23-PARTİ

231 33 8
                                    

Onu her gördüğümde kalbimdeki bu haraketlilik tuhaf...

KEYİFLİ OKUMALAR

FARA ÖZSOY

"ordan tuz bırak bakayım" tezgahın üzerinde içi tuz dolu olan baharatlık kavanozunu aldım "hepsini koyayım mı bunun?" Yüzüme sinirli sinirli baktı "at mıyız biz? Bu kadar tuzu nasıl yiyelim? Bir ölçek bırak, hah biraz daha , tamam yeterli" annemler yarın döndüğünden çalışanlarımız bugün işlerinin başına geçmişti. Evde Ayşe teyzeyi görmek benim için güzeldi fakat onun için aynı şeyi söylemek pek mümkün olmaya bilirdi. Eve girer girmez ona sarılıp bana mantı yapmasını öğretmesini istemiştim ve işe koyulmuştuk. "Tamam şimdi bu hamuru yoğurayım" "ben yaparım" diye atıldım hemen. Ciddi misin ? der gibi bakarken kafamla onaylayıp ona bu işi başarabilirim bakışları fırlattım. Umutsuzca başını iki yana açıp minik leğendeki unu ve tuzu önüme- Yere bıraktı. Hemen ellerimi yıkayıp yere oturdum . Yanıma koyduğu bir sürahi suya baktım "bunun hepsini koyayım mı Ayşe teyze?" Ebru ablanın gülmesini işitttiğimde kafamı sinirle ona çevirdim. "Özür dilerim Fara komik duruyorsun" dedi gülerek. Alt dudağımı öne çıkardım umutsuzca. Ayşe teyze yanıma oturdu "su yu yavaş yavaş bırakacağız" kafamı salladım biraz su bıraktığında "yoğur" dedi. Elimle karıştırırken un ıslandığı için elime yapışmıştı, bu görüntü suratımı buruşturmama neden oldu. "Kızım çorba mı bu? ne karıştırıyorsun? Yoğursana"

"yoğuruyorum ya Ayşe teyze " birkaç saniyeliğine gözlerini kapattı bu onun sabrının tükendiğinin belirtisiydi. Dudağımı ısırdım, sakince konuştu "hamuru ben yoğurayım istersen Fara hem bak öğrendin zaten"

"Hayır herşeyi kendim yapmalıyım "

"Kız vallahi yaşlandım dur bir leğenede ben hazırlayacağım yaptığım haraketleri yaparak yoğur" başımla onayladım hemen. Söylene söylene ayağa kalktı 'nerden çıktı yemek yapma aşkı hem de en zorunu öğrenmek istiyorsun. Birkere mutfağa girmişliğin var mı acaba? "her sabah burda kahvaltı yapıyorum ya diye söylendim" derin bir nefes almakla yetindi.

"Ellerim çok ağrıdı" diye sızlanmalarımın ve kırk dakikanın ardından nihayet Ayşe teyze hamuru onaylamıştı. Hamurun üzerini kapattı "hamur dinlenirken içini hazırlayalım" hamura baktım hiçbirşey yapmadan dinlenmeyi mi haketmişti? "Ben de biraz dinlensem?" Attığı bakıştan sonra lafımı yuttum "yorulmadım zaten" Arkasını dönüp dolaba ilerlerken ellerime baktım kızarmıştı. İç çekip iki elimi de öptüm, Ayşe teyze çıkardığı eti tezgahın üzerine bıraktı ve önüme bir soğan bıraktı . Gözlerim korkuyla açılırken güldü "tamam bunu ben yapayım" "hayır hayır ben yaparım" elinden soğanı alıp soymaya başladım. Gözyaşlarımda boğulurken Ayşe teyzeye döndüm "bunu çorbadan daha küçük doğraman gerek " elimden alıp kesti ve nasıl yapacağımı biraz gösterdi. Gösterdiğinin doğrultusunda doğramaya başladım. Arada kolumu dürtüp küçük doğra diye uyarıyordu.

nihayet bittiğinde baharatlarının ölçüsünü gösterip "yoğur" dedi . "Bunu da mı?"

"Bunu öyle yoğurmayacaksın karıştır biraz , biraz da elinle bastır" dediklerini onaylayana kadar yaptım.

Tezgahın üstünde birkaç beze haline getirdiğimiz hamura ve hemen yanında duran kalın oklavaya baktım. Ayşe teyze beni biraz kenara itip konuştu "önce bir bezeyi ben açacağım beraber yapacağız sonra diğerlerini sen açacaksın. Anlaştık mı?" Başımla onayladım hemen "Bak şimdi tezgaha önce un dökülür biraz ki hamur yapışmasın" tezgaha unu döküp hamur bezesini üstüne bıraktı. "Sonra hamura da biraz un dökmelisin ki merdaneye yapışmasın"

GRİ DEĞİŞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin