6: "Özür dilerim küçüğüm."

3.1K 285 380
                                    

Taehyung ile son konuşmasının üstünden, iki hafta geçmişti. Bu süre zarfında taehyung, seokjin'in yüzüne bir kere bile bakmamıştı. Dans partnerliğini iptal etmişti. Seokjin kiminle dans edeceğini bile bilmiyordu. Öğrenmeye çalışmış ama taehyung, hocaları dahil herkese sürpriz diyip saklamıştı.

Şimdi namjoon'un "çabuk gel, önemli bir konu var," demesi ile hızla okula doğru adımladı. Kampüsten içeri girer girmez ilerde taehyung, jimin ve taemin'in kahkahalarla bir şeyler konuştuğunu gördü. Her ne kadar taemin'in jimin'den hoşlandığını bilse de, içindeki ağzını dağıtma isteğini geri çeviremiyordu.

Birkaç saniye sonra taehyung ile göz göze geldiler. Seokjin gözlerini çekmek istese de çekemedi. Yine çok güzeldi küçüğü. Ona böyle seslenmeyi seviyordu çünkü çok güzeldi. Gidip öpmek çok istiyordu.

Taehyung'un kırgın gözlerindeki bakışlar, kalbine tek tek saplandı. Hemen çekti gözlerini. Ona asla bağlanmamalıydı. O zaten kimseyi sevmezdi. Taehyung dahi öyleydi, onun için. Yattı ve bitti.

Bilir misin? İnsan en çok kendine yalan söylermiş.

Hemen çocukların yanına ilerledi. Hepsinin suratı asıktı. "Namjoon nerde? Beni çağırdı kendisi yok." Jungkook okulun girişinde beliren namjoon'u işaret etti. "Geliyor." Namjoon'un halini gören seokjin, çattı kaşlarını. "Ne oldu oğlum? Ne bu halin?" Sesini çıkarmayan namjoon ile, seokjin iyice sinirlenmeye başladı.

"Dilini mi yuttun amına koyayım ya, konuşsana." Sinirlenme sırası namjoon'undu. İyice gerilmişti tüm sistemi. Yediği bokların kendi başına açtığı olaylardan haberi yoktu. "Nerdeydim öyle mi? Yediğin bokların sonucunu azaltmaya çalışıyordum." Sesi öyle yüksekti ki etraftaki herkes, taehyung dahil o tarafa bakmaya başladı.

"Ne diyorsun? Ne yapmışım? Ayrıca bu hesap sorma muhabbeti çok uzadı. Hoseok bitti sen başladın. Ağzınızla yüzünüzü yer değiştirmeden kendinize gelin." Seokjin gerçekten kendisine ahkâm kesilmesinden nefret ediyordu. Sanırım eski o sert halinden uzaklaşmıştı.

Arkadaşları olabilirdi ama kendisine laf edilmesine dayanamıyordu. Namjoon histerik bir kahkaha patlattı. "Öleceksin aptal, öldürecekler. Şimdi anladın mı sinirimin sebebini?" Duyduklarıyla herkes şok olmuştu. Seokjin ve tayfasının karanlık işlerle uğraştıklarını biliyorlardı ama ölüm...

Taehyung kanının çekildiğini, kalbinin yavaşladığını hissetti. "Ne diyorsun hyung sen? Seokjin hyung bir şey desene!" Jungkook gözleri dolu dolu bakmaya başladı. Sinirli, sert, umursamaz biri olabilirdi seokjin ama onun hayatını kurtarmıştı. Hala bunun minnettarlığı vardı yüreğinde.

Ölene kadar dahi böyle olacaktı. Seokjin gözlerini önce taehyung'a çevirdi. Duymaması için dualar ediyordu ama çoktan o güzel gözleri dolmuş, ona bakıyordu. Seokjin yutkunup önüne döndü. Gözlerini jungkook'a doğru çevirdi. Elini ensesine attı ve güldü.

"Koca adam oldun ağlamayacaksın heralde?" Alaya alıyordu olan şeyleri. Bundan başka çaresi yoktu şimdilik. Namjoon'a çevirdi bakışlarını. Şu an bahçedeki herkes pür dikkat onları dinliyordu. Tabii sessiz olmaya çalışacaktı namjoon, az önce sinirli olduğu için sesi yüksek çıkmıştı.

Şimdi kimse duyamazdı dediklerini. "Neler öğrendin?" Derin bir nefes aldı, buna ihtiyacı vardı. Kardeşi dediği adam infaza sürükleniyordu ve elinden bir şey gelmiyordu. "Mark dene it, ken adına baştakilerle konuşmuş. Senin mekanına reşit olmayan çocukları alıp, ken yüzünden ölmelerine sebebiyet vermenden bahsetmiş.

Tabii ken'in kendi bölgesi dışında satış yapmasından da bahsetmiş. Sonuç ikinize de ceza verilecek ama bir taraf ölecek." Jungkook duyduklarıyla kendini banklardan birine bıraktı. Dolu gözlerini, seokjin'den bir saniye bile ayırmıyordu. Sanki ayırsa, onu ordan çekip alacaklarmış gibi.

In La Kesh ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin