Yine en nefret ettiği hava hakimdi. Seul en çok yazın çekilmezdi. Sıcak hava, nem ve dahası... Seokjin sigarasını yakıp, içine çekerken ilerliyordu. Bir yandan da bir şarkı mırıldanıyordu. Aklında bir ton sorun ve işin içinden çıkamadığı olaylar hakimdi gündeminde.
Soldan okul yolundaki sapağa tam girecekti ki, birinin hiç yapmaması gereken şey yine yapılmıştı. Tensel temas... Kafasını çevirip, elin sahibine baktığında bir boklar olacağını anladı. Bu adam ne zaman karşısına çıksa, hep bir şeyler oluyordu. Diğer eliyle bileğini sertçe tuttu. Ters çevirip ittirdi.
"İyi alıştın sen kol bacak kırmaya." Adamın sesi bile sinirini bozuyordu. Histerik bir kahkaha patlattı sokakta seokjin. "Yine de hala uslanmak bilmiyorsunuz. İlla daha beterlerini mi yapmalıyım?" Genç çocuk baştan aşağı süzdü seokjin'i. "Hala çok güzelsin." Sessizce mırıldandı.
Hayran hayran izledi. Burnunu kıvırdı seokjin onun bu aptal hallerine. İğrendiğine dair birkaç ses çıkardı. Cidden ilgiyi hiç sevmezdi. Hele bu leş kargasından hiç hoşlanmazdı. "Sana ben demedim mi, bir daha ağzından o sikik kelimeler çıkarsa seni sike sike öldürürüm diye?"
Genç adam onun bu cümlelerinden fazlasıyla haz alıyordu. O sinirlendiğinde bile çok seksi ve güzeldi. "Sana bunu yapabilirsin demiştim ama sen istemedin." Pisçe sırıttı. Kesinlikle onun kendisini sertçe becermesine izin verirdi. Deliği şimdiden ihtiyaçla kavruluyordu ama biliyordu ki seokjin, ölüsüne bile el sürmezdi.
"Seni ken gibi neden dövmüyorum biliyor musun? Bana beslediğin o leş duygu ve alamadığın karşılık, kıracağım kemiklerinden daha fazla acı veriyordur. Bilirsin acı çektirmekten hoşlanırım." Son sözlerini tükürürcesine suratına bakarak söyledi. Yoluna ilerledi. "Sen hoşlanırsın ama taehyung hoşlanır mı bilemedim."
Seokjin duyduğu isimle birkaç saniye olduğu yerde durdu. Ateş saçan gözleriyle döndü. "Ne saçmalıyorsun sen?" Seokjin'in tavrından dolayı, doğru yolda olduğunu anlamıştı. "Hep seni sevecek değilim ya. Yeni heyecanlar arıyorum. Tanrım önünde diz çöktürecek kadar ateşli." Sinirden damarları iyice belirginleşti.
Başkasının onu düşünmesine sinir oluyordu. Kendi bile farkında değildi bu kıskançlığın ama taehyung'un adını başkasından duymak bile yumruklarını sıkmasına yetmişti. Gencin keyfi yerine geldi. "Kimseyi umursamayan adama bakın." Seokjin, onunla yüz yüze geldi.
"Ne istiyorsun?" Sesinin tınısında alay kırıntıları vardı. "Sana dedim. Bana kendi üretimin olan mallardan temin et. Tek isteğim bu. Sonra yine hayalet olmaya devam edeceğim." En büyük kahkahasını patlattı seokjin. Dalga geçiyordu sanırım karşısındaki.
"Bunu neden yapacak mışım?" Genç, kafasını iki tarafa salladı. "Çünkü ona değer veriyorsun. Garip ama ona değer verdiğin belli. Ölsün istemiyorsan yapmak zorundasın." Seokjin yutkundu ve gülümsedi. "Peki onu sikime taktığımı sana düşündüren ne? Daha doğrusu altıma her aldığımı paçavra gibi attığımı bilen sana, buna inandıran ne?"
En duygusuz maskesini takındı. Oyunculuk en iyi yaptığı şeydi. Genç, seokjin'in yüzüne baktı uzunca. Lanet olsun yalan söylemiyordu. O kendinden başka kimseyi umursamazdı. "O zaman ölmesinde veya onu altıma almamda sorun yok?" Mark, rahat bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Kesinlikle umrunda değildi.
Sonuçta sadece taehyung'u arzuluyordu değil mi? Kesinlikle öyle değildi ama seokjin hala farkında değildi. "Dostum bana aşık olmuş olabilir. Biraz uğraştırır seni. Onun dışında gram umrumda değil, değilsiniz. Benden ve mallarımdan uzak dur." Arkasını döndü.
Bir an önce okula gidip taehyung'u görmek istiyordu. Umarım zarar vermemiştir diye düşünmeden edemedi. O bunları düşünürken mark'ın sesi sokak boşluğunda yankılandı. "Bu arada seokjin, sana biraz ders vermek için taehyung ile küçük bir oyun oynamış olabilirim."
![](https://img.wattpad.com/cover/188361237-288-k758303.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In La Kesh ✓
Fanfiction"Geçmiş damarlarıma bir zehir gibi dolandığından beri, karanlıktaydım. Sonra sen geldin kalbime, evime, yatağıma ve geleceğime..." kim seokjin üniversiteli bir uyuşturucu baronu, kim taehyung yaralı bir dans öğrencisi.