2🔮

1.6K 126 21
                                    


Rose'den

"Samanyolu'na bakarak bir bardak sıcak çay iç de ne demek?" Jennie şaşkınca bir kağıda bir bana bakıyor, sanki devlet sırrı çözecekmişcesine elini şakağına götürüp seslice ofluyordu.

"Jennie her şeyi çözdün de kağıtta yazılanlar mı kaldı geriye." Jisoo konuşur konuşmaz kendimi arkamdaki kanepeye attım. Markete giderken yaşadığım o tüyler ürpertici olayın ardından kızların istediklerini almış ve çabucak eve gelmiştim. Gelir gelmez de kızlara olayı anlatmıştım ve şimdi dördümüz yere oturup çember oluşturmuş, birer dedektif edasıyla olayı çözmeye çalışıyorduk. En azından ben kendimi kanepeye atana kadar.

"Düşünüyorum Jisoo."

"Anlıyorum Jennie ama bana kalırsa kağıdın gizemini çözene kadar kadının gizemini çözmeliyiz." Jisoo oturduğu yerde dikleşip konuşmasına kaldığı yerden devam etti. "Şimdi elimizdeki ipuçlarına bakalım. Öncelikle Rose anlattığına göre kadın seni önceden tanıyor gibiymiş. Yani kadının tuhaf konuşmasından bunu çıkartabiliriz. Seni ya çocukluğundan tanıyor ya da kadın bir büyücü. İkinci seçenek de gerçek olamayacağına göre..."

"Bir saniye büyücü mü dedin?" Şaşırtıcı biçimde olaya başından beri sessiz kalan Lisa aklına bir şey gelmiş gibi ayağa fırladı.  "Tabi ya büyü dükkanı diyor. Kızlar başından beri yanlış düşünüyorduk. Kastettiği şey kağıtta yazan yerin adının 'Magic Shop' olması. Geçenlerde yani okul kapanmadan önce İrene bana yeni bir dükkan açılacağını söylemişti. Biliyorsunuz İrene tam bir kitap kurdudur. Bahsettiğine göre dükkan aslında kütüphane gibi olacakmış ancak geceleri teleskopla gökyüzünü izleyebilecekmişiz. Başta bana da anlattıkları çok garip gelmişti ve ben de dükkanın adını sormuştum. Bana adını ve yerini o zaman söylemişti. Sizce de kağıtta yazanlara inanılmaz biçimde uymuyor mu?"

Duyduklarımın ardından ayağa dikildim. "Kızlar galiba gitmemiz gereken bir dükkan var."

********************************************

Lisa'nın anlattıklarından sonra kendimizi yeni açıldığı gün gibi belli olan dükkanın önünde bulmuştuk. Şimdiyse dördümüz büyülenmişcesine dükkana bakıyorduk ve açıkçası ilk kimin transtan çıkıp dükkana adım atacağı merak konusuydu.

Dükkan üç katlıydı. İlk iki katının sağ ve sol tarafında boydan iki cam  ve camın tavanında sarmaşık şeklinde bitkiler vardı. Ve o bitkilere sarılmış şekilde sarkan ışıklandırmalar bulunuyordu. Dükkanın giriş kapısını ise kocaman harflerle MAGIC SHOP  tabelası süslüyordu. 

"Dükkanı incelemeniz son bulduysa içeri gelin kızlar"

Beklemediğimiz anda genç bir kadının sesini işitince dükkanın büyüsünden kurtulup sıçradık. Bize sıcak bir gülümsemeyle dükkanın girişini işaret eden kadını süzdüm. Fiziği en az bir modelinki kadar güzel, yüzü bir oyuncu kadar muntazamdı. Ağzım açık kalmıştı çünkü kadın da dükkan kadar büyüleyici görünüyordu. İçimden böyle bir dükkana böyle bir kadın yakışır diyerek kendimi onayladım. Ama bu görünümleri hem kadının hem de dükkanın tuhaf bir aurası olduğunu değiştirmiyordu.

Kızlarla yavaşça dükkana doğru adımladık. Dükkanın içi de dışı kadar büyüleyiciydi. Sol tarafta tavana kadar raflar bulunuyor ve renklerine göre dizilmiş binlerce kitap mükemmel bir görüntü oluşturuyordu. İrene acaba burayı görünce ne tepki vermiştir diye düşünmeden edemedim. Sağ tarafta ise antika gibi gözüken masa ve sandalyeler bulunuyordu. 

"Bu kat kütüphane olmalı." Jennie yalnız benim duyabileceğim biçimde kulağıma fısıldadı. Tam cevap verecektim ki dükkanı işleten güzel kadın bize döndü.

"İlk iki kat bu şekilde. En üst katta ise teras bulunuyor. Geceleri teleskopla yıldızları izleme imkanı tanıyoruz." 

Kadın bana ve Jennie'ye bakıp gülümseyince aklım notu bana bırakan yaşlı kadına gitti. Ve o an ürpermeden edemedim. Çünkü karşımdaki gencecik bu kadının gülümsemesi daha bu sabah karşılaştığım yaşlı kadının gülümsemesine inanılmaz derecede benziyordu. O an bunu dile getiremeyeceğim ve söylersem kızların beni deli sanabileceği aklıma gelince düşüncemi kendime sakladım. Ama kadın sanki düşüncelerimi duyabiliyormuş gibi yere bakıp gülümseyince düşündüğüm şeyin gerçek olma ihtimalini yokladım.

"Bir dakika ben sana bunu çok sessiz söyledim, kadın nasıl duydu ki?" Jennie bana dönüp kısık sesle konuşunca düşüncelerimde haksız olmadığımı anladım ama daha sonra açıklamak üzere omuz silktim. Bir yandan da içimden olanlara cevap arıyordum. Monoton bir şekilde ilerleyen hayatıma aniden gelen bu maceralar bizi nereye götürecekti.

"Kızlar siz keyfinize bakın ben yeni gelen müşterileri karşılayayım. Eğer beğenip okumak istediğiniz bir kitap olursa bana haber vermeniz yeterli." Genç kadın düşüncelerimi bölüp konuştuğunda ona döndüm ama kendisi çoktan arkasını dönüp ilerlemeye başlamıştı. Ve tamamen gözden uzaklaşmadan önce söyledikleriyle bir kez daha kafamı karıştırmayı başardı.

"Tüm cevaplar burada, zihninin içindeki Samanyolu'nda."

***********************************************

"Voah bu kitap gerçekten çok eski görünüyor." Jisoo eline aldığı kitabı eski olduğunu anlar anlamaz yerine bıraktı. Lisa ve Jennie ise başka kitaplar inceliyorlardı. Ama hiçbirimiz burada tam olarak ne aramamız gerektiğini bilmiyorduk ve ben delirmek üzereydim.

Tam da o esnada ikinci kata çıkma isteğimi bastıramadım. Ayaklarım benden bağımsız bir biçimde merdivenlerden çıkıyordu ve nedense kızlara bile haber vermemiştim. İkinci kata çıkınca buranın da ilk kattan bir farkı olmadığını anladım. Düzen aynı şekildeydi ama bu katın aurası daha farklı gelmişti bana. İstemsiz bir şekilde sol taraftaki kitaplara yöneldim. İnsanlara rahatsızlık vermemek amacıyla ses çıkarmamaya çalışıyordum ki en üst raftaki parıldayan mavi kapaklı kitabı fark ettim.

 Kitap daha önce kullanılmış gibi duruyordu ve ben parmak ucunda uzanmaya çalışsam bile birkaç santim farkla kitaba ulaşamıyordum. Son bir gayretle kitaba uzanmaya çalışırken belimde bir el ve sırtımda birinin göğsünü hissettim. Sanki bu anı bekliyormuş gibi parmak ucundan indim ve kafamı sola çevirdim. Pembe-turuncu renkte saçları olan bir çocuk uzandığım kitaba elini uzattı ve birkaç adım geri çekilip kitabı bana uzattı. Sırtımdaki boşluk hissini kalbimde de hisseder olmuştum. Tamamen sola dönüp çocuğun elinden kitabı aldım.

"Teşekkür ederim." Sesim fısıldar gibi çıkmıştı. Bir kaç kere öksürüp az önce neler olduğunu anlamaya çalıştım.

Çocuk bana gülümseyip elini uzattı. Gülüşü o kadar güzeldi ki içimde bir şeyler uyanır gibi olmuştu. Ve aşık olamayacağını düşünen ben bu çocuğun gülüşüne ilk görüşte aşık olmuştum.

"Rica ederim. Bu arada ben Park Jimin. Seni daha önce buralarda görmemiştim. Buradaki okula yeni kayıt falan mı yaptırdın?" Uzattığı elini sıktım.

"Ben de Rose. Buraya sadece yazları büyükannemi görmeye geliyorum."

"Rose neredesin hava karardı gidelim artık." Jisoo'nun sesini duyunca Jimin'e döndüm.

"Benim gitmem gerek arkadaşlarım çağırıyor. Tanıştığıma memnun oldum Jimin." Ne kadar memnun olduğumu emin ol bilemezsin.

"Umarım tekrar görüşürüz Rose, hoşça kal."

"Hoşça kal." Elimdeki kitapla aşağı kata doğru adımladım. Ve attığım her adımda kalbimdeki boşluk hissi büyümeye başladı. Daha birkaç saat önce bu dükkanın bana yeni neler getireceğini merak etmiştim ve şu an bana ilk armağanını vermiş gibiydi.



Magic Shop ❦ bts & bpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin