Part 1: Senin kollarında olmak sevgilim, ölürken huzura kavuşmak gibiydi...
13.bölüm part 1 müziği; Heize - Can you see my heart
Rose'den
"Yanımıza kalın giysiler almamız gerek. Kuzey bölgesinin en dağlık alanlarına çıkacağız cadıyı bulabilmek için." Jimin ellerindeki kalın kürkleri Jihyo'ya uzattı. "Bunları sırt çantana yerleştir Jihyo."
Dün yaşanılan felaket dolu o anlardan sonra gururlu olmak için kendime telkinler vermiştim. Şu an Jimin'in yüzüne bakmasam da kalbimin feci bir şekilde kırılmış olduğu su götürmez bir gerçekti. Ona aşık olduğumu söylememe rağmen şaşırmamış olması ise beni derin bir kuşkuya sürüklemişti. Üstelik dün o kadar bağırıp çağırmışken bugün oldukça kibar davranıyordu bana. Bir gecede ne değişti diye sormak istesem de bu kendi sözümü çiğnememe sebep olur diye yapamıyordum.
"Jihyo sen Jinyoung ile ışınlanarak gidersin. Ben Rose'yi götürürüm." Kollarımı göğsümde çaprazlamış öylece boşluğa bakıp düşünürken Jimin'in sesi beni daldığım yerden çıkardı. Ona far görmüş tavşan gibi bakarken Jihyo hafifçe öksürdü.
"Rose'yi ben götürebilirdim aslında." Jihyo'nun surat ifadesini Jimin çözememiş olsa da biz kızlar bu bakışı çok iyi bilirdik. Şayet ne bakışı diye sorma gafletine düşerseniz diye hemen söyleyeyim. Bu bakış tam olarak - bunu söyleme nedenini merak ediyorum fakat açıkça soramadığımdan seni deniyorum- bakışıydı. Öyle bakış olur mu demeyin lütfen. Eğer söz konusu Jihyo ise bir bakıştan bin anlam çıkarabilirsiniz.
"Oldu sevgili kız kardeşim. Sen Rose'yi götür de narin kanatlarımla bu öküz herifi ben taşıyayım öyle mi?" Bu öküz herif derken ellerini uzatıp sağ tarafı göstermesiyle bize doğru gelen Jinyoung'u gördük.
"Ayıp oluyor kardeşim şimdi kızların yanında." Tıpkı Jihyo gibi Jinyoung da oldukça sıcakkanlı bir insandı. Yüzündeki sevimli sırıtışıyla Jimin'e bakıyordu.
Ben de bir anlık buhrana kapılıp Jimin'in benimle gitmek istediğini düşünmüştüm. Meğer bütün karın ağrısı Jinyoung'un benden ağır olmasıymış.
"Tamam da diğerleriyle nerede buluşacağız?" Jihyo Jimin'e dönüp bu soruyu sorduğunda cevabını ben de oldukça merak etmiştim. Sonuçta buraya geldiğimden bu yana kütüphane haricinde ilk kez gezecektim ve bu beni oldukça heyecanlandırmıştı. Adına ne kadar gezmek diyebilirseniz tabi..
Jimin'in yüzündeki o minik sırıtışı görmek midemi alt üst etmişti. Demek ki midede kelebeklerin uçuşması tam olarak bu şekilde hissettiriyormuş diye düşünmeden edemedim.
"Kafatası Gölü'ne gideceğiz."
"Sen ne dediğinin farkında mısın? Bu çok tehlikeli!" Jihyo oldukça kızgın bir şekilde Jimin'e bakıyordu. Jimin alt tarafı bir göle gideceğimizi ve orada buluşacağımızı söylemişti. Jihyo'yu kızdıran şeyi oldukça merak etmiştim.
"Diğer yoldan gitmemiz imkansız Jihyo. Güçlerimiz orada geçersiz oluyor. Yolun ne kadar uzun sürebileceğini ve bizim en kısa sürede cadıyla görüşmemiz gerektiğini biliyorsun. Üstelik o orman yolundaki tehlikeleri düşünemiyorum bile. Bu ölüme gitmek olur."
Jihyo'nun yüzündeki ifadeden yenilgiyi kabullendiğini anlamıştım.
"Gölden geçmeye çalışan birçok boyut gezgini ve saraylıların başına gelenleri umarım derinlemesine düşünmüşsündür ağabeyciğim." Her ne kadar yenilgiyi kabul etse de altta kalmak istemediği oldukça anlaşılıyordu. "Gidelim ağabey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic Shop ❦ bts & bp
FanficBir lanet, bir evren ve iki boyut... 4 kızımız insanlığın diğer boyuta sıkışmış ruhunu serbest bırakabilmek için bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta başlarına neler gelecek dersiniz? O zaman siz de kızların maceralarla dolu bu serüvenine katılın...