33. Bölüm

33 3 0
                                    

Ormana koştum. O kadar hızlı koşuyordum ki, çadırların oradan uzaklaşmıştım. Aynı zamanda da ağlıyordum. Benden böyle intikam alamazdı! Zaten ben ona bir şey de yapmamıştım! Ama bir daha asla onunla konuşmayacağım. Ormanın içine koşmaya devam ederken ayağıma bir dal parçası takılmasıyla kendimi yerde buldum. Tanrım. Dizim.. kanamıştı sanırım. Tam kalkacakken önümde 2 tane ayak gördüm. Kafamı yukarı doğru kaldırdım. Arthur'du. Beni yerden kaldırmak için elini uzattı. Ben gözlerimi devirip, onun elini tutmadan kendim kalktım. Ve hiç bir şey demeden daha da ormana girdim. Tam o sırada kolumdan tuttu. Kolumu hızlıca çekiştirip;
-YENİ SEVGİLİNİN YANINA GİT! BEN RAHAT BIRAK! Diye bağırdım.
-Ella! Açıklamama izin verir misin? Dedi.
-AÇIKLANACAK BİR ŞEY YOK ARTHUR! SEN VE BEN BİTTİ. ARTIK BENİM HİÇ BİR ŞEYİM DEĞİLSİN! Dedim. Bir yandan da dizim çok acıyordu. Dizime baktım. Evet, kanamıştı. Daha fazla burada kalmak istemiyordum. Tam gidicekken;
-ELLA! SEN BENİ ALDATTIN! Diye bağırdı. Bir anda önüme dönüp;
-NE?! NE DİYORSUN SEN? BEN ALDATAN SENSİN! MİA'YLA ÖPÜŞEN SENSİN! ŞİMDİ SUÇU BANA MI ATMAYA ÇALIŞIYORSUN! Diye bağırdım.
-MİA BANA HER ŞEYİ ANLATTI! SEN PARKER'I SEVİYOR MUŞSUN! VE PARKER'I ÖPMÜŞSÜN! Diye bağırdı.
-BEN ÖYLE BİR ŞEY YAPMADIM! Diye bağırdım.
-MİA ANLATTI AMA! HER ŞEYİ GÖZLERİYLE GÖRMÜŞ.
-DAHA DÜN TANIDIĞIN KIZA İNANACAKSIN YANİ. PEKİ... ZATEN İLİŞKİMİZ BİTMİŞTİ. ARTIK SEVGİLİ OLMAK İSTEDİĞİN KIZLA İSTEDİĞİNİ YAPABİLİRSİN. Diyip koşarak ormanın içine gittim.

O kadar ileri gitmiştim ki deniz kıyısına geldim. Deniz... her şeye iyi gelir. İnsanın bütün öfkesini, üzüntüsünü, stresini alır dediklerine göre. Ben de yere oturup bir süre denize baktım. Acaba tam fırsatını bulmuşken buralardan kaçsa mıydım? Ama tek başıma nereye gidebilirdim? Babam... desem o beni yine cezaevine gönderirdi. Zaten param da yoktu. Hem biz hapisten kaçtığımız için polisler bizi hemen bulabilirlerdi. Kafamı eğdim, her şey üstüme geliyordu.
-Buradan gidebiliriz. Dedi. Bu James'ti. Aklımdakileri okumuştu. Yanında Blake ve Parker'da vardı.
-B-benim burada olduğumu nereden biliyordunuz? Dedim merakla.
-Biz biliriz güzelim. Dedi Parker gülümseyerek.
-Evett güzellik, şimdi buradan gideceğiz. Ve bir ev tutacağız. Dedi Blake.
-Ama... para? Dedim.
-Bizim paramız var merak etme sen. Dedi Blake.
-Arthur benim en yakın arkadaşımdı. Ama böyle bir şey yapması.. berbat. Dedi James.
-Peki... Sandra?! Onu burada tek başına mı bırakacağız? Dedim.
-Sandra beni istemiyor... dedi James.
-Yani eğer ona söylersek ben varım diye gelmez zaten. Dedi tekrar James.
-Ama bana kırılır. Sonuçta ben onun en yakın arkadaşıyım! Dedim.
-Hem o biraz yalnız kalmak istiyordu. Değil mi? Daha sonra seni aradığında yerimizi söyleriz o da gelir. Dedi gülümseyerek Blake. Ben de ona gülümsedim. İçimi rahatlatmıştı. Buradan gerçekten gitmek istiyordum, ama aklıma bir şey geldi;
-ASHT? Dedim hemen.
Hepsi sustu. Düşünüyorlardı. Ve bir anda Parker;
-Okuldaki Asht'ı kaçıracağız! Çünkü normalde Asht bulmak kolay bir şey değil. Yani Asht yılanın kanında olan bir şey... dedi.
-Yılanın kanında mı? Dedim
-Okuldan mı kaçıracağız? Dedi James.
-Hoop! Millet sakin. Tabii ki de okuldan kaçıracağız. Başka nereden bulacağız. Aaa.. ama sen "ben yılan öldürmek istiyorum" dersen bir şey diyemem. Dedi Parker.
-Peki nasıl? Diye sordum. Sonuç olarak benim bir gücüm yoktu. Onlara yardım edemezdim.
-Bu işi aranızda bir tek ben halledebilirim. Dedi Parker. Doğru. Onun görünmezlik gücü de vardı. Kolaylıkla halledebilirdi.
-Ama sıkıntımız şu ki, 10 dakikadan fazla görünmez kaldığım zaman gücüm tükeniyor. Dedi Parker.
-O zaman Ella'yla ben müdürü oyalarız. Dedi James.
-İyi fikir. Parker ben de senle gelirim. Dedi Blake.
-Tamamdır. O zaman bu akşam operasyonlara başlıyoruz! Dedi Parker. Ve hepimiz birbirimize sarıldık. İyiki onlar vardı. Arkadaşlarım ailem olmuştu. Hepsini çok seviyordum...

Ormandan çıkıp kamp alanına geldik. Sierra kızgın bir şekilde yanımıza geldi ve;
-SİZ NEREDESİNİZ?! BEN SİZE DEMEDİM Mİ ÖYLE ALIP BAŞINIZI GİTMEK YOK DİYE? SİZE CEZA VERECEĞİM! ÇÜNKÜ BUNU HAKETTİNİZ! BÜTÜN GECE ORMANDA, SOĞUKTA KALACAKSINIZ! ÇADIRLARINIZI ALIYORUM.. diyip kızgınca çadırlarımızı aldı ve gitti. Tanrım..
-Napıcaz şimdi? Dedi James.
-Merak etmeyin, nasıl olsa akşam buradan gidicez. Dedi Parker.
-Ama nasıl? Dedim.
-Benim bir planım var. Dedi Parker.

Saat 21:38'di. Parker gözleriyle arabayı işaret etti.
-Şimdi ben görünmez olup arabayı da görünmez yapıcam. Sonra sizde sessizce arabaya binin. Salak kadın arabanın anahtarını pembe çadıra koydu. Dedi Parker. Biz de tamam anlamında kafamızı salladık. Parker kendini görünmez yapıp, çadıra girdi. 9 dakika oldu ama hala çıkmamıştı. Anahtarı bulamamış mıydı acaba? Ayak seslerinden çıktığını anladık. Ama sonra bir görünür oluyordu, bir görünmez oluyordu. Sanki ayarları bozulmuş gibi.
-Dostum dur! Bir şey olucak! Diye bağırdı James.
-B-ben kontrol edemiyorum! Dedi Parker ve yere düştü. Artık tamamen görünür hale gelmişti.
-Su... Suya ihtiyacım var! Dedi Parker. Hemen kendi suyumu verdim. Parker hızlıca suyu içti. Hepsini bitirdi.
-Yanii.. Biraz bana da bıraksaydın iyi olurdu. Dedim.
-Özür dilerim. Görünmezliğimi anca böyle kazanabiliyorum. Dedi Parker. Sonra gücünü toplamış bir şekilde tekrar ayağa kalktı ve, arabaya doğru gitti. Anahtar'la arabayı açtı ve içine girdi.
-Hadi! Hemen gelin! Arabayı görünmez yapıcam birazdan! Dedi kısık sesle Parker.
Biz de hemen arabaya bindik. Ben ön koltuğa James ve Blake'de arka koltuğa oturdular. Parker sanırım arabayı görünmez yapmıştı. Ve hemen arabayı sürmeye başladı. Araba çok ses çıkardığı için, çadırın içinden Jessica çıktı. Olamaz!

Jessica etrafa şaşkın bir şekilde bakıyordu.
-Bu ses kafamı şişirdi ya?! Nereden geliyor şu lanet ses! Diye bağırdı. O bağırınca biri daha kalktı ve biri daha....
-Hadi sür arabayıı! Diye bağırdım Parker'a
-Olmuyor! Araba bozuk galiba! Dedi Parker.
-İşte şimdi yandık.. dedi Blake.

ᎦıᖇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin