1.Bölüm

272 9 15
                                    

Arabada oturuyordum. Babam arabayı sürüyordu. Yeni bir yere taşınacağımız için heyecanlıydım.. bir süre sonra geldiğimizi farkettim , babam beni uyandırmıştı.. Evet uyumayı biraz fazla seviyor olabilirim :D. Neyse. Arabadan indik ve eve doğru yürüdük. Burada hava biraz bulutluydu ve serindi.

Ev iki katlı ve biraz karanlık bir evdi. Aslında ben pek karanlık evleri sevmem ama babam seviyordu. Ben de ona uyum sağlıyordum. Yukarı kata çıkıp odamı seçtim. Bu oda dağa bakıyordu ve huzur veriyordu. İçerisinde bir tane iki kişilik yatak ve çalışma masası vardı. Anlaşılan biraz alışveriş yapmak zorundayız:D..

Akşam yemeğimizi de yedikten sonra erken yatmaya karar verdim. Ne de olsa yarın okulun ilk günü.. Odama gittim ve yatağıma uzandım. Yarın neler olucak diye heyecanla gözlerimi kapattım..

Baba nerdesin?
Annemin beni bıraktığı gibi sende mi gidiyorsun?!
Gitme lütfen!
Ağlıyordum.. ve o sırada bir ses duydum. Bu ses benim o lanet olası alarmımdan geliyordu..
Gözlerimi açtığımda güneşin doğduğunu farkettim.. yine aynı kabusu görmüştüm ve artık bunu önemsemiyordum..
Dişlerimi fırçalayıp, kot pantolon ve üstüme güzel bir t-short giydim. Aynaya baktım uzun kızıl saçlarıma ve yeşil gözlerime bir de nefret ettiğim çillerime.. O çilleri kapatmak için hafif bir makyaj yaptım ve hazırdım..
ELLA!! Babam aşağıdan sesleniyordu.. Hızlıca aşağıya indim.. Kahvaltı yapmayı pek sevmiyordum. O yüzden babamın yanağından öpüp evden çıktım...

Yeni okulum çok uzakta değildi. Biraz yürüdükten sonra geldim. 4 katlı bir okuldu. İçeriye girdim ,içeride bir sürü öğrenci vardı..
utangaç ve soğuk bir yapım olduğu için ilk günler okulda arkadaş bulamazdım..
-Hey merhaba!
Dedi bir ses. Arkamı döndüğümde düz sarı saçlı, mavi gözlü ve çok sıcakkanlı görünen bir kızdı. Ben de biraz çekinerek
-Merhaba!
Dedim.
-Buraya yeni gelmiş olmalısın..
-evet. Dedim.. kısa cevaplar veriyordum. Çünkü insanlara güvenmediğim için kendimi açmazdım..
-benim adım Sandy! Senin adın ne?
-Ella.. dedim. Tanrım neden hep kısa cümleler kurmak zorundayım ki!
-gel bize katıl!
-ben.. ş-şey
-biliyorum, çekiniyorsun. Ama benden çekinmene gerek yok. Bence biz seninle en yakın arkadaş olucaz...
Ben de gülümsedim. Çok iyi bir kıza benziyordu.
Beraber sınıfa girdik.. orta sıralara oturduk. Sınıftaki herkes anlamsız bir şekilde bana bakıyorlardı. Bir kaç erkek gelip kendilerini tanıttılar hatta. Ama hiçbirinden hoşlanmadım. Bir kaç dakika sonra Mr. Smith geldi(matematik öğretmeni). Konuların üzerinden geçiyorduk ki kapı çaldı

-Mr. Smith geç kaldığım için özür dilerim. Dedi bir çocuk. Siyah dağınık saçları, mavi gözleri vardı. Gerçekten çok yakışıklıydı.. Tanrım ne diyorum ben!!
- Tamam otur yerinde.. dedi Mr Smith.
Çocuk yanımızdan geçerken Sandy'nin ona göz kırptığını ve çocuğun karşılık verdiğini gördüm.. Çok yüksek bir ihtimalle sevgiliydiler.. O an biraz üzülsem de kendimi topladım. Daha tanımadığım bir erkek için kendimi üzecek değildim ya...

Zilin çalınca içimde bir mutluluk oluştu.. sonra çocuk yanımıza geldi. Bana baktı. gözlerimi kaçırıyordum.
-Merhaba ben Arthur. Yeni gelmiş olmalısın. Dedi.
-Merhaba ben de Ella. Evet yeni geldim. Dedim
Gülümsedi. Acaba sınıfta saçlarımın renginden dolayı mı bu kadar fazla bakıyorlardı? Belki de bazı kızlar kıskanıp boya diye düşünüyor bile olabilirdi. O sırada ben, Sandra ve Arthur konuşurken bir tane çocuk geldi. Kumral saçlı kahverengi gözlü ve yakışıklıydı. Ama ona karşı bir şey hissetmedim..
-Merhaba ben James. Sandra'yla arkadaş olmuşsun!
Gülümsedim ama bir şey demedim.
- Evet arkadaş olduk canım. Dedi Sandra. Yani Arthur değil ,onun sevgilisi james! İçim de bir rahatlık olmuştu ne yalan söyleyim. James de arkamıza Arthur'un yanına oturdu. Büyük ihtimal en yakın arkadaşlardı.. Tam defterime resim yaparken bir çocuk daha geldi. Tanrım neden hep erkekler buraya geliyor! Sandra popüler biri mi acaba?
-Merhaba ben Blake. Dedi. Sarı saçlı ve mavi gözlüydü. Sandra'ya çok benziyordu.
- Merhaba ben Ella. Dedim
-Blake benim ikiz kardeşim Ella. Dedi Sandra.
Biliyordum...
-Çok benziyorsunuz. Dedim gülümsedim.
Onlar da gülümsediler. Blake gözlerimin içine bakıyordu. Ben bakamıyordum. Lanet olası utangaçlığım yüzünden... Bir süre sonra Arthur'un Blake'e ters ters baktığını farkettim..
Anlaşamıyorlardı herhalde...

Okul sonunda bitti. Eve doğru yürürken, arkamdan birinin koştuğunu hissedip arkama döndüm. Arkamdaki Arthur'du.
-Hey! Beni bekle. Dedi. Durdum ve gülümsedim.
-Pek konuşmayı sevmiyorsun herhalde? Dedi. O an utanmıştım.
-Sanırım. Dedim. Tanrım ne diyorum ben!
Güldü.
-Buralar da mı oturuyorsun gizemli kız?
-Evet hemen şurada. Dedim. Kısa bir sessizlikten sonra.
-Sandra'yla yakın arkadaş mısınız? Dedim.
- Evet. Aslında biz Sandra'yla çocukluktan beri arkadaşız.
-ne güzel. Dedim.
-Ama şimdi sende varsın. Bence daha güzel ve büyük bir arkadaşlık grubumuz oldu. Dedi gülümseyerek..
O an öyle bir heyecanlanmıştım ki konuşamamıştım. Ama gülümsemiştim.
Bir süre sonra eve vardık. görüşürüz dedim. Sonra da eve girdim. Anlaşılan babam yine iş gezisindeydi. Panda tulumumu giydim ve salona indim. Biliyorum bu pijama çok saçma ama ne yapayım annemden bana kalan tek şey bu.. o gittiğinden beri hep aynı kabusları görüyorum. İçimde ona bir öfke de var niye gitti beni bırakıp diye. Ama o benim annem ve onu özlüyorum..
En sevdiğim kitabımı aldım tam okuyacakken kapı çaldı.
Kim olabilir ki?
Babam iş gezisinde...
Kapıya doğru gittim ve kapıyı açtım...
Şaşkın bir şekilde bakıyordum.

ᎦıᖇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin