Bir süre şaşkınlıkla baktım.
-Aileleriniz bir şey demedi mi? Dedim.
-Aslında benim annem ve babam burayı sevmedikleri için pek gelmiyorlar. Sandy zaten James'le yaşıyordu. Dedi. Sandy James'le mi yaşıyormuş?
-Benim babama sormam gerek. Dedim. Aslında onlarla yaşamak çok istiyordum. Ama babama bağlıydım.
-Tamam. Dedi ve çok hızlı bir şekilde gitti.
Uykumun geldiğini hissedip, yatağa yattım. Ama düşüncelere daldım. Arthur'u düşünüyordum. Acaba ona aşık mı olmuştum? Hayatımda hiç aşık olmadığım için nasıl bir duygu bilmiyordum. Ama Arthur'u görünce karnımda kelebekler uçuşuyor gibi hissediyordum...Güneşin odama girmesiyle uyandım. Bugün de güzel bir rüya gördüğümü hatırlıyorum. Rüyamda Arthur'la piknik yapıyorduk...
Yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım.
Altıma kot etek, üstüne de siyah bir bluz giydim. Saçlarımı açık bıraktım. Günlük makyajımı da yapıp, evden çıktım.
Okula doğru giderken, arkamdan ayak sesleri duyup arkamı döndüm. Tanrım. Arkamdaki Blake'ti...Ne zamandır ortalıklarda yoktu.
-Hey! Nasılsın? Dedi hiç bir şey olmamış gibi.
-İyi, sen? Dedim.
-Ben de iyiyim. Bu aralar yanına çok gelemedim biliyorum. Ama halletmem gereken bir işim vardı. Dedi. Ne işi ya? Ama sormaya çekiniyordum. O yüzden sormadım. Bir süre sessizce yürüdük.
-Okulda bir kız Katie Evans'ı dövmüş. Cesaretli kızmış. Dedi. Herhalde benim olduğumu bilmiyor:D..
-Evet. Dedim.
Okula varınca Arthur, Sandra ve James'i gördük. Onların yanına geldik. Arthur Blake geldiğim için pek mutlu görünmüyordu. Elimden tutarak. Biraz uzaklaştırdı.
-Bana o kızı gösterecektin! Dedi.
-Ha tamam. Dedim. Katie orada arkadaşlarıyla oturuyordu. Yüzü biraz kötü haldeydi.
Beni görünce hemen yanıma koştu.
-Ooo Arkadaşların gelmiş! Dedi. Bu kız bir türlü uslanmıyordu. Daha ne yapmam lazım?
Cevap vermedim.
-Senin derdin ne? Dedi Arthur kızarcasına.
-Yakışıklı çocuk sen karışma! Dedi. Öldürücem az kaldı!
Blake, Sandra ve James de bir şeyler olduğunu anlayıp yanımıza geldiler. Tabi ya onlar bilmiyordu..
Blake yanıma geçti. Arthur'la Blake'in tam ortasındaydım. Arkamda da Sandra ve James vardı. Katie beni unutup Blake ve Arthur'a yavşamaya başladı.
-Şşt! Yakışıklılar, hadi benimle gelin. Biraz sohbet ederiz. Dedi yaklaşarak. Arthur'la Blake anlayamamış bir şekilde Katie'ye bakıyorlardı.
-Havuç kafa sende ortalarından çekil bakiyim. Diyip beni geriye ittirdi. Havuç kafamı? İttirdiği anda Blake de onu ittirdi.
-Hey, napıyosun sen? Dedi Blake sinirli bir şekilde.
-Hadi ama o eziği koruyacak değilsiniz ya? Benim gibi popüler biriyle takılın! Dedi salak.
-Hadi hadi uzatma. İkile buradan. Dedi Blake.
-Bir daha Ella'ya yaklaşırsan senin için iyi olmaz. Dedi Arthur da.
Ben de onları durdurdum. Hoparlör den müdürün sesi geliyordu. Ella Kennedy, Blake Miller, Arthur Williams ve Katie Evans müdürün odasına gelin lütfen!
Tanrım! Yine mi?Müdürün odasına geldiğimizde orada bir kadın daha vardı.
-Madison Evans. Katie'nin annesi Ella. Dün sana Katie 'den özür dilemeni söylemiştim ama sen dilemeyip gittiğin için Katie'nin annesini çağırdım. Dün kavga ediyorsun bugünde arkadaşlarını alıp kavga ediyorsun! Dedi sesini yükselterek. YA BİZİM BİR SUÇUMUZ YOKTU Kİ! Böyle demek istedim ama diyemedim.
-Siz ne biçim çocuklarsınız. Kızımın haline bak! Dedi Katie'nin annesi.
-Ceza almalarını istiyorum müdür hanım! Dedi tekrar.
-Zaten gereken cezayı vereceğim. Dedi bana bakarak. Sesim çok az çıkarak
-Ne cezası? Dedim.
-10 gün okuldan uzaklaştırma alacaksın Ella! Dedi. Tanrım. Hayatımda ilk defa uzaklaştırma alıyordum! Bu hiç iyi olmadı. Babam duyarsa bana çok kızar!
-Ella bir şey yapmadı ki?! Yanımıza gelip ona iğneleyici laflar eden Katie! Dedi bağırarak Blake.
-Yine de lafla karşılık verebilirdi. Dövmesi gerekmiyordu. Dedi müdür. O anda Blake bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Kafasını eğdi. Ve hafif gülümsediğini gördüm.
-Bir şans daha veremez misiniz? Dedi Arthur.
-Hayır. Ben o şansı dün Ella'ya vermiştim. Ama o bunu kullanamadı. Dedi müdür.
Katie sinsi sinsi gülüyordu. Annesi de. Kime çektiği şimdi belli oluyordu.
Daha fazla bunları dinlemeyerek yine çıktım odadan. Koşuyordum. Ve ağlıyordum. Bugün babam gelicekti ona iyi haberler vermek yerine okuldan 10 gün uzaklaştırıldığımı anlatacaktım. Koşarken birinin kolumdan tuttuğunu hissedip baktım. Arthur'du. Onun güçleri vardı. Unutmuşum. Çok hızlı gelmişti yanıma. Ve bana sıkıca sarıldı.
-Sen okula gitmezsen ben de gitmem! Dedi kararlı bir sesle.
-H-hayır Arthur! Benim için böyle bir şey yapmanı istemiyorum. Dedim hala ağlıyordum.
-Gitmeyeceğim! Dedi pes etmiyordu.
Ben de bir şey demedim. Bir süre sarıldık. Sonra elimi tuttu Eli yine sıcaktı. Belli ki kızmıştı. Üzgün bir şekilde yere bakıyordum.
-Noldu? Dedi.
-Babam. Babama nasıl söyleyeceğim? Ve bugün sizinle yaşamak istediğimi de söyleyecektim ama babam bunu duyarsa asla izin vermez! Dedim. Arthur üzülmüşe benziyordu.
-Merak etme izin vermezse ben de ikna etmeye çalışırım. Hem Sandy ve James'de gelir. Dedi. Konuştuğunda içimi rahatlatıyordu. Gülümsedim. O da gülümsedi.Sonra Blake'in buraya koştuğunu gördük. Arthur gözlerini devirdi.
-Ella! İyi misin? Sen gittikten sonra müdürü ikna etmeye çalıştım. Dedi.
-Yoksa?
-Evet. Ama Katie'den özür dilemende ısrarcı. Dedi. O anda kendimi tutamayıp Blake'e sarıldım. Arthur'da gözlerini devirdi.
-Çok teşekkür ederim Blake. Dedim.
-Önemli değil. Ben senin mutlu olmanı istiyorum. Dedi gülümseyerek.
-Teşekkürler Blake. Dedi Arthur resmi konuşuyordu biraz...Eve geldim. Telefonumun çaldığını hissettim. Arayan Sandy'di.
-Canım iyi misin? Okulda olan olaylardan sonra görüşemedik! Dedi.
-İyiyim uzaklaştırma almayacakmışım. Blake müdürü ikna etmiş. Dedim sevinçle.
-Vay! Senin için çok sevindim canım. Dedi.
-Blake kesin senden hoşlanıyor. Dedi sonra.
-Ne? Dedim.
-Anladın işte. Kardeşimi tanırım ben dedi. Güldü. Bir şey demedim.
-Neyse bizimle taşınma işini bugün babana söyleyecek misin? Dedi.
-Evet söyleyeceğim umarım izin verir! Dedim.
-İzin vermezse hepimiz babanı ikna ederiz merak etme dedi. Güldü.
-Tamam. Hadi iyi geceler. Dedim kapattım. Babamın sevdiği yemekleri yapıp sofraya koydum. 1 saat uğraştım ama deydi. yemekler nefis görünüyordu. Salonda oturup biraz telefonuma baktım. Sonra kapı açılma sesi gelince hemen kapıya koştum. Babam gelmişti!
Hemen babama sarıldım.
-Baba! Seni çok özledim. Dedim.
-Canım kızım, ben de seni çok özledim. Dedi gülümseyerek. Elinden tutup içeri getirdim. Babam sofrayı görünce şaşırmışa benziyordu.
-Bunların hepsini sen mi yaptın?! Dedi bana bakarak.
-Başka kim yapıcak? Diyip güldüm.
-Gel otur. Sen geliyorsun diye en sevdiğin yemekleri yaptım. Dedim. Oturdu. Ben de oturdum. Yemeklerden yedik. Gerçekten güzel yapmışım:D. Babam da çok beğendi. Yarım saat sohbet ettik işlerden, babamın neler yaptığından, benim burada yaşadıklarım, arkadaşlarım. Hepsini anlattım. Bir tek okuldaki kavgayı anlatmadım. Çünkü nasıl olsa uzaklaştırma almamıştım. Yarın da maalesef Katie'den müdürün önünde. Özür dileyecektim. Ve konu kapanacaktı. Babama o önemli soruyu sormak istiyordum. Ama ne cevap vereceğinden korkuyordum. Ya "hayır olmaz, erkeklerle aynı evde kalmana izin vermem" derse ya da "Ne!? Bunu söylemek için miydi her şey? Asla izin vermem! Uzatırsan buradan taşınırız" falan derse diye çok korkuyordum. Ama dayanamayıp;
-Baba... Ben arkadaşlarımla aynı eve çıkmak istiyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ꭶıᖇ
Fantasy-Neden bana söylemiyorsunuz?! Diye bağırıyordum. -Ella... dedi Arthur. -Bu... bu bir L͛a͛n͛e͛t͛. Dedi Arthur korkarak. Lanet mi? -Ama sadece bir Ꭶıᖇ demiştin?! Dedim korkarak. Ella ve babası, şehirden uzak dağlık bir yere taşınırlar. Evet, buraya k...