Boynumdakinin bıçak olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti. Çok korkuyordum. Ben öldürebilirdi. Bağırsam mı? Bağırmasam mı? Diye düşünmeye başladım. Bağırırsam tam o anda boynumu keserse. Ya da bağırırsam birileri bana yardım etmeye gelir? Ne yapacağımı bilemez bir durumdaydım. Kadın ellerini omzuma koymasıyla titredim. Boynumdaki bıçak gitmişti. Tanrım. Kadın bayılmıştı...
Korkuyla kadına bakıyordum. Bana dokunduğu için bayılmış olmalıydı. İçerideki kadınlar da bana korkuyla bakıyorlardı. Ama o siyah saçlı ürkütücü kadın hariç.
-Hey sen! Naptın sen ucube?! Diye bağırdı. Sesi yankılanıyordu.
-POLİSLER GELİN BURADA AKIL HASTASI BİR UCUBE VARR!! Diye bağırdı.
-Noluyo? Diye polis kadına bağırdı.
-Burada akıl hastası var, bir arkadaşımızı bayılttı! Diye bağırdı kadın. Tanrım. Korkuyorum. Bana bir şey yapmalarından çok korkuyorum. Polis demir kapının kilidini açtı.
-Gel! Diye bağırdı. Korkarak polisin yanına geldim. Acaba beni bu ürkütücü yerden çıkaracak mıydı? Yok hiç sanmıyorum...Polisle ıssız, karanlık ve soğuk bir koridorda yürürken, bir kapının önünde durdu. Kapı tamamen kapalıydı. Sadece bakmak için küçük bir göz yeri vardı. Yoksa burası HÜCRE Mİ?! Polis beni gerçekten akıl hastası sanıp bu karanlık ve korkutucu yere getirmişti.
-Polis amca! Lütfen beni buraya koyma! Diye yalvardım.
-Hadi hadi! Diye içeri ittirdi beni. Sonra üstüme kapıyı kapattı ve kilitledi. Tanrım. Burası zifiri karanlıktı. Hiç bir şey görünmüyordu. Korkuyordum. Kimse yoktu ama, önceki yerden daha korkunçtu...Bayadır buradayım. Belki 1 saat geçmiştir. Burası çok soğuk olduğu için titriyordum. Açtım, susamıştım. Dünden beri burada hiç bir şey yemediğimi hatırladım. Karnım gurulduyordu. Eskiden olsa aklıma hiç babamın beni hapise attıracağı gelmezdi. Ama şu an bu durumun içindeydim. Kapının açılma sesiyle ürktüm. Herhalde polis beni çıkarmak için gelmişti.
-Ella Kennedy! Mahkeme salonuna gidiyoruz! Diye bağırdı. Çok korkuyordum. Babam benden hakimin yanında da şikayetçi olursa bir kaç yıl ya da ay hapiste kalmak zorunda kalacaktım. Benim için bir gün bile 2 ay gibi yavaş geçiyordu. Polisin yanına geldim. Ve yürüdük...Büyük kırmızı bir kapının olduğu yere geldik. Yanımda babam da avukatıyla duruyordu. Ardından kapı açıldı ve Ella Kennedy, Jack Kennedy! Diye bağırdı bir adam. Sonra içeri girdik. Tanrım. Aklıma şimdi geliyordu. Babamla soyadlarımız aynı nasıl farkedemiyordu? Ama dünyada bu soyaddan bir sürü olduğu içindi herhalde. İçeri girdiğimizde, Arthur, Blake, Sandra ve James'i gördüm. Sandra ağlıyordu. James, Blake ve Arthur'da üzgün bir şekilde bana bakıyorlardı. Hakim baş köşede oturuyordu. Yanında da sekreteri vardı. Babam bir bölüme geçti avukatıyla. Ben de başka bir bölüme geçtim.
-Merhaba Ella. Dedi bir oğlan. Avukatımdı herhalde. 19 yaşlarındaydı.
-Merhaba. Dedim. Kısık sesle konuşuyorduk. Babama baktım. O da avukatına duyulmayacak bir sesle bir şeyler söylüyordu. Hakim elinde tahta tokmakla, masaya vurdu. Herkes sessizleşti. Korkum bütün vücuduma yayılıyordu. Avukat bana bakarak korkmamam için rahatlatan bir surat yaptı. Ama hala korkuyordum...-Evet! Burada Jack Kennedy'nin Ella Kennedy'den hırsızlık ve gasp nedeniyle şikayetçi olduğu durumundayız. Dedi hakim.
-Hakim bey bir şey söyleyebilir miyim? Dedi yanımdaki avukat ayağa kalkarak.
-Müvekkilim kimseye gasp yapmamıştır. Bir görgü tanığı ya da kanıt olmadığı için bunu kanıtlayamazsınız. Ve müvekkelim bay Kennedy'nin babası olduğunu söylüyor. Aslında bu çok garip bir şey değil! Çünkü soyadları aynı ve bir tek bununla değil, müvekkilimin nüfus cüzdanında baba adı yerinde Jack yazıyor. Bu kanıtlar da Jack Kennedy'nin müvekkilimin babası olduğunu ortaya çıkarıyor. Dedi kendinden emin ve sakince. Çok iyi konuşmuştu. Hakim biraz düşündü. Düşünürken bir anda babamın avukatı ayağa kalktı.
-Hakim bey! Müvekkilim bu kızı gördüğünü hatırlamıyor. Ve müvekkilimin evine girdiğiyle ilgili büyük bir kanıtımız var. Diyip hakimin yanına gidip bir kaç fotoğraf verdi. Sonra yerine döndü. Hakim bir süre fotoğrafa baktı. Sonra elindeki tokmakla masaya vurdu.
-Karar verildi. Ella Kennedy'nin tanımadığı insanların evine girip, hırsızlık yapması nedeniyle, 1 ay sonra olacak mahkeme için tutuklu yargılanmasına karar verilmiştir. Dedi. Tanrım. Hapise girecektim. Gözlerimden yaşlar ansızın akıyordu. Yanımdaki avukata baktım. Avukat da yere üzgün bir şekilde bakıyordu. Herkes salondan çıkıyordu. Polisler geldi ve elime kelepçe taktılar. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Tam polisler beni salondan çıkaracakken;
-Ella, merak etme senin buradan çıkman için her şeyi yapacağım. Dedi avukat. Ve biraz daha yaklaşıp sessizce;
-Güçlerinizden haberim var. Dedi. Şaşırmıştım. Arthur'la söylemişti herhalde. Sonra polisler daha fazla konuşmadan beni çekiştirip götürdüler. Yürürken arkamdan biri seslendi bu Arthur'du. Hemen arkamı döndüm. Yanıma koştu. Ve bana sıkı sıkı sarıldı. Elimde eldivenler olduğu için rahattım. Kulağıma;
-Seni buradan çıkarmak için her yolu deneyeceğim. Olmadı Kaçıracağım. Dedi sessizce. Gülümsemiştim. Ama hala gözlerimden yaşlar akıyordu. Sonra Blake geldi. Suratına kızgınca baktım. Ama Blake'in gözleri doluyordu. Sonra gözlerinden yaşlar akmaya başladı. O an şaşırmıştım. Ve nedense üzülmüştüm. Ağlıyordu çünkü.
-Ella, b-ben böyle olacağını bilseydim. Asla asla b-böyle bir şey yapmazdım! Dedi. Hala ağlıyordu. Ona kızgındım. Ama üzüldüğüm için ona da sarıldım. Belki bu arkadaşlarımı son görüşüm olabilir diye.. o da kulağıma;
-Ella! Merak etme Arthur'la ben seni buradan en yakın zamanda kaçıracağız! Dedi çok kısık bir sesle. Yapabilirler miydi? Bilmiyorum... Blake çekildi. Ardından Sandy koşturdu. Bana çok sıkı bir şekilde sarıldı. O kadar sıkı sarılıyordu ki! Kemiklerim kırılabilirdi.
-Ella! Her şeyi daha dün öğrendim. Blake'e çok kızdım! Ama sen hiç merak etme bir plan yapacağız! Dedi sessizce. Sonra Sandy çekildi James sarıldı. O da sıkıca sarılmıştı.
-Ella. Her gün seni ziyarete geleceğiz. Ve seni buradan çıkarmak için planlarımızı seninle paylaşacağız. Dedi sessizce. Sonra polisler;
-Tamam artık arkadaşınızla vedalaştıysanız. Arkadaşınızı götürüyoruz! Dedi sertçe. Arthur sinirden adımın üstüne yürüyordu ki Blake eliyle onu durdu. Polisler beni zorla yürütüyorlardı. Giderken arkama son bir kez baktım belki bu onları son görüşümdü...
***
Merhaba arkadaşlar! Öncelikle hikayemi okuyanlara çooook teşekkür ederim seviliyorsunuz!
Bugün bu bölüm mahkeme de geçmişti. Hakim mahkemede neler söyler çok bilmediğim için yanlış yazmış olabilirim. Çünkü bir tek televizyondaki dizilerden falan biliyorum...
Ve hikayenin içinde yazım yanlışları olursa şimdiden özür dilerim. Telefondan yazdığım için bazı harflere yanlışlıkla basabiliyorum...
Ve arkadaşlar! Önemli bir şey daha! Lütfen kitabımı oylayın!! Yorum atın! Kendimi böyle çok yalnız hissediyorum. Beğendiğiniz bölümleri yazabilirsiniz ya da Beğenmediğiniz yerleri söyleyebilirsiniz! Bir de, Blake mi? Yoksa Arthur'u mu daha çok sevdiğinizi söyleyebilirsiniz!
Bütün yorumlarınızı okur ve cevap veririm. Emin olun!Tekrardan kitabımı okuyan ve listelerine ekleyen o güzel insanlara teşekkür ederim.. sevgilerimi sunarım💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ꭶıᖇ
Fantasy-Neden bana söylemiyorsunuz?! Diye bağırıyordum. -Ella... dedi Arthur. -Bu... bu bir L͛a͛n͛e͛t͛. Dedi Arthur korkarak. Lanet mi? -Ama sadece bir Ꭶıᖇ demiştin?! Dedim korkarak. Ella ve babası, şehirden uzak dağlık bir yere taşınırlar. Evet, buraya k...