyordu. Burda çalışıyor olmalı diye geçirdi içinden Fara. Adam gelip tam siyah adamın dibinde durduğunda siyah adam da başını kaldırmış adamın söyleyeceklerini bekliyordu. Adam ağzını açtığı an Fara tek elini havaya kaldırıp "sus!" dedi. İki adam şaşkınca faraya bakarken konuşmaya devam etti "ben varken onun ismini söyleme. İsmini kendisinden duymak istiyorum" çocuk bir süre şaşkınca baktı sonra da başını olumlu anlamda sallayıp konuşmaya başladı. "Kardeşim içerde bakman gerekn işler var" "kardeşmisiniz?" faranın sorusuna güldü adam. "Yani aynı anneden çıkmasak ta çocukluğumuzdan beri arkadaşız" anladım der gibi başını salladı fara. adam elini Faraya uzatıp "Savaş ben " Fara uzattığı alini sıkıp "Fara "dedi.
Siyah adam Savaşa dönüp "sen git kardeşim ben de beş dakikaya geliyorum" dedi. Savaş Faraya başıyla selam verip uzaklaştı. Genç adam çatık kaşlarıyla konuşmaya başladı. "Kurtarılmaya ihtiyacım falan yok. Ayrıca sen kimsin de beni kurtaracaksın. Bu saçmalığa katlandığım yeter artık bir daha gelmemek üzere git ,mümkünse birdaha da gözüme gözükme" yutkundu Fara. kendine birkaç saniye verdi duyduklarını sindirmesi için. Hemen ardından oturduğu sandalyeden kalktı. sinirle konuşmaya başladı "tam otuz gündür bu sokakta seni arıyorum ve gördüğüm tepkiye bak sana yardım etmek istemekten başka hiçbirşey yapmadım. Ukala olmaya devam et eminim Savaştan başka da arkadaşın yoktur. Madem kurtarılmak falan istemiyorsun ki gözlerin hiç öyle demiyor, rüya ma da gelip vicdanımla oynama. " Çantasını sinirle alıp kapıya doğru ilerlemeye başladı. Kapıyı henüz açmıştıki falcının söyledikleri kafasında yankılandı. "Fara, ne olursa olsun ondan vazgeçme olur mu? Seni kabullenmesi kolay olmayacak" yutkundu. Hızlıca arkasını dönüp sinirle kalktığı masaya ilerledi ve biraz önce kalktığı sandalyeyi çekip oturdu. Genç adamın birşey söylemesine izin vermeden konuşmaya başladı "biraz önce söylediklerim için özür dilerim. sinirime yenik diştüm kalbini kırmak istememiştim" "niye döndün?" Adamın sorusu karşısında gülümsedi, küçük yaramaz kız çocukları gibi omzunu silkti "gitmeyeceğim, kovsanda, kızsanda, hatta dövsende gitmeyeceğim. Beni kabullenene kadar peşinden ayrılmayacağım" sandalyesinde geriye yaslanıp sırıtarak, ukalaca konuşmaya devam etti "artık seni nerde bulabileceğimi de bildiğime göre , bana alışmaya başlasan iyi edersin" çatık kaşlarıyla karşısında duran adam yüz ifadesini değiştirmeden başını yana yatırıp bakışlarını Faraya çevirdi, birşeyler düşünüyor gibiydi, fakat gözlerine öyle bir duvar örmiştü ki Fara ne düşündüğünü bir türlü çözemiyordu. Geriye yaslandığı sandalyesiden doğruldu ve kollarını masaya bırktı,yüzünü ellerine yaslayıp adama biraz daha yaklaştı. Doğrudan gözlerine baktı , ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. 'Koyu kahverengi gözleri duygularına ördüğü duvar yüzünden mi siyaha bu kadar yaklaşmıştı? Yoksa hep böyle siyah mı bakardı gözleri? Siyah adam bu gözleri kahveyken siyah bakabilmesine şaşmamalı ' düşüncelerine Gülümsedi daha önce milyon tane gördüğü kahverengi gözden çok farklıydı bu 'farklı' diye geçerdi içinden 'bir o kadar da güzel' düşüncelerini bölen adamın sesi oldu. "Git artık" gülümsedi tekrar samimice Fara "gideceğim , yarın tekrar gelirim" sandalyeden henüz kalkmıştı ki "gelme , istenmediğin yerde duracak kadar gurursuz olmamalısın" derin bir nefes çekti içine, adamın söylediklerinin altında eziliyordu, dışarı çıksa ağlayıp rahatlayacaktı onun önünde tekrar ağlamak istemiyordu. "değilim" dedi zora ki gülümseyerek devam etti "inan hiç gurursuz değilim fakat bu sefer olacağım . Beni ne kadar ezersen ez gitmeyeceğim." Başka birşey söylemeden hızla çıktı kafeden sağa dönüp birkaç adım attı ve kafenin duvarına yaslanarak gözyaşlarının yanaklarını ıslatmasına izin verdi.
Genç adam oturduğu sandalyeden kalkıp boş kafede ilerleyerek personellere ait olan tezgaha doğru ilerledi. bugün sadece akşam açacaklardı cafeyi bu yüzden cafede kendisi ve Savaştan başka kimse yoktu. Tezgahın arkasına henüz geçmişti ki tezgahın arkasındaki kapı açılıp Savaş çıktı. Genç adam konuştu "ee neymiş bakmam gereken işler" omuz silkti Savaş "hallettim kardeşim " genç adam başını salladığında savaş tekrar konuştu "kimdi o kız ? daha önce hiç görmedim" "hiçkimse" dedi genç adam umursamazca. Savaş gülerek başını iki yana sallıyordu ki cam kapıdan cafenin duvarına yaslanmış ağlayan Farayı farketti. "Kalbini kırmış gibisin" dedi Savaş. Genç adam kaşları çatık bir şekilde Savaşa döndüğünde savaş çenesiyle kapıyı işaret etti. Genç adam cam kapıya baktığında hemen yanındaki duvara yaslanmış olan Farayı da görmüş oldu. "Hiçkimse bir kızın orda ağlama sebebini merak ediyorum kardeşim" Savaşın sözlerinden sonra kısaca anlattı genç adam Faranın söylediklerini. "O olaydan sonra gerçekten sancı çekiyorsun" dedi Savaş. Genç adam çattığı kaşlarını mümkünmüş gibi daha çok çattı. Savaş teslim oluyormuşcasına ellerini havya kaldırdı. Genç adam bir süre daha ağlayan kıza baktı. Masum duruyordu. "En azından git bir konuş be kadeşim " savaşın dediklerine kafa salladı. Cafeden çıkıp Faranın yanına vardı, kafasını gökyüzüne kaldırmış gözleri kapalı bir şekilde ağlıyordu , "kaç yaşındasın?" duyduğu sesle irkilip gözlerini açtı hızla yanaklarını kurularken ağladığını belle etmemek adına boğazını temizledi ve"on yedi buçuk" dedi. kafasını salladı genç adam "herşeye ağlayacak yaşı geçmişsin yani" dudaklarını birbirine bastırdı genç kız. Genç adam Faranın yüzünü avuçlarının içine aldı ,boyu ondan uzun olduğu için eğilerek boylarını eşitledi, akan gözyaşlarını baş parmaklarıyla silerken "haklıydın baş belası benim hayatım karanlık senin masumluğunun bile temizleyemeyeceği kadar karanlık. Bazı şeylere geç kalınır ya hani işte bu da öyle birşey, benim hayatıma kurtarılmak için çok geç kalınmış. Karanlıktan hüküm yedim ben kimse bu karanlığı aydınlatamaz. O yüzden şimdi git hayatına ben hiç girmemişim gibi devam et." başını hızla iki yana sallarken sımsıkı sarıldı adama, adam kollarını onun bedenine sarmazken yine de sarılmayı bırakmadan konuştu genç kız."Ne olursa olsun asla vazgeçmeyeceğim. Seni kurtarmak için elimden gelen herşeyi yapacağım. . " kollarını çözüp geri çekildi ,adamın yüzüne bakmadan arkasını dönüp ilerlemeye başladı. henüz birkaç adım atmıştı ki arkasını dönmeden bağırdı genç adama "senden asla vazgeçmeyeceğim." ...
beni tepiklemek istediğinizin farkındayım ama sizin ısrarınız üzerine aceleyle yazılan bir bölümdü ve hiç içime sinmemişti bu yüzden bu bölümü tekrar düzenledim. bu halinin çok daha iyi olduğuna inanıyorum. tekrardan özür dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİ DEĞİŞİM
Teen Fiction"Ben siyahsam ve sen beyazsan temizlenen taraf ben olmam ,kirlenen taraf sen olursun" "Neden ben oluyormuşum?" "Çünkü baş belası ,bir beyaz siyaha ne kadar karıştırılırsa karıştırılsın asla tamamen beyaz olmaz , ancak siyah rengi bulandırır beyaz...