SİZİ ÇOK ÖZLEDİMMMM. Güzel yorumlarınızı eksik etmeyin olur mu? Hepsini tek tek okuyacağım.
Rose'den
Ne zamandır kapalı olduğunu bilmediğim gözlerimi aydınlığa zorla alıştığından dolayı birkaç kez kırpmak zorunda dahi kalsam açabilmiştim nihayet. Anıların belli belirsiz zihnime dolması sol gözümden akan yaşla eşdeğer zamanda gerçekleşmişti. Yaşayan bir ölünün hissettirdiği hüzün vardı içimde. Kalbim yerinden çıkmak istercesine atıyordu. Biliyordum. Onun bir zamanlar büyükannemin her şeyi olduğunu, onun bana anlattığı güzel hatıralarındaki hayat arkadaşı, o gün Scorpio krallığında gördüğüm anın baş kahramanı olduğunu biliyordum. O benim her zaman tanımak istediğim, büyükannemin kırgın tebessümünde saklı olan acının sahibiydi.
O benim büyükbabamdı.
Bu farkındalıkla açılan gözlerimi tekrar kapamaya çalışmıştım. Geldiğim o yere geri dönmem gerekiyordu. Ona büyükannemin onu zaten affettiğini ve onu hala sevdiğini söylemem gerekiyordu. Ona büyükannemin anlatmadığı aşk hikayelerini sormalıydım. Büyükannemin çektiği acının ona ne kazandırdığını, bunu neden yaptığını sormam gerekiyordu. Ona sarılmam gerekiyordu. Yazın gittiğim büyükannemin mahallesindeki arkadaşlarımın sahip olup da övündükleri büyükbabalarının aksine onun olmadığı her günün acısını çıkartırcasına sarılmam gerekiyordu. Ona iletmem gereken cümleler vardı.
Kapalı gözlerimden dökülen yaşları umursamayıp benden geriye kalan son gücümle göz kapaklarımı sıkmaya devam ettim. Bu çabam zihinsel yorgunluğumdan ötürü bana baş ağrısıyla dönse dahi düşüncesizce oraya geri dönmeye çalışıyordum. İşte benim duygusal dayanıklılığım buraya kadardı. Büyükanneme bu yazın başında büyükbabamla ilgili bir soru sorduğumda verdiği cevabı hatırlayana kadar. Nasıl unuttuğumu bilmediğim bu anı şimdi ise nasıl hatırladığımı ben anlamadan zihnimde belirmişti. Bunu ona ne pahasına olursa olsun iletmem gerekiyordu. Bu büyükannemin tanrıdan dilediği tek şeydi. Bu benim boynumun borcuydu.
Bu boyuta gelmeden önceki son akşamdı büyükannemde. Kitabı kitapçıdan almış ve kızlarla sözleşerek büyükannemin evine getirmiştim. Zihnime dolan bu çok da eski olmayan anı neden şimdi kendimi bu kadar harap ettiğimin de kanıtıydı.
"Nasıl geçti günün güzel kızım. Arkadaşlarınla eğlendin mi?" Büyükanneme dönüp kocaman gülümsedim. Ona anlatmak isteyip anlatamadığım biri vardı. Tıpkı onun da olduğu gibi.
"Elbette eğlendim büyükanne. Birlikte bir kitapçıya gittik. Yeni açıldığını söyledi Lisa ama kitapçı eski gibiydi. Tam senlik bir yer. Bir gün gitmeye ne dersin?" Yüzümde belirmesini engelleyemediğim derin bir heyecanla ona dönmüştüm. İrileştirdiğim gözlerimle itiraz kabul etmediğimi belirten bir bakış attım ona. O severdi kitap okumayı, hele ki böyle gizemli yerlere bayılıyordu.
Ondan beklediğim heyecanın aksine buruk bir tebessüm aldığımda konunun büyükbabam olduğunu anlayabilmiştim. Bu gülüşün sebebi başkası olamazdı zira.
"Onunla bir kitapçıda tanıştığımızı söylemiştim sana. O günden sonra hiç kitapçıya gitmedim ben Rose." Çaresiz ancak kabullenircesine silkti omuzlarını. "Cesaret edemedim."
Oturduğumuz odaya bir sessizlik hakim oldu daha sonra. Bu bilgiyi sindirmeyi bekledim usulca. Kitapçıdaki çocuğun sevimli yüzü belirdi hatrımda. Bu benzerlik yüreğimde bir yeri derince sızlattı.
"Eğer ona bir şey söyleme hakkın olsaydı büyükanne." Oturduğu kanepede eğdiği başını bana çevirdi. Gözleri dolmuştu. "Ne derdin?"
Buruk tebessümü yüzüne yeniden yerleşti. "Kızımız bana benziyor Minkyu. Sapsarı saçları var. Ve boncuk gibi gözleri." Dolan gözlerinden birer damla yaş süzüldü. "Hangi cehennemdesin bilmiyorum ama" Ağlarken minik bir kahkaha attı. " Ben hala unutmadım verdiğimiz sözleri."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic Shop ❦ bts & bp
Fiksi PenggemarBir lanet, bir evren ve iki boyut... 4 kızımız insanlığın diğer boyuta sıkışmış ruhunu serbest bırakabilmek için bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta başlarına neler gelecek dersiniz? O zaman siz de kızların maceralarla dolu bu serüvenine katılın...