18.Bölüm: "Sarhoşluğum Geçmedi Hala."

9.5K 696 270
                                    

Hayatımda yazdığım en güzel bölüm olduğunu düşünüyorum. Umarım beğenirsiniz, gerçi beğenmeme gibi bir ihtimaliniz yok xd döverim.

Multimedya; yok
Bölüm şarkısı; Mazhar Alason - Yandım

2 gün sonra;

Geniş bavulu kapının önüne koyarak derin derin soludum. Havalar ilk geldiğimiz günden çok daha sıcak, çok daha nemliydi. Nefes aldırmıyordu şerefsizim.

"Kanka istersen git Kamer'le konuş. İki gün oldu, hala seni ispiyoncu olarak biliyor." omuz silktim.
"Kendisi konuşmak isterse gelir konuşur. Ben ona ne söyleyebilirim ki?" Koskoca iki gün, iki gündür yüzlerini görmüyorduk. Biz son günlerin tadını çıkarmak için her türlü boku yaparken, onlar ortada yoklardı.

"O da doğru. Şu bavulu da al, ben odayı toplayayım. Etraf dağınık kalmasın." Ozan'ın bavulunu da alarak, ağırlığını umursamadan çekiştirmeye başladım. Gelip konuşmamıştı, hiçbir şey dememişti. Üç maymunu oynuyordu. İşin kötü yani ben vicdan azabı çekiyordum. Kamer'in sevgisinin vicdan azabını içimde yaşıyordum. Kor gibi alev alıyor, yakıyordu beni. En ince detayıma kadar, aldığım nefese kadar.

Kapının kolunu tutarak yavaşça indirdim aşağıya. Bir daha ne zaman görecektim onu? daha doğrusu görecek miydim? Benim için Bodrum anısı olarak kalacaktı, belki aldığım nefesime karışacaktı kokusu. Ama yok olacaktı. Bir daha göremeyeceğim kadar uzak, ellerini gerçek olmayan saçlarımda hissedemeyecek kadar uzağımda olacaktı.

"Özür dilerim." Dedi Ozan elini omzuma koyarak. İnce uzun parmakları omzumu sıktı sakince. "Seni bu belaya soktuğum için özür dilerim." Önemli değil der gibi salladım kafamı. Bir haftadır kaldığımız odanın kapısını açarken, gerçek hayata dönecek olmak koyuyordu bana.

Bir daha onu göremeyecek olmak koyuyordu işte.

Açtığım beyaz kapının hemen ardında gördüğüm kağıtlarla beraber kaşlarımı çattım. Kapıda asılı olan rahatsız etmeyin yazısının yere düştüğünü sansam da kağıtları daha dikkatli bir şekilde incelediğimde bunların tatil çeki olduğunu fark etmiştim. Hem de bir değil iki tane vardı.

Üzerine iliştirilmiş sarı not kağıdını parmaklarımla kavrayarak, arkamdan o ne? diye soran Ozan'a cevap vermemeyi tercih ettim. Kağıdı görüş açıma sokarak okumaya başladığımda yüzümde küçük bir tebessümün peydahlanmasını garipseyemezdiniz.

Çünkü kağıtta Bir Aşkın'ı kaybettim, diğerini de kaybedemem. yazıyordu. "Hassiktir, ciddi mi bu?" kafamı iki yana salladım. "Bu çocuk iflah olmaz." Ozan verdiğim tepkiyi zerre umursamadan ikinci bir siktir çekti.

"Elindeki ne peki?" tatil biletini dudaklarıma götürerek yaladım, ardından arkamdaki sarışının hiç beklemediği bir şey yaparak alnına yapıştırdım çeki.

"Bedava tatil bileti, ne olacak başka?" ellerini çenesinin altında birleştirdi. "Lütfen kalalım." kafasına vurdum. "Asla olmaz."

"Bence olur." Kamer'in tok sesi gitmek için çıktığımız koridorda yankılandığında, önce onu sonra arkasından çıkan Ergün'ü süzdüm nefret dolu bakışlarla. "Ne o, beni de mi kandırıcaksın?" yeşil gözleri öfkeyle parlasa da "O bir yanlış anlaşılmaydı." dedi. "Öyle bir amacım yoktu. Sen de yetiştirmeden önce beni bir dinleseydin-" çeki havada sallayarak "Her şey bitti." diye fısıldadım hem Ergün'e hem Kamer'e bakarak.

"Sen onu da beni de kaybedeli çok oldu. Gerçi ne zaman kazandın ki kaybedesin?" Ergün Kamer'in önüne geçerek, kurduğu cümlenin her bir kelimesinin üstüne bastırarak "Hepimiz yalan söyleriz. Uzatmaya gerek yok." tehdit edercesine konuştuğunda nefesimi tutum.

BODRUM (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin