-Başım çok ağrıyor.
Gözlerimi zorla açtığımda ormanda bir kulübede olduğumu fark ettim. Hiç bir şey hatırlamıyordum. Buraya neden geldim?, nasıl geldim?, kim getirdi?
Oturduğum yerden kalkıp, kapıya doğru yöneldim. Tabi ki kapı kilitliydi. Kim yapıyordu bunu bana? Kim benden bu kadar nefret ediyordu ki? Aklıma bir an gördüğüm rüya geldi. Rüyamda ormanda babamın öldüğünü görmüştüm. İçimde bir korku hissettim. Ama beni rahatlatan şey babamın iş gezisinde olmasıydı. Aklıma bir anda Arthur geldi. Ben bu ormana aslında Arthur'u aramak için gelmiştim. Acaba Arthur'a bir şey olmuş muydu? Korkuyordum...Yarım saat içerde oturup, kafamı toplamaya çalışırken birden kapı açıldı. Çok korkuyordum, çünkü karşıma kimin çıkacağını bilmiyordum.. bekledim ama içeri kimse girmedi. Sonra kapıya doğru yürüdüm. Yerde bir mektup daha buldum. Mektupta;
Merhaba güzel Ella. Bugün seni neden bu kulübeye getirdiğimi anlayamamış olabilirsin. Ama ben sana harika bir şekilde anlatacağım.. Şimdi mutfağa gitmeni istiyorum. Orada bir anahtar olucak. Onu al ve kulübeden çık.
Korkudan ellerim titriyordu. Yavaşça mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girip anahtarı aramaya başladım. Ararken de hep arkama bakıyordum. Biri gelirse göreyim diye. Sonra anahtarı buldum. Ve mektupta yazdığı gibi dışarı çıktım...Ormanda gezerken yerde eski model bir telefon buldum. Üstünde BENİ AÇ yazıyordu. Şifresi yoktu. Telefonu açtım ve mesaj geldi.
Şimdi düz yürümeye devam et güzelim.
Güzelim ne ya!
O anlık bir cesaret geldi ve
-GÜZELİM NE YA! YÜRÜMÜYORUM. HATTA ŞİMDİ EVE GİDİYORUM!!! diye bağırdım. Aslında iyi yapmamış olabilirim. Ama kendimi tutamadım artık.
Telefona mesaj gelmesiyle ürktüm.
O zaman bu attığım fotoğraflara bak ve tekrar düşün istersen? Ne fotoğrafı ya.
Fotoğraflar geldi. Fotoğrafları görünce şaşkınlıktan ve korkudan bayılacaktım. Fotoğrafta james ve Arthur vardı. İkisi de bağlıydı. Arthur'un ellerinden ansızın alevler çıkıyor. James'te kafasını öne eğmiş kulaklarını tıkıyordu. Noluyor?
Deliriyor muyum? Diye düşündüm.
Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım.
Arkadaşlarımın güçleri mi vardı yani?
Peki nasıl?
Ardından bir mesaj daha geldi.
Ah güzel Ella ah! Ne acıyorum sana. En yakın arkadaşım dediklerin. Senden büyük bir sır saklıyorlarmış. Yazıyordu. Artık kafayı yemek üzereydim. Ormanda tek başıma bağırıyordum. Sesim yankılanıyordu. Sonra dizlerimin üstüne çöktüm. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Hem bana söylemedikleri için hem de en önemlisi ben onları seviyordum. Onlara bir şey olmasından çok korkuyordum. Dakikalarca orada dikildim. Sonra arkamda bir el hissedip bir anda arkamı döndüm. Arkamdaki Sandy'di. Tanrım. Sandy'yi görünce ona çok sıkı bir şekilde sarıldım. Burada olduğumu nereden biliyordu?
-S-Sandy b-burada olduğumu nereden b-biliyordun? Dedim. Ağzımdan bu kelimeler çok zor çıkmıştı.
-ııı aslında tahmin ettim. Dedi gözlerini kaçırarak. Hala bana yalan söylüyordu. Ama şu an bu konuyu açmayacaktım. Daha önemli bir konu vardı. Sandy'e olanları anlatıp fotoğrafı gösterdim. Suratı çok şaşırmışa benzemese de numaradan şaşırmış gibi yapıyordu.
-Onları nasıl bulacağız?! Dedim korkuyla. O sırada Sandy bir yere bakıyordu. Gözleri dalmıştı.
-HEY SANDY!
-Ay! korkuttun beni Ella. Dedi. Bir gariplik vardı.
-Beni takip et. Dedi. Ben de bir şey demeden takip ettim. O elimdeki telefonu da yere fırlattım. Ormanın içlerine girdik.
- Sandy nereye gidiyoruz? Diye sordum.
-Sadece beni takip et Ella. Eğer bir ses duyarsan bana hemen söyle olur mu?
Ben de anlamayarak
-peki. Dedim.
15 dakika boyunca yürüdük. Sonra çok eski bir kulübe gördük. Ve kulübeye koşmaya başladım. O sırada Sandy beni durdurdu.
-Noldu Sandy? Hadi bulduk işte içeri girelim! Dedim heyecanla. Sandy tedirgin ve korkmuş bir şekilde bakıyordu.
-Ella, burası tehlikeli olabilir. Bence sen burada kal. Dedi.
-NASIL YA! SEN DE DAHA GÖRMEDİN İÇERİYİ GÖRMEDEN TEHLİKELİ OLDUĞUNU NEREDEN ANLIYORSUN?! Dedim öfkeyle. Sandy alttan alıyordu.
-Ella lütfen, beni dinle burada bekle lütfen. Dedi. Ben de kafamı tamam dercesine salladım. Ama aslında ben de içeri girmek istiyordum...Dışarıda beklemek hiç güzel değil. Kalbim sıkışıyor gibi hissediyordum. Ve büyük bir KORKU hissediyordum. 20 dakika sonra Sandy ağlayarak dışarı çıktı. Ben de onun yanına koştum. Kalbimin daha da sıkıştığını hissediyordum. İçeride birine bir şey mi olmuştu? Arthur ya da james. Çok korkuyordum.
- N-noldu Sandy kötü bir şey oldu deme lütfen! Dedim korkarak. Ağlamaktan konuşamıyordu.
-KONUŞSANA!!! Diye bağırdım.
-i-içerde k-kimse yok. Diyordu ama hala ağlıyordu.
-NE! O zaman niye ağlıyorsun büyük ihtimal peşimdeki pislik onları başka bir yere götürmüştür. Dedim kendimi rahatlatmaya çalışarak.
-A-ama yerde K-k-an var. Dedi. O an kalbim durmuş gibi hissettim. Sanki ölüyormuşum gibi. Nefes alamıyordum. Sonra dizlerimin üstüne düştüm. Her şey kararıyordu. Yavaş yavaş.
- ELLA!!! İYİ MİSİN!!
-ELLA
-EL. Gerisini duyamadan çoktan gözlerim kapanmıştı. Sonra yanıma Arthur'un geldiğini gördüm.
-ARTHUR! NEREDEYDİN? Dedim ve sarıldım. A-ama ters bir şey vardı Arthur'u hissedemiyordum. Sonra gözden kayboldu.-ELLA
-ELLA BENİ DUYABİLİYOR MUSUN?
-ELLA
Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Hastanedeydim.Karşımda da Arthur'u gördüm. Sonra gerçek mi diye onun elinden tuttum. Evet GERÇEKTİ. O kadar mutluydum ki! Tekrar karşımdaydı. Ona sarılmak istiyordum, ama her yerim ağrıdığı için sarılamadım. Elinden tutmak bile bana yetiyordu.
- Arthur noldu? Neredeydin? Çok korktum başına bir şey gelicek diye! Kim kaçırdı?. Dedim hızlıca. Arthur gülümsedi. O masmavi gözleriyle bakıp;
-Şimdi bunları konuşmayalım sen bir iyileş ben sana hepsini teker teker anlatıcam. Dedi. Ve yanağımdan öptü. Ben de gülümsedim.
- James nasıl? İyi mi? Dedim.
-james sadece biraz yorgun. Onunla Sandy ilgileniyor. Ben de seninle ilgilenmek istiyorum. Dedi gülümseyerek.
-Peki ben ne zaman çıkıcam hastaneden? Dedim bugün çok soru soruyordum.
-Bugün akşamüstü taburcu edicekler. Ben senin evde yalnız kalmanı istemiyorum. Benim evimde kal iyileşene kadar. Dedi. O an şaşırdım. Beni evine davet ediyordu. Kızarmışımdır belki de.
-B-ben rahatsızlık vermeyim. Dedim
-Ne rahatsızlığı annemle babam 1 ay gelmeyecekler iş gezisine gittiler. Bende istediğin kadar kalabilirsin. Dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim. Benim bu gülümsemem olur anlamına geliyordu...Sonunda hastaneden taburcu oldum. Ayakta zor yürüyordum ama Arthur bana yürümemde yardımcı oluyordu. Arthur beni arabaya bindirdi. Ve eve doğru sürdü. Eve geldiğimizde yine yardımcı oldu bana.
- Arthur ben evden bir kaç parça kıyafet alsam? Dedim.
- Bavulun zaten yanımızda. Onun içinde eksik olanlar varsa tabiki gidebiliriz. Dedi. Tanrım çok düşünceli.
- O zaman gerek yok. Tekrar teşekkür ederim. Dedim.
- Neden ki?
-Bana yardımcı olduğun için. Dedim. Gülümseyerek sarıldı. Ben de ona sarıldım. Ve içeri girdik.Salona oturduk.
-Sana puding yapayım mı? Dedi gülümseyerek.
-puding sevdiğini bildiğim için eve birkaç puding aldım. Dedi. Ben de güldüm.
-olur. Yaparsan seve seve yerim. Dedim güldü.
Yarım saat sonra pudingle geldi. Puding'i hemen yedim yine. Güldü.
Arthur'la baya bir sohbet ettik. Belki 1 saattir ediyoruz. Ama hiç sıkılmadım. Onunla konuşmak bana iyi geliyordu. Zil çaldığını duyduk. Arthur kapıya doğru gitti. Kapıyı açtığında karşımızdakini görünce ikimizde şaşırmış bir şekilde bir birimize bakıyorduk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ꭶıᖇ
Fantasy-Neden bana söylemiyorsunuz?! Diye bağırıyordum. -Ella... dedi Arthur. -Bu... bu bir L͛a͛n͛e͛t͛. Dedi Arthur korkarak. Lanet mi? -Ama sadece bir Ꭶıᖇ demiştin?! Dedim korkarak. Ella ve babası, şehirden uzak dağlık bir yere taşınırlar. Evet, buraya k...