33.Bölüm: "Olmuyor İstesem de."

4.7K 318 62
                                    

Multimedya;Bölümle Alakalı Fotoğraf
Bölüm şarkısı; Fırat Tanış - Yani

Bu hayatta ansızın olabilecek tek şey yalnız kalmaktır. Yalnızlık, alıp karşına kendini, öteki kendinlerle konuşmaktır. Bakışmaktır, öteki kendinlerle dövüşmektir; Kimi zaman da, öldürmektir içlerinden en çok sana benzeyeni, benzemiyor diye.

Yalnızlık, öldürmektir demiş Hasan Ali Topbaş.

Öyle bir öldürmektir ki kendin dahi kalmazsın sana.
Seni senden alırlar.

Ellerini önünde birleştirmiş, İstanbul'a dönmek üzere uçağını bekleyen Kamer'de öldürmüştü kendini, bir nevi. Elindeki o deniz kabuğunu, kalbindeki o aşkı öldürmüştü. O çok sevdiği denizlerde boğulmuştu bile isteye.

"Gidelim." Ergün'ün sesini duyduğu gibi artık güveni kalmadığı arkadaşına baktı öylece. Söylememişti, Kamer'in en nefret ettiği şeyin yalan olduğunu bilen Ergün bile söylememişti ona ortada dönen oyunları, kumpasları.

Kime güvensindi?
Söyleyin, kime güvensindi şimdi?

"Abi, Ergün abi sana diyor." Kardeşine olan dargınlığını da giydi üstüne. Onun da bıçağı vardı kendi sırtında. Siksinler ki onun da bıçağı vardı.

"Sen kes sesini." diyerek ayağa kalktı oturduğu yerden. İlk gün giydiği şortu ve tişörtü üstünde, elindeki bavulu çekeleyerek yürümeye başladı havaalanında. İstanbul'a dönüyorlardı. Evlerine dönüyorlardı. Büyük bir heyecanla geldikleri tatili büyük bir yalanla sonlandırmışlardı.

Dönesi gelmişti.
Tanrı şahidi olsun ki Aşkın orada ağlarken dönesi gelmişti. Ben seni yalanlarınla da severim diyesi gelmişti. Çocuğun bacağı sakat olduğundan koşamamıştı da arkasından. Öylece çökmüştü, çökmüş ve canı bırakana kadar ağlamıştı.

Peki sadece canını bırakan o muydu?
Böyle yapmasaydı Kamer onu orada yalnız başına bırakır mıydı? iki acısını da öylece gömer miydi yüreğine?

Zaman su gibi akıp geçti.
Uçakları geldiğinde, hiçbir şey olmamış gibi bindi, kafasını cama yasladı. Elinde deniz kabuğuyla, uykuya daldı öylece.

"Abicim bak beni döv, bana vur, beni sil hatta. Ama şu çocuğun hafızası gelene kadar bekle. Bekle anasını satayım nolur bekle. Baksana hiçbir şey hatırlamıyor. Bir nedeni varsa anlatır hatırlayınca sana zaten. Ben eminim elbet bunları yapmalarının  bir nedeni vardır, gözünü seveyim yapma şöyle." ifadesiz bir şekilde suratına bakan Kamer'in göğsüne yumruğunu vurdu Ergün.

"Allah belanı versin Kamer." dedi isyankar bir şekilde. "Çocuğun orada nasıl ağladığını görmedin mi? Çocuğun nasıl parçalandığını görmedin mi? Akşamı sürpriz yap, gecesi gel çocuğa nefret ediyorum senden de. Doğum günüydü lan çocuğun, hadi doğum günü olmasını önemsemedin. Bari yetim, öksüz olmasına üzül lan!" baktı Kamer'in yeşil gözleri sulanmış, daha da gitti üstüne.

Onu kıracağını biliyordu.
Ama amacının onu kırmak olduğunu yeni fark ediyordu. Kırılsın istiyordu. Kırdığı kadar kırılsın istiyordu çoktan kırılmış olduğunu bilmeden.

"Bunun neresi normal? Nasıl siktiğimin düzenbazının yaptıklarını normal görebiliyorsun? Nasıl bir ruh hastası böyle bir işe kalkışır? nedenini anlayabilirsem asla gitmem Ergün. Bir neden, tek bir neden söyle bana."

Ergün'ün tereddüt ettiğini ama bildiği bir şey olduğunu fark ettiğinde. "Söyle, hemen." diye atıldı. Gözde'yi odaya almamıştı. Ne bok yediği şu an için umrunda değildi Ergün'ün. Abisinin de çok taktığı söylenemezdi. Daha fazla kulak misafirliği istemiyordu.

"Abi, Ozan." dedi istemsiz. Anlatmak zorundaydı yoksa Kamer gidecekti. Kendi bencil çıkarlarını da düşündüğü zaman Ozan'ı bırakmak zorunda kalacaktı. Biliyordu, Kamer giderse Ergün'de giderdi, Ergün giderse Ozan'la biterlerdi.

"Ozan'ın üzerine işediğini biliyordu. Ozan'da ilk geldiklerinde seni gösterip bunu yapmaları gerektiği konusunda diretince o da hayır diyememiş. Sonra bildiğime göre sana söyleyecekmiş, şu şeyi duymadan önce. İddia olayını. Onu duyunca tepesi attı tabi çocuğun. Sanırım Aşkın'ın gittiğini söyleyene kadar nefretiyle hareket etti. Haklıydı da." derin bir nefes verdi ellerini beline koyarak. "Sonra sevmiş işte çocuk seni. Hadi oyuna devam etti diyelim, bugün neden ağladı o halde? oynadığı oyunu unutmasına rağmen ağladı çocuk karşında. Hüngür hüngür hem de. Şimdi hala gitmeyi düşünüyor musun?"

"Evet." dedi tek nefeste. Kıyafetlerini toparlayıp bavuluna tıkarken. "Gideceğiz buradan."

"Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz." gözlerini birkaç kez kırpıştırarak gördüğü rüyanın etkisinden çıkmayı bekledi esmer oğlan. Kafası karışmış, tekrar tekrar Ergün'ün sözleriyle dolmuştu. Dün gece söylediği şeyler takılmıştı kafasına. Saatler sabah beşi gösterirken ne kendi sevgisine ne de Ergün'ün sevgisine acımamıştı.

Gitmeye karar vermişti.
Dursa ne olacaktı, düzelir miydi her şey?
O unutsa yapılanları, Aşkın unutur muydu ona yaptıklarını?

"Gidelim." diyerek arkasındaki ikiliyi sürükledi peşinden. Süt dökmüş kedi gibi hatalarını bilen ikili, birbirlerinden oldukça uzakta durarak, Kamer'in peşinden ilerlese de ikisi de bağırmamak, ağızlarını açmamak için zor duruyorlardı.

Tabi bize göre Gözde'nin ağzını dahi açmaya hakkı yoktu da neyse.

"Bir ara bakalım Ozan'ı. Nasıllarmış sor, öğren." uçağın merdivenlerine geldiklerinde teker teker ilerlemeye başladılar, Ergün bir gözü telefonda, bir gözü merdivenlerde bir şekilde inmekte zorlansa da Ozan'la konuşacak olmasına seviniyordu. Dün geceden beri sesini duymamıştı, ona kızgındı. Adı gibi emindi, çünkü kendisi de kızgındı. Tek kelime dahi etmeden gitmek zorunda kalmıştı, çünkü suçluydu.

Suçu birisini sevmekse, evet suçluydu. "Alo?" duyduğu sesle beraber derin bir nefes saldı havaya. Hava ne kadar sıcak olsa da yüreği donuktu. Buz tutmuştu kalbi. "Ozan?" diye fısıldadı titreyerek.
"Kızgın mısın bana?" karşı taraf bir süre ses vermedi.

"Ne var Ergün?"
"Ben A-aşkın'ı soracaktım. İyi mi?" Ozan Ergün'ün sesini duyduğu zaman hıçkırarak ağlayacak seviyeye gelmiş olsa da belli etmemeye çalışarak kahkaha attı. "Ha Aşkın mı? süper hiç sorma. Daha ne yaptığını bile bilmeden kendisinden nefret falan ediyor işte. Sen iyi misin? onun peşinden koyun gibi gittiğin için rahat mı vicdanın?" Ergün Gözde'yle onun önünden ilerleyen Kamer'in bedenini kontrol ederek tekrar karşı taraftaki sesi dinlemeye çalıştı.

"Rahat değil." dedi. "Ama ucunda günlerdir yalan söylediğim kardeşim vardı. Ne yapsaydım, ben onlarla birlikte kalıyorum sen de kendine iyi bak mı deseydim?" söyleyip söylememekte tereddüt etse de "Yanlış da yapsa, anlamadan dinlemeden hareket de etse ben her zaman onun yanındayım."

Ardından suratına kapandı telefon.
"Sikeyim." Telefonu fırlatmakla kapatıp cebine koymak arasında kalsa da belki tekrar arar umuduyla ekranı kilitleyerek cebine sıkıştırdı.

"Nasılmış?" Omuz silkip Kamer'in bedeninin yanından geçti hızla. Ona aşırı sinirliydi. Kendi aşkını umursamıyor olabilirdi ama Ozan'la onu ayırırken gözünü bile kırpmamıştı.

"Bok gibiymiş, bok gibi."

Arkadaşlar merhaba. Yaz geldi haliyle havalar da çok sıcak, yazamıyorum. Hiç uzatmaya gerek yok yazamıyorum. Öfflüyorum püflüyorum gitmiyor ama.

Ne yapmalı?

Sizi seviyorum.
-Charlotte

BODRUM (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin