Arthur bunu nasıl yapar?! O salak kızla aynı çadırda mı kalacak şimdi?! Üstelik onun sevgilisi benim!
-Arthur neden başka bi kızın yanına gitti? Diye sordu Parker. Arthur Geri zekalı da ondan...
-Bilmiyorum... dedim. Arthur'la konuşmaya çalışıyorum. Ama o benimle hiç konuşmuyor. Hiç bir şey yapmadım ona!
-Sandra neden hala gelmedi acaba? Dedi James.
-Ben bir odasına bakayım. Dedim.
Odasına geldim ve kapıyı çaldım.
-Canım gelebilir miyim? Dedim.
-Gel. Dedi.
İçeri girdim. Sandra yatakta oturuyordu.
-Hadi hazırlan. Birazdan otobüs kalkıcak. Dedim.
-Gitmek istemiyorum. Dedi.
-Ama Sierra senin gitmediğini öğrenirse...
-İstemiyorum Ella. Ne yaparsa yapsın! Dedi.
-P-peki o zaman. Lütfen kendini bu kadar üzme. James öyle bir şey yapmaz. Dedim ve yanağından öptüm. Odadan çıktığımda Blake'le karşılaştım.
-Hey! Dedi.
-merhaba. Blake.. şey... benim lanetimi alır mısın? Dedim.
-Şu an mı? Dedi.
-Evet! Dedim.
-Hımm.. o zaman benimle seni lanetlediğim yere gitmemiz lazım. Hani ben seni daha önceden kızlar tuvaletinde lanetlemiştim ya. Oraya. Dedi ve kızlar tuvaletine doğru yürüdük. Geldiğimizde içeride kimse yoktu. Blake çok garip ve ürkütücü kelimeler mırıldandı. Ve bir anda bana dokundu. Gözlerim karardı. Ve yere düştüm...Uyandığımda Blake'in gülümseyen yüzünü gördüm. Ben de gülümsedim. Artık lanetten kurtulmuştum!
-Artık üzerinde lanet yok! Dedi gülümseyerek.
-Emin miyiz? Dedim.
-Hemen deneyelim. Ama ben %100 eminim. Bayıldığın için lanet geçti. Eğer bayılmasaydın, lanet hala var demekti. Dedi. Gülümsedim.
-EVET ÇOCUKLAR! HERKES KAPIYA! OTOBÜS GELDİ. BİRAZDAN KALKACAK. KAMPA GELMEYEN KİŞİLERİ YAKALARSAM ÇOK AĞIR BİR CEZA VERECEĞİM! Hoparlörden ses kesildi. Sandra hakkında endişeleniyordum. İnat yapmıştı. Sierra ya ona bir şey yaparsa...
Blake'le Parker'ların yanına geldik. Blake kulağıma;
-Hadi James'te dene! Dedi. Aslında istemiyordum onda denemek. Ama başka çarem yoktu. James'e yaklaştım ve koluna dokundum.
-Napıyorsun Ella? Dedi James.
-İŞE YARADI! BENİ HATIRLIYORSUN! Dedim gülerek. Blake de bana göz kırptı. Çok mutluyum artık lanetim yok! Parker'da gülümsedi.
-Yani artık lanetli değilsin?! Dedi James.
-EVETT!! Dedim. James bana hemen sarıldı. O salak eldivenleri de çıkarıp attım. Ben de James'e sarıldım...Otobüs gelmişti. Herkes koşa koşa otobüste yer kapmaya çalışıyordu. Arthur... bir kere bile bizim yanımıza gelmedi. Hep o salak kızla takılıyordu. Baya baya beni aldatıyor şuan! İnanamıyorum... biz de otobüse bindik. Parker hemen 2 kişilik boş bir koltuğa oturdu. Bana göz kırpara;
-Hadi yanıma gel kırmızı. Dedi. Tanrım. Kırmızı demeyi hala bırakmamıştı. Başka boş yer olmadığı için yanına oturdum. Parker da sapık sapık sırıttı. Kafamı çevirdim. Çünkü bakışları beni utandırıyordu. Arkamıza da Blake ve James oturmuşlardı. Acaba Arthur nerede oturuyor diye otobüse baktığımda Arthur'da o kızla en arkada oturuyordu. Sonra kız telefonunu çıkardı. Tanrım. Selfie bile çekildiler! Yazık....Bir kaç dakika sonra yola çıktık. Hava soğuk olduğu için, otobüste sıcak klima açmışlardı. İçim ısınmıştı. Tek sıkıntı otobüste çok ses vardı. Kafam şişmişti. Bir kız oradan;
-Hocam yol kaç saat? Diye sordu.
-1.30 saat tatlım. Dedi Kadın.
Olamaz. Uzun yolculukları hiç sevmem. Uyuyayım bari. Kulaklığımı çıkardım ve telefonuma taktım. Müzik dinlemeyi de çok severdim. Genelde uykum olduğu zamanlar klasik müzik dinlerdim. Chopin'in Nocturne Op 9 No 1 açtım. Bu besteciyi çok severim! Gözlerimi kapattım. Tam uykuya dalacakken, sol kulağımdaki kulaklığımın çıktığını hissettim. Gözlerimi açtım. Parker kulağına takmıştı.
-Klasik müzik mi dinliyosun? Offf çok sıkıcı! Değiştir şunu da Rap falan aç. Dedi Parker.
-Ya sana mı sorucam? Bırakır mısın? Dedim.
-Banane hadi Rap aç! Beraber dinleyelim. Ben de çok sıkıldım! Dedi.
-Ne yapayım sıkıldıysan? Kulaklığını getirseydin! Kulaklığımı paylaşmayı sevmem. Dedim.
-Bencil! Bir yardım et.. sıkıldım işte burda!! Dedi hafif gülerek söylemişti.
-Offfff! İyi.. dedim. Ve Rap açtım. Parker kafasıyla ritim tutuyordu. Aynı zamanda da şarkıyı mırıldanıyordu. Arthur me yapıyor diye arkama baktığımda, bana ters bir şekilde baktığını gördüm. Sonra gözlerini devirerek, Kıza baktı.
-Hey! Mia gel müzik dinleyelim. Hangi tür müzik seversin? Diye sordu Arthur kıza. Demek adı Mia'ymış. Ama konumuz bu değil! Bizi Parker'la müzik dinlerken gördüğü için o da aynı şeyi yapacak! Kafamı öne çevirdim. Arthur'a çok sinirliydim...-UYUYAN GÜZEL UYAN! GELDİK! Diye dürtülerek uyandım. Bu ses Parker'ın sesiydi.
-Tanrım. Yavaş ol biraz! Dedim. Parker'da sırıttı. Bu hızlı Rap müziklerinde uyumayı nasıl başardım acaba?
Otobüsten indik. Burası yemyeşil bir yerdi. Ama biraz da ürkütücü'ydü. Tam ormanın içindeydi. Sierra Otobüsün bagajından bir sürü Çadır çıkardı. Hepsi rengarenkti. Tanrım. O bagaja onca çadır nasıl sığdı?! Neyse kafamı bununla yormayacağım..
-EVET ÇOCUKLAR! BURADA DURAN RENGARENK ÇADIRLARDAN SEÇİN BAKALIM! VE HERKES ÇADIRDA 2 KİŞİ KALACAK! ÇADIRLARINIZI YAPMAYA BAŞLAYIN! Dedi Sierra. Arthur benim sevgilim olduğu için bütün gururumu ayaklar altına alıp yanına gittim. Mia'yla sohbet ediyorlardı. Yanlarına gelince ikisi de bana baktı;
-Arthur.. hadi çadırımızı hazırlayalım. Dedim.
-Ella, yalnız ben Mia'yla kalıcam. Üzgünüm söz vermiştim. Dedi ve kafasını tekrar Mia'ya çevirdi. Baya baya beni takmıyordu. Mia'da ben yokmuşum gibi Arthur'a iltifatlar etmeye başladı. Bu iğrençliği daha fazla görmek istemiyorum!
-TAMAM ARTHUR! BEN PARKER'LA KALACAĞIM ZATEN. SADECE SORAYIM DEMİŞTİM. Dedim ve yüzüne bile bakmadan hızlı adımlarla Parker'ın yanına geldim. Gözlerim dolmuştu. Daha fazla göz yaşlarıma engel olamayacağımı anlayınca hemen koşarak ormanın içlerine gittim. Tam koşarken bir kol ben yakaladı. Arkamı dönmemiştim. Kim olduğunu bilmiyordum. Acaba Arthur'muydu?
Bir den bana sarıldı. Bu... Parker'dı, saçları koyu kahverengi.. ben de ona sarıldım. Onunla hiç tartışmayacaktım.
-kırmızı... iyi misin? Dedi.
-İyiyim ben. Dedim ve gözlerimdeki yaşları sildim.
-Biliyorum.. iyi değilsin! Dün sen beni dinledin bu günde ben seni dinlemek istiyorum... dedi.
-t-tamam. Dedim.
-Iıı... bir de aynı çadırda kalıcaz dimi? Dedi sırıtarak. Utanarak;
-Bilmem.. dedim.
-Ama Arthur'a söylerken duydum.. benimle kalıcağını söylüyordun. Dedi sırıtarak. Tanrım. Onu ben düşünerek söylememiştim ki! Sırf Arthur'u kızdırmak ve kıskandırmak için söylemiştim. Cevap veremedim. Çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum.
-Hadi ama! Utanma... Hatta gel önce çadırımızı kuralım. Sonra bana her şeyi anlat. Dedi gülümseyerek. Ben de tamam anlamında kafamı salladım.Ben mavi çadırı aldım elime.
-Bu olsun! Dedim.
-hayır! Siyah olanı istiyorum ben! Dedi Parker'da
-Yaaa bana ne! Mavi olsun işte. Mis gibi. Dedim.
-Niye senin istediğin oluyor? ben de siyah istiyorum! Dedi. Tanrım aynı çocuk gibiydik. Bir anda gülmeye başladım. Sonra o da güldü.
-o zaman taş kağıt makas oynucaz! Dedi.
-Yaaa! Kesin sen kazanıcaksın ama! Dedim. Çünkü daha önce de kazanmıştı.
3
2
1
Ben taş yapmıştım, Parker'da makas. Tanrım. ben kazandım!
-Mavi çadırı yapıyoruz! Dedim gülerek. O da güldü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ꭶıᖇ
Fantasy-Neden bana söylemiyorsunuz?! Diye bağırıyordum. -Ella... dedi Arthur. -Bu... bu bir L͛a͛n͛e͛t͛. Dedi Arthur korkarak. Lanet mi? -Ama sadece bir Ꭶıᖇ demiştin?! Dedim korkarak. Ella ve babası, şehirden uzak dağlık bir yere taşınırlar. Evet, buraya k...