"Rose tatlım hazır mısın ?"
"Hazır sayılırım anne." dedikten hemen sonra defterine daha çok gömüldü Rose. Yine şiir yazıyordu ve anlaşılacağı gibi annesinin ona pek de rahat vereceği yoktu. Üstelik saatlerce bekleyişinin ardından ilham perileri ona yeni uğramışlardı. Tam da o sırada düşündüğü gibi annesi kapıyı bile çalmadan içeri daldı.
"Tanrım, Rosie daha bavulunu bile hazırlamamışsın." sesi şaşkınlıktan ziyade kızgınlık içeriyordu. Çünkü annesi kızını kızından daha çok tanıyordu. "Hayır anlamıyorum ki neden bu kadar aklı bir karış havada, sürekli hayallere dalan sorumsuz bir kız oldun sen. Biz seni yetiştirirken nerede hata yaptık."
"Tamam anne bitti zaten. Biliyorsun içimi yalnızca bu şekilde dökebiliyorum." dedi Rose yüzünü düşürerek. Bir yandan da eşyalarını toparlıyordu. Kızının söylediklerinin ardından hemen yumuşadı annesi. Çünkü o asla kıyamazdı kızına. Yeni arkadaşlar edinmesini, farklı şeylerle uğraşmasını istiyordu istemesine ama Rose birkaç arkadaşının dışında arkadaş edinmek istemiyor, teleskobuyla yıldızlara bakmaktan ve şiir yazıp hayallere dalmaktan başka hiçbir şeyle uğraşmıyordu. Rose'un daha çok insan içine çıkmasını istediğinden kızını kendi annesine gönderiyordu.
Rose büyükannesinde geçirmişti çocukluğunu. Oradaki arkadaşlarını delicesine özlemişti ve sonunda üç ay boyunca onlarla olacaktı. Jisoo'nun sürekli tavuk yemek için diretişini, Lisa'nın çocuksu şakalarını ve neşesini, Jennie'nin sırdaşlığını özlemişti. Ve niyahet o özlem artık son bulacaktı.
Annesi ile kısa bir sürede bavulunu hazırladıktan sonra - ki zaten bilerek az kıyafet almıştı çünkü Jennie, kendi deyimiyle "Rose'un muhteşem ötesi vücuduna" Rose giyinmeyi bilmediğinden kendi kıyafetlerinden giydirmeye bayılıyordu - annesi ile vedalaştı ve babasının içinde beklediği araca doğru yürüdü.
*******************************************************************************
"Tamam baba arayacağım sizi."
Rose büyükannesinin evinin önünde araçtan indi ve babasıyla da vedalaştıktan sonra evin bahçesine doğru adımladı. Büyükannesi her zamanki gibi güllerle donatmıştı bahçesini. En köşede de bir kiraz ağacı vardı. Ve onun da yanında gündüzsefası. Rose en çok beyaz gül severdi, büyükannesi de onu şaşırtmayarak evin tam iki yanını beyaz güllere bezemişti.
Evin önüne geldikten sonra sabırsızca zile bastı Rose. Daha bir yıl olmuştu ancak o çok özlemişti burayı, büyükannesini ve dostlarını. Çok bir şey değişmiş olamaz diye düşündü lakin içinde çoktan yanıldığını söyleyen bir ses yankılanıyordu. Normalde iç güdülerine ve sezgilerine çok güvenen Rose belki de ilk kez içindeki sesi boş verdi.
********************************************************************************
"Ah Tanrım... minik kelebeğim seni ne kadar özledim bilemezsin"
Büyükannesi sımsıcak karşılamıştı torununu.
"Ben de seni çok özledim büyükanne. Her şey yolunda mı ?"
"Yolunda meleğim. Ben de ne zaman geleceksin diye dakikaları sayıyordum. Yalnızlık zor canım." Aklına yine kocası gelmişti. Gözleri hüzünle doldu, bir ah geçirdi içinden. O kadar özlemişti ki onu gözleri ölen kocasının hatıralarıyla ışıldadı. Onlarınki büyük bir aşk hikayesiydi. Hep öyle söylerdi büyükannesi ama bir kez bile anlatmamıştı hikayelerini kimselere. Rose yerinde merakla doğruldu.
"Hem beni herkesten sevdiğini söylüyorsun hem de susuyorsun büyükanne. Niye bir kez bile anlatmadın onu bana. Biliyorum annem doğduğunda vefat etmiş, annem bile bilmiyor yüzünü. Hiç göstermemişsin resmini. Ama sence de artık bir şeyleri anlatman gerekmez mi ? Hep içinde mi yaşayacaksın bu acıyı. Bunu kendine yapma lütfen."
"Resmi...., resmimiz yoktu ki. O benim için hep bir bilinmez, sırlarla dolu, kapalı bir kutuydu. Onu tanıyışım da bebeğimizin oluşu da onu kaybedişim de o kadar hızlı ve gizemli bir şekilde olmuştu ki. Bir masalda mıydım yoksa bir büyünün mü etkisindeydim anlayamadım. Her şey büyülerle dolu o dükkanda başlamıştı. Ama bizim masalımız mutlu sonla bitmedi. Umarım seninki biter meleğim. Unutma her şey senin elinde. Ben...... ben senin başarabileceğinden eminim. Asla vazgeçme ondan olur mu? En azından ikimize vuran bu büyünün sonunda senin masalın mutlu bitsin."
"Büyükanne ne büyüsü ne masalı ben hiçbir şey anlamadım. Ayrıca ben aşık olabilir miyim emin değilim. Sanırım o kadar şanslı değilim."
"O kadar emin konuşma kelebeğim. Bir gün bakmışsın ki bir kapı açılıvermiş yüreğine, o kapının sonunda da seni bekleyen biri...."
***************************************************************************************
"Jennie sana diyorum ver hemen kumandayı. Aksiyonlu şeyler izleyecek havada değilim."
Lisa bir yandan Jennie'deki kumandayı almaya çalışıyor bir yandan söyleniyordu. Çünkü kendisi komedi izlemek Rose'un gelişini eğlenerek, gülerek kutlamak istiyordu. Ve tabi ki komedi istemesinin nedeni Rose'un gelişiydi yoksa hiç kendi isteği olur muydu ?
"Tamam kızlar oylama yapıyoruz. Fantastik isteyenler ?" Jisoo'nun konuşmasının ardından fantastik film için Jisoo ve Rose el kaldırmıştı.
Rose büyükannesiyle konuşmasının ardından biraz dinlenip soluğu kızların yanında almıştı. Kafasına takılmıştı aslında büyükannesinin dedikleri. Bugün birçok şeyi boş verse ve normalde bundan rahatsızlık duyacağını bilse de bunu da sonraya ertelemişti.Uzun süren kucaklaşmanın ve bir o kadar daha uzun süren film seçiminin ardından fantastik izlemeye karar verilmişti. Hatta öyle ki kızlar şu an da markete kim gidecek tartışması yapmaya başlamışlardı.
"Öyleyse taş kağıt makas oynayalım. Kaybeden gidip istenilenleri alır." Jennie'nin fikri hep bir ağızdan onaylandıktan sonra taş kağıt makas oynamışlar, ve şansız bir insan olduğunu kabul eden Rose her zamanki gibi şansının kurbanı olarak markete gitmek üzere yola koyulmuştu.
Markete varmak için son dönemeci geçen Rose o sırada marketten ellerinde torbalarla çıkan yaşlı bir kadın gördü. Kadın torbaları o kadar zor taşıyordu ki eğilmekten omurgası iki büklüm olmuştu. Rose hızlıca torbaları taşımak için kadına doğru ilerlerken kadın elinde portakalların olduğu poşetleri düşürdü. Rose hemen eğilip portakalları poşete yerleştirdi.
"Efendim isterseniz gideceğiniz yere kadar eşlik edeyim size. Bu torbalar çok ağır görünüyor."
Yaşlı kadın , genç kızı dikkatle inceledikten hemen sonra içten bir şekilde gülümsedi. "Gerek yok evladım. Yalnızca paramı markette düşürdüm galiba bir bakıverir misin ?"
Rose hızlıca onayladıktan hemen sonra marketin önündeki banklardan birine yaşlı kadını oturttu.
"Adın neydi evladım?"
"Rose, efendim."
Yaşlı kadın sanki aradığı kişiyi bulmuşcasına gülümsedi. "Belli evladım, yüzün de ismin gibi zarif."
Rose teşekkür edip gülümsedikten sonra yaşlı kadının bahsettiği parayı bulmak üzere markete girdi ancak bütün marketi aramasına rağmen parayı bulamadı. Marketten çıkar çıkmaz yaşlı kadına haber vermek üzere banka doğru yöneldi ama parayı bulamadığı gibi yaşlı kadını da bankta bulamadı. Bankın üzerinde bir kağıt görünce üstündeki taşı kaldırıp kağıtta yazılanları büyük bir şaşkınlık ve dikkatle okudu.
"Bir bardak sıcak çay iç,
Samanyolu'na bakarak.
İyi olacaksın, burası 'Büyü Dükkanı'."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic Shop ❦ bts & bp
FanfictionBir lanet, bir evren ve iki boyut... 4 kızımız insanlığın diğer boyuta sıkışmış ruhunu serbest bırakabilmek için bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta başlarına neler gelecek dersiniz? O zaman siz de kızların maceralarla dolu bu serüvenine katılın...