30.Bölüm: "Duvardaki Çiçekler Kaybolunca Anladım."

5.7K 405 139
                                    

İyi okumalar bebeklerim.

Bölüm şarkısı; Sena Şener - Bak Bana

Hayatta bazı şeylerin neden olduğunu, bizi nasıl etkileyeceğini ve sonuçlarının neler olacağını bilemezdik.

Bazı şeyler beklenmedik anda vururdu. Bazıları ise ilmek ilmek işlenerek, kendini belli ederek gerçekleşirdi. O şeyleri ise insanlar bile bile lades olarak tanımlıyordu.

Şu an yatağımın karşısında oturan Ozan,
bile bile lades oynuyordu benimle. "Kaç yaşındasın?"

Bir kez daha ve son kez olmak üzere gözlerimi devirdim. "On sekizim." hastane odasındaki saati kontrol ederek "İki gün sonra doğum günüm hatta." diye fısıldadım. Neden fısıldadığımı bilmiyordum. Sadece hastanede olduğumuzdan sanki yüksek sesle konuşursam birisi beni boğacakmış gibi hissediyordum.

"Aşkın kim?" gün içinde ikinci kez sorulan soruyla beraber gözlerimi devirdim. Saat öğlen üç civarlarındaydı ve benim tek istediğim Kamer'le beraber zaman geçirmekti. Belki oyun oynamaktı, belki bilmece çözmekti. Bilmeceyi sevmezdim fakat şu an en son istediğim şeyin de Ozan'la soru cevap oynamak olduğunu biliyordum.

"Benim." dedim. "Bana soru sormaktan ne zaman vazgeçeceksiniz. Doktor vicdan azabı çektiren şeyleri unutabilir demiş. Ben hayatım boyunca hiç vicdan azabı çekmedim ki!" Ozan gözlerini devirerek tuttuğu elimi bıraktı. "Unuttuğun için hatırlamıyor olabilir misin aptal?" itiraf ediyordum.

Bu çocuk zekiydi.
"Çok zekice." diyerek göz kırptım. "Fakat şöyle de bir şey var. Aşkın dediğiniz insana senin kadar değer verseydim onu hatırlardım. Tamam, birisini unutmak beni üzmedi değil. Ama emin ol İstanbul'a dönüp onu görünce hatırlarım." Ozan'ın yüz ifadesi durgunlaştı.

Gerçi odaya ilk girdiği andan beri oturduğu yerde sanki binlerce cam parçası götüne batıyormuş gibi tepkiler veriyordu. Eh, rahatsız olmuyorum diyemezdim. "Onu göremezsin. O.." ellerini saçlarına sokarak parmaklarını sarı tutamlara sardı. "Sikeyim! nasıl anlatılır onu da bilmiyorum ki amına koyayım. Kıçınla gülersin bana!" Stresli bir şekilde sesini yükseltince yatakta kaykılarak saçlarındaki ellerini kavradım sımsıkı.

"Hey! sakin ol. Neden bu kadar gerildin?" irkildim.
"Daha doğrusu neden herkes bu kadar gergin? Kamer neyse de, Ergün'le sende bir haller var bugün." gözlerini kısarak düşmanca baktı gözlerime.

"En yakın arkadaşıma araba çarptığı ve hala güzelim otelde bir tatilimiz olduğu için olabilir mi? hadi tatili geçtim hala benimle dalga geçiyorsun. Hafızanda bu yazın en önemli olaylarından eser bile yok!" dişlerini sıkarak elmacık kemiklerini gerdiğinde "Gitsen iyi olacak. Beni korkutuyorsun." diye fısıldadım.

Gerçekten verdiği tepkileri hasta kafamla kavrayamıyordum. Beni daha çok geriye sürüklemekten başka bir boka yaramıyordu dedikleri. "Senin kafan rahat olsun diye kendimi yakıyorum. Senin bana ettiğin tek teşekkür bu mu yani?" bedeni hızla ayağa kalktı.

"Her zaman sen rahat ol diye kendimi yaktım. Bugün de öyle yapacağım. Gerçekleri hatırlayana kadar dua et de bir şey olmasın." gözlerimi yumdum sinirle.

"Anlat." geri açtığımda içi yaşlarla doluydu.
"Anlat da bileyim o zaman ruh hastası! çok mu kolay sanıyorsun? siz gözlerime öyle baktıkça yanıyorum amına koyayım. Kimse de düşünmüyor ki bu çocuk kaza geçirmiş, bir şeyleri unutmuş!" güldüm tiksinircesine.

"Hepiniz kendi derdinizle uğraşın. Git Ergün'ün koynunda ağla hadi." abartmıştım. Abarttığımı biliyordum fakat bazen insan kendine engel olamıyordu. Çaresizdim. Bir ailem yoktu. Kaza geçirmiştim ve yanımda olan tek yakınım Ozan'ken gelip bana bağırması sinirime dokunuyordu.

BODRUM (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin