35. Bölüm

57 7 7
                                    

Sabah karşımda Parker'ın yüzüyle uyandım. Ama tabii ki bir anda gördüğüm için çığlık attım. Tanrım! Ne zaman geldi bu?!
-Günaydın güzellik. Bağırmasan iyiydi. Dedi.
-Sen ne zaman geldin? Dedim.
-Geceden beri burdayım. Horultundan uyuyamadım. Dedi.
-Ne?! Ben horlamam! Ve geceden beri Burda olamazsın!
-Niye? Seni uyurken izlemek çok güzel. Horultun dışında tabii. Dedi gülerek.
-YAA! dedim. Çünkü ben bu zamana kadar horladığımı düşünmemiştim. Parker ayağa kalktı ve;
-Hadi kırmızı hazırlanda aşağı gel, kahvaltı yapacağız. Dedi. Ve alnımdan öpüp odadan çıktı.
Ben de tuvalete gittim. Tanrım. Gördüğüm şeyle hemen çığlık atıp arkamı döndüm. Parker, altında bir havluyla duruyordu. Sonra güldü.
-Noldu utandın mı? Dedi.
-ÇIKAR MISIN?! AŞAĞIDAKİ BANYODA YAP BANYONU! Diye bağırdım. Arkam dönük olduğu için tipini göremiyordum. Güldü ve;
-Sırf açım diye gidiyorum. Yoksa gitmezdim.. dedi. Kesin pis pis sırıtmıştır. Sonra da çıktı. SONUNDA! Çok utanç vericiydi! Tanrım! Banyo yapacak başka yer bulamadı mı?!
Yüzümü ılık suyla yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Altıma kot pantolon, üstüne de mavi bluz giydim. Saçlarımı balık sırtı ördüm. Çillerimi kapatmak için günlük makyajımı yaptım. Ve en sevdiğim parfümümü sıktım. Hazırdım!

Merdivenlerden hızlıca aşağıya indim. Hepsi mutfaktaydı. Kahvaltı ediyorlardı. Ben gelince Parker sırıttı. Hemen kafamı başka yere çevirdim.
-Günaydın kiraz! Dedi James.
-Günaydın. Dedi Blake.
-Günaydınn! Çok açım! Umarım banada yiyecek bir şeyler ayırmışsınızdır. Dedim.
-Parker az kalsın hepsini yiyecekti ki, ben durdurdum. Dedi Blake.
-Ayı ya! Bu arada teşekkür ederim Blake. Dedim. Hepsi güldü.
-Şanslısın ki yemedim kırmızı. Dedi Parker sırıtarak. Gözlerimi devirdim. O kadar hızlı yiyordum ki! Hepsi bana güldü.
-Yavaş yavaş! Boğulucaksın şimdi! Dedi James.
-Boğulmam ben! Dedim ağzımdakilerle.
-Baya bi acıkmışsın ha? Kırmızı? Dedi Parker.
-Tabii ki de baya bir açım! Bütün gece bir şey yemedim. Dedim.
-Ha bu arada okula yazılacak mıyız? Diye sordu James.
-Ne okulu ya! Dedi Parker.
-Mızmızlık yapma! Gelecekte mesleğin olmaz! Dedim.
-Şu an anneme benzedin... yani beni bırakıp gitmeden önceki annem... dedi Parker. Ve bütün gülen yüzü silindi. Hepimiz sustuk...

                           1 AY SONRA
Bir aydır bu evde kaldık. Ne Arthur'dan nede Sandra'dan hiç bir haber yoktu. Bugün de evimize konuşlarımız akşam yemeğine geleceklerdi. Komşularımız dediklerim. Bizimle aynı yaşta 1 kız, bir de oğlan. Kardeşlermiş. Anneleri ve babaları kaza da hayatlarını kaybettikleri için halalarıyla yaşıyorlarmış. Ama halaları da bir kaç günlüğüne iş için, şehir dışına çıkmak zorundaymış. İşte biz de onları eve yemeğe davet ettik. İyi birilerine benziyorlar. Kız 17 yaşındaydı. Abisi de 19. Kızı sanki bir yerden tanıyormuşum gibi hissediyordum. Ama henüz çıkaramamıştım. Tanrım. Adını bile hatırlamıyordum kızın!

Akşam tam bahsettiğimiz saatte kapı çaldı. Kapıyı açtım. Kız ve abisi gelmişlerdi. Ellerinde de çiçek getirmişlerdi.
-Ne gerek vardı! Dedim.
-Olsun.. alt tarafı bir çiçek. Dedi oğlan.
-Teşekkür ederim. Bu arada hoş geldiniz. Salona geçin. Dedim içeri davet ederek. Çiçekleri mutfaktaki, içi su dolu vazonun içine koydum. Çiçekler harika kokuyorlardı. Bu eve taşındığımızda evin dizaynını yapmak kolay olmamıştı. Ama ben... İç mimarlığa çok ilgili olduğum için, bir şekilde hallettik. Ve ev tam genç evi oldu!
Salona geldim, Herkes koltuklara oturmuş sohbet ediyorlardı.
-Kahve içer misiniz? Diye sordum.
-Olur. Dediler. Hepsinin nasıl kahve içtiğini öğrenip, mutfağa gittim.
Kahveler olmuştu. Fincanları tepsiye yerleştirerek, salona geldim. Herkese kahvelerini ikram edip, ben de boş bir koltuğa oturdum.
-Ne kadar iyi kişilersiniz böyle! Dedi oğlan. Adı neydi acaba?
-Bence de Tom! Dedi kardeşi. Evet adı Tom'muş.
Çok iyi anlaşan kardeşlere benziyorlardı.
-Okula gidiyor musunuz? Diye sordu kız.
-Yok... okula gitmiyoruz. Dedi James.
-Aaa! Olmaz öyle! Ella! Hele sen? "İç mimar olmak istiyorum" demiyor muydun? Acilen bizim okula gelmelisiniz! Liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavlarına hazırlanırız. Herkes istediği bölümlere girer. Dedi kız.
Parker gözlerini devirdi. Okulu hiç sevmiyordu.
Ha. Bu arada Parker'la iyi arkadaş olduk. Ama sanırım ondan biraz hoşlanıyorum. Ama tabii ki o beni arkadaşı olarak görüyordur.

Baya bir sohbet ettik. Yemeklerimizi de yedik. Tabii ki ben yapmamıştım. Uğraşamam. Dışarıdan pizza sipariş ettik. Çok lezzetliydi!
Yarın yeni okulumuza kaydımızı almayı düşündük. Çünkü Tom ve kardeşi çok ısrar ettiler.. biz de hayır diyemedik.
-Şey... lavabo neredeydi? Diye sordu kız.
-2. Katta, solda. Dedim.
O vakte kadar da Tom'la Blake sohbet ettiler. İyi anlaşmışa benziyorlardı. İlk defa Blake'i böyle baya yakın bir arkadaş bulduğunu görmüştüm. Tabii ki kendimi saymıyorum...
Bazı geceler aklıma Arthur geliyordu. Onun hakkında endişeleniyordum. Her ne kadar beni aldatsada. Acaba bir şey mi olmuştu. Çünkü 1 aydır, haber yoktu. Sandra'dan da öyle. Onu öyle okulda bırakmak. Gerçekten her gece düşünüyorum.. vicdan azabı çekiyorum...

Kuz diyip duruyorum da sonunda adının Tammy olduğunu öğrendim. Tom'la Tammy. Çok uyuyor isimleri. Tammy'de salona tekrar geldikten sonra Tom;
-Hadi o zaman biz artık kalkalım. Gerçekten çok güzel bir geceydi. Çok teşekkür ederiz. Dedi ve kapıya doğru yürüdüler.
-Ne demek? Her zaman bekleriz. Dedi Blake.
-Görüşürüz.. dedim ben de. Ve uğurladık.
Herkes çok yorgun görünüyordu. Ama benim uykum bile yoktu.
-Millet ben uyumaya gider! Yoksa şurada uyuyup kalacağım. Dedi James.
-Ben de çıkıyorum odaya. Dedi esneyerek Blake. İkisi de çıktılar. Blake sanırım, Tammy'den hoşlanmıştı. Çünkü, onunlayken hep sakarlık yapıyor ve saçma sapan şeyler söylüyordu. Bu hali beni güldüyordu! Ona bir gün kesinlikle soracağım! Tabii kesin "Saçmalama öyle bir şey yok!" Falan diyecek. Ama ben yinede şansımı bir denerim...

-Ee kırmızı? Sen uyumayacak mısın? Dedi Parker.
-Yok ya. Hiç uyku tutmadı. Dedim. Parker sırıttı. Hala sapıklığı üzerindeydi...
Bana doğru yaklaştı ve hızlıca dudağımdan öptü. O anın şaşkınlığıyla hiç bir şey yapamadım. Parker beni o gün ormanda kaybolduğumuz da da öpmüştü. İlk öpücüğüm Parker'la olmuştu... bir anda ittirip;
-Napıyorsun Parker! Arkadaşını öpmen hiç doğru bir şey değil! Diye bağırdım. Bu söylediklerim biraz çocuksu oldu. Ama o anki utançtan bunlar çıkmıştı ağzımdan.
Parker güldü ve;
-Sen cidden bizi arkadaş olarak mı görüyorsun? Dedi.
                                    ***





Acaba Parker ne diyecek?
-Arthur nerede? Bir şey mi oldu?
-Sandra nerede?

Merhaba bu kitabı okuyan güzel insanlar!
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin!
Seviliyorsunuz canlarım...

ᎦıᖇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin