41. Bölüm

64 6 7
                                    

Dejavu yaşıyor gibiydim.. hapise düştüğüm zaman da biri bıçak dayamıştı. Şimdi de aynı şey. Bıçağın soğukluğunu ve keskinliğini hissetmiştim. Aşağıya baktığımda Arthur baygın bir şekilde yerde yatıyor, Tom'da ona bakıyordu. Tom aşağıdaysa bu kim?

-S-sen kimsin?
Dedim korkarak.  Ama hiç konuşmuyordu. Korkmaya başlamıştım.

-Konuşsana! S-sen kimsin? Niye beni kaçırdın?  Bizden n-ne istiyorsun?
Dedim hızlıca. Güldü. Ama o kadar korkunç gülmüştü ki. Bu bir kızdı sanırım. Ama hala kim olduğunu tam çıkaramıyordum. Aklıma bir anda atak yapmak geldi.

Boğazımda duran bıçağı tutup bir anda arkamı döndüm.
Döndüğüm anda çığlığı basmam bir oldu.
O ne ya öyle?!
Arkamdaki kişi palyaço maskesi takmış bir şekilde duruyordu. Maske o kadar korkunçtu ki. Maskenin içindeki kişi gülmeye başladı.

-Her şey bitti Ella...
ve sonunda büyük bir çığlık.

                                        ***

Nerdeyim? Burası biraz soğuk.. gözlerimi neden açamıyorum? Neden kıpırdayamıyorum. Yoksa... ölmek bu mu? Ölmüş müydüm? Neler olduğunu zar zor, hayal olarak hatırlıyordum. Ama burasının neresi olduğunu bilmiyordum. Gözlerimi açmaya çalıştım. Ama açamadım. En sonunda bir kapı sesi duydum. Ve ayak sesleri. Bana doğru yaklaşıyordu. Şu an o gelen kişinin iyi birisi mi? Yoksa kötü birisi mi olduğuna dair hiç bir fikrim yoktu.

Yattığım yere oturdu. Ve saçlarımı okşamaya başladı.

-Ella...

Baba?
Babam burada ne arıyor? Ben nerdeyim?
Bir sürü şey söylemek istiyorum şu an ama hiç bir şey söyleyemiyorum.

-Ella... uyan artık.. hepimiz senin uyanmanı bekliyoruz. Bizi böyle çabuk bırakamazsın. Ben senin babanım. Beni bırakamazsın. Sen benim herşeyimsin. Biricik kızımsın. Dedi ve burun çekme sesleri duydum.

Ama babam beni hatırlamıyordu.. ne ara nasıl beni hatırlıyordu? Bir kapı sesi daha duydum.

-Hayatım uyandı mı Ella?

Bu sesi ilk defa duyuyorum. Bu kadın kim? "Hayatım" derken?

-Uyanmadı... doktorlar da bilmiyorlar. Kesin bir cevap vermiyorlar. Dedi babam.
-Kendini üzme böyle canım. İllaki uyanacak. Dedi kadın. Sesi o kadar yapmacık geliyordu ki!
Bu kadın lütfen babamın sevgilisi falan olmasın! Lütfen!

-Kızın arkadaşları nerde? Dedi kadın.
Ah! Evet.. arkadaşlarım.. Arthur, Parker, Sandra, James ve Blake... onlar iyi miydi? Ve ben hastanedeysem şu an onlar neredeydi?

Babam kadına hiç cevap vermemişti. Artık gözlerimi açmalıyım. Kendimi aşırı bir şekilde zorladım ve gözlerimi hafif aralamayı başardım. Görüntü bulanıktı. Henüz kişileri çok ayrıt edemiyordum.
Bir kaç saniye sonra görüntü netleşti.

-Ella! Kızım! Uyandın! İnanamıyorum!
Diye bağırdı babam.

-Baba? Sen beni hatırlıyor-
-Evet kızım! Bunları şu an konuşmayalım..
Babama gülümsedikten sonra babamın yanındaki sarı saçlı şırfıntı dikkatimi çekti.
O da bana yapmacık bir şekilde gülümsüyordu.

-Şey.. baba o kim? Dedim sessizce.
-Ah! Böyle tanışmanızı istemezdim. Marie,karım.

Karım? Doğru mu duyuyorum? Ne diyor bu?

-Ne?! Ben ne zamandır hastanedeyim??
-2 aydır komadaydın..
-2 AY MI?! Diye bağırdım.
-Ellacık iyi olmana çok sevindim şu an tatlım.
Dedi şırfıntı.
Ellacık ne ya? Babam bu kadınla ne ara, neden evlenmiş?
-Arkadaşlarım nerde?
-Arkadaşların...
Dedi ve sustu.
-Arkadaşlarım nerde baba? Bir şey mi oldu?
-Arkadaşların...
Derken kapı açıldı. İçeriye Arthur'la Blake girdi.
-ARTHUR! BLAKE! Diye bağırdım. Gözlerim dolmuştu. Onları gördüğüme o kadar mutlu olmuştum ki kelimelere sığdıramıyordum.

-Hayatım biz çıkalım Ellacık arkadaşlarıyla konuşsun. Dedi şırfıntı.
Yine Ellacık dedi!
Babam da kafasıyla onayladı. Çıktılar.
Arthur yattığım yere, Blake'de sandalyeye oturdu. İkisi de gülümsüyorlardı.

-Ella.. uyanmana o kadar sevindik ki..
dedi Blake.
Gülümsedim. Arthur gülümsüyordu.
Bir süre sessizlikten sonra.
-Sizin şimdi konuşacaklarınız vardır. Ben sizi yalnız bırakayım. Dedi Blake.
Ve çıktı.

Bir süre durduktan sonra;
-Ella sana bir şey oldu diye o kadar korktum ki!. Seni kaybetseydim hayatım boyunca kendimi affetmezdim! Dedi ardardına Arthur.. Gözleri dolmuştu. Ben de hemen yattığım yerden kalkıp ona sarıldım.
O da bana sarıldı.

-Arthur ben neden komadaydım?
Arthur sesli bir şekilde yutkundu ve;
-Seni lanetleyen ve bunca zamandır mesaj atan kişi... Sierra'ymış. Tom'u ve Tammy'i de o tutmuş. Dediklerine göre Tammy seni ortaokuldan beri tanıyormuş. O yüzden işi daha kolay olmuş. Bize bir şey yapmamış. Çünkü bizim güçlerimiz olduğundan onun yaptığı lanetleri bize sökmüyormuş.
Ve.. bir şey daha. Mutlu mu olursun üzülür müsün bilmem ama.. şu an bir gücün var.

-Ne?! Ne gücü?
-Aslında biz koymadık bu gücü.. Sierra seni lanetlerken yanlışlıkla bu gücü de eklemiş. Gücün iyileştirme gücü. Ama insanları her iyileştirdiğinde gücün daha da azalır unutma. O yüzden sadece minik yaralanmaları iyileştir.

Vay Be! Demek benim de gücüm var artık.

-Peki Sandra, James, Parker! Onlar nerde?
-Sandra ve James evdeler. Dün akşam hastanede kaldıkları için yorulmuşlardı. Ben de onları ısrarla eve gönderdim. Sandra bebeğini falan düşürür diye.
Parker'a gelirsek.... nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum..

-Noldu? Kötü bir şey mi?
-Parker'ı kaybettik.
-NE?! Dedim ve yataktan kalktım.
- NERDE O ŞUAN NASIL KAYBETTİK? NE DİYORSUN SEN! Diye bağırdım.
Arthur sessizce yere bakıyordu.
-Hangi odada şu an o söyle!
-Oda 505. Dedi Arthur.
Hemen koşarak odadan çıktım. Ve oda 505 i aradım. Arthur'da arkamdan geliyordu.

Hah! Oda 505 i buldum. İçeri hemen girdim. İçeride yatakta biri yatıyordu. Yorgan üstüne kadar çekilmişti. Bir anda ağlamaya başladım.

-Parker! Seni kaybettim. Seni gerçekten çok seviyordum. Sana bunları söyleyemeden kaybettim! O gün sen bana duygularını itiraf edince sana "üzgünüm" demiştim. Ama zorundaydım. Yoksa SANA GERÇEKTEN AŞIĞIM PARKER! Ama seni kaybettim!!! Diye bağırdım. Ve hıçkıra hıçkıra ağladım. Yavaşça Örtüyü çektim. Parker'ın suratı yara içinde ifadesiz bir şekilde yatıyordu.

Daha da ağlamaya başladım.
-Keşke ben ölseydim! Parker! Seni seviyorum!!
Bir anda gülme sesleri gelmesiyle gözlerimi açtım.
-Hahaha.. sonunda itiraf ettin! Hahaha.
Bu Parker ölmemiş!

-Ölmemiş!
Parker hala gülüyordu.
Bir anda yatağın altından Sandra, James ve Blake çıktı.
-SÜRPRİZ!
-BU ŞAKA MIYDI?! CİDDİ MİSİNİZ SİZ?! BEN BURDA NE KADAR KORKTUM FARKINDA MISINIZ! Dedim ve Parker'a vurmaya başladım.
-Napıyon  kırmızı! Hastaya vurulur mu?!
-Hakettin sen! Ne hakla bana böyle bi eşşek şakası yapıyorsunuz! Kalpten gidicektim burda!
-Napıyım kırmızı? Sana başka bir şekilde nasıl aşkını itiraf ettirebilirdim ki?
Bir anda Arthur'a baktım. Gülüyordu.
Hemen onun yanına koşup ona vurmaya başladım.
-ARTHUR! BİR DE BANA YALAN SÖYLÜYORSUN!
-Bana da vurma! Yapmam lazımdı! Dedi gülerek Arthur. Şu an kızgındım falan ama... Parker'ın yaşamasına ve tekrar arkadaşlarımla olduğum için çok mutluydum.

Tek sıkıntı... Marie şırfıntısı..

                                 ***

Merhaba arkadaşlar bu bölümde böyle oldu. Umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin!

Ve yeni kitabım F4'e de bakmanızı çok isterim. Romantik komedi severler için çok ideal bir kitap oldu.
İyi okumalar!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 19, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ᎦıᖇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin