4🔮

1.2K 110 45
                                    


Yazar

'Kızların kitabı dükkandan almasının hemen ardından'

"Efendim bunun işe yarayacağından emin misiniz?" Yardımcısı yıllardır yanında olduğu, ailesi bellediği kadına şüpheyle bakıyor, o genç kızların bu işi başarıyla tamamlayacağına emin olamıyordu.

"Buna eminim Dong Chul. O kızlar bunun için dünyaya geldiler."

Dong Chul eskiyi hatırlamasıyla derince bir iç çekti. "Peki ya her şey eskisi gibi olursa. Biliyorsunuz efendim, o adamın ve sevdiği kadının başına gelenleri."

"Bu tamamen o adamın açgözlülüğündendi. Bu kızlar son olacaklar. Ya her şeyi düzeltecek, ya da berbat edecekler. Umalım ki her şey yolunda ilerlesin."

"Siz öyle diyorsanız efendim."

Hizmetkarının yüzündeki güvensizliği gören kadın hırsla yerinde doğruldu. "Benim adım ne Dong Chul?"

Hizmetkarı korkudan titreyerek cevap verdi. "Hae Won, efendim"

"Benim adım Lee Hae Won. Ve ben istediğim şeyi er ya da geç alırım."

***************

Rose'den

Göz kapaklarıma vuran güneş ışığı gözlerimi daha sıkı kapatmama neden olmuştu. Bir yerde uzandığımı hissediyordum ama sandığımın aksine yumuşak bir yatakta yatıyor halde uyanmak beni şaşırtmıştı.

Gözlerimi yavaşça aralayıp bulunduğum odaya kısaca bir göz gezdirdim. Ufak bir kulübedeydim.  Geceden kalma olduğu gün gibi ortada olan sönmüş şömine küçük kulübeyi daha da şirinleştiriyordu. Üzerime örtülen nevresimi yavaşça kenara koydum ve yatakta oturur hale geldim.

Gözlerim arkası bana dönük bir şekilde pencerenin önündeki sandalyede oturup dışarıyı izleyen kıza takıldı. Çıkardığım sesten uyandığımı anlamış olacak ki arkasını dönüp bana baktı.

"Merhaba. Ben de senin uyanmanı bekliyordum. Kendini nasıl hissediyorsun?" Kız bana yaklaştı ve yüzündeki samimi gülümsemeyle yatağa oturdu.

O an aklıma dün geceki olanlar bir bir sıralandı. Panikle yataktan kalkıp konuşmaya başladım. "Kızlar, onlar nerede?"

Genç kız sanki ona çok değişik bir şey söylemişim gibi bana baktı. "Ben seni ormanda avlanırken buldum. Hareketsiz bir şekilde yerde yatıyordun ve yanında kimse yoktu. Ben de seni alıp kulübeme getirdim. Kıyafetlerine bakılırsa buraya yabancısın ve emin ol burada yabancılar hiç hoş karşılanmazlar."

Kafamda bin ton soru dönüyordu ve ben ne yapacağımı bilemez bir halde ayakta dikiliyordum. "Burası, neresi?"

"Burası Libra Krallığı, ben de bu krallığın prensesi Park Jihyo. Ve sen de?" Jihyo adımı söylememi istercesine suratıma bakıyordu.

"Adım Rose."

"Pekala Rose, Şimdilik bana denk geldiğin için şanslısın ve ben aklındaki soruların cevaplarına nasıl ulaşacağımızı sanırım biliyorum. Ama öncelikle sana kendi kıyafetlerimden vereyim. Çünkü üstündekilerle ben ikinci boyuttan geldim diye bas bas bağırıyorsun."

"İkinci boyut derken?" Şu an kendimi zebra sürüsünün içindeki zavallı eşek gibi hissetmiştim. Karşımdaki kız buranın bir krallık olduğunu, üstelik ikinci boyut olarak adlandırdığı bir yerden geldiğimi söylüyordu ancak ben dümdüz dünyadan gelmiştim ve kızları kaybettiğim gibi aklımı da kaybetmek üzereydim.

Magic Shop ❦ bts & bpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin