14. Bölüm

57 2 0
                                    

Arthur'un beni sevdiğini düşünürdüm. Ama o beni hiç bir zaman sevmemiş. Nasıl? Neden peki bana bu kadar yakın davranıyordu? Neden? Arthur'dan nefret ediyorum.

Hastanede yürüyordum.
-Ella! Arthur'la biz sevgili olduk!!! Dedi Amanda.
-NE?! Dedim.
-Evet. Sen de inanmadın dimi Arthur beni başından beri sevdiğini söyledi. Çok mutluyum!
Tanrım. Olamazzz!!!
Gözlerimi açtım. Tanrım. Rüyaymış. Çok gerçekçiydi. Ağlamaya başladım. Kendimi tutmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Çok üzgündüm. Yine kabuslarım başlamıştı. Yüzümü sildim. Ve artık Arthur'u unutmam gerektiğini kendime hatırlattım. Ve ayağa kalktım. Dışarıya çıktığımda bir tek Blake uyanmıştı. Hemen yanıma geldi.
-Günaydın. Yardım edeyim nereye gidiceksen? Dedi.
-Günaydın. Teşekkür ederim. Artık gidebiliyorum. Dedim gülümseyerek. Blake o anda bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. Blake. İyi biriydi..
-Yarın.. benimle y-yemek yer misin? Dedi Blake. Bunu çok utanarak söylediği belliydi. Tam işim var diyecekken arkada Arthur'u bize bakarken gördüm. Ve Blake şans vermeyi düşündüm.
-Tabii. Dedim gülümseyerek.
-O zaman yarın seni saat 7 de alırım. Dedi.
-Anlaştık. Dedim. Ve babamı uyandırmaya gittim.
-Baba?
-hıı. Dedi hala uyuyordu.
-İşe gitmen gerek. Dedim.
-Bugün seninle ilgileneceğim için gitmeyeceğim. Dedi.
-Baba saçmalama. Ben kendime bakamıyor muyum? Benim için git. Dedim.
-Ya gerçek-
-Ben anlamam hadi hadi toparlan. Dedim bir yandan da ittiriyordum. Sonra ayağa kalktı. Ve gitti. Sandra ve James de mışıl mışıl uyuyorlardı. Uyandırmaya kıyamamıştım. Ama uyandırmazsam bana kızalardı.
-Sandra? Dedim kısık bir sesle.
-Ella? Dedi.
-Hadi uyanın. Saat 1'e geliyor. Artık taburcu olabilirim. Daha fazla burada kalmak istemiyorum. Dedim.
-Tamam. Dedi
-Sen doktorla konuş ben de James'i uyandırıyım. dedi.
-Tamam. Dedim ve doktorun odasına gittim. Doktor taburcu etti. Ve Sandra'ların yanına geldim. James'de uyanmıştı. James, Sandra ve ben yürüyerek evlerimize doğru gidiyorduk. Bir yol ayrımı geldi.
-Görüşürüz. Dedikten sonra ben sol yola, onlar da sağ yola gittiler. Anahtarımla eve girdim. Tanrım. Ev gibisi yoktu. Hemen mutfağa gidip bir şeyler atıştırdım. Sonra dişlerimi fırçaladım ve duşa girdim. Daha fazla hastane gibi kokmak istemiyordum.

Bugün evden çıkmayacağım için altıma rahat bir şort üstüme de sweatshirt giydim. Ve salona indim. Koltuğa oturup Sandra'yı aradım.
-Efendim kuzum? Dedi Sandra.
-Bugün Blake'le yemeğe çıkıcaz. Dedim hızlıca.
-NE?! BUNU BANA ŞİMDİ Mİ SÖYLÜYORSUN! SAAT KAÇTA? Dedi heyecanlanmışa benziyordu.
-Saat 7 de beni almaya gelecekmiş. Dedim.
-o zaman ben sana saat 6 da geleyim kıyafetini falan seçeriz. Seni bir güzel kendi ellerimle hazırlarım. Dedi. Güldüm.
-Tamam görüşürüz. Dedim. Kapattım. Salonda otururken zil çaldı. Kapıya doğru ilerledim. Ve kapıyı açtım. Karşımda Amanda vardı.
-Hey! Uzun zamandır görüşmüyoruz! Dedi bir şey bilmiyormuş gibi. Tanrım. O gün hastaneye o da gelmişti ama bana hiç uğramamıştı oraya sadece Arthur için gelmişti. Şimdi de bilmiyormuş gibi yapacaktı. Yoksa? Amanda sandığım kadar iyi bir kız değil miydi?

-Merhaba Amanda. Evet uzun zamandır görüşmüyoruz. Dedim.
-Sana anlatacaklarım var. Diyip içeri daldı. Ben onu içeri davet etmedim ki?! Ben de kapıyı kapatıp koltuğa oturdum.
-ne hakkında? Diye sordum.
-Arthur! Dedi. Bunu söylerken çok heyecanlı ve mutlu söylemişti. Tanrım yoksa.
-Arthur'la biz sevgili olduk!!!! Dedi. NE!! rüyam gerçek olmuştu tanrım. Kafayı yiyeceğim galiba. Nasıl olur? Neden? Gerçek mi? Yoksa hala rüya mı görüyorum? İnanmak istemiyorum. Kesinlikle istemiyordum. Kalbimde bir acı hissettim. Anlatılamaz bir acı.
-NE?! Dedim sadece bunu diyebilmiştim. Rüyamdaki gibi.
-Şaşırdığını biliyorum! Ben de beklemiyordum. Evet ondan hoşlanıyordum. Ama bana sevgili olalım mı? Diyeceğini aklımın ucundan bile geçirmemiştim! Çok mutluyum Ella bunu ilk senle paylaşmak istedim! Çünkü sen benim arkadaşımsın senden saklamam! Dedi çok heyecanlı bir sesle. Tanrım. Ağlamamak için kendimi o kadar zor tutuyordum ki belki gözlerim doluyordu.
-P-peki N-ne ara oldu? Dedim zorlukla.
-Bugün! Dün Arthur'u öptüm. Bugün de sevgili olduk. Dedi gülümseyerek.
Tanrım. Kafayı yemek üzereydim. Nasıl yapar bunu? Neden yapar? Ona hiç bir şey yapmadım! Artık Arthur'a içimde sevgi bulundurmamalıydım. Evet! Çünkü o bunu asla haketmiyordu.
-Şey.. Amanda yarın tekrar konuşsak ben biraz uyuyacağım da. Dedim.
-Olur tatlım. Dedi ve bana sarılıp gitti. Gittiği anda ağlamaya başladım. Resmen rüyam çıkmıştı. Hemde aynısı. Hala neden olduğunu anlayamıyordum! Mantıklı bir açıklaması mı vardı? Yoksa? Gerçekten aşık mı olmuştu. Bilmiyorum. Hala ağlıyordum. Durdurmak istiyordum ama olmuyordu işte. Bir kaç dakika sonra artık gerçekten bittiğini anladım. Ve bir daha kendimi erkekler için üzmeyeceğim diye uyardım. Yüzümü soğuk suyla yıkayıp kuruladım. Sonra koltuğa oturup telefonuma baktım...

Birkaç dakika sonra Sandra görüntülü arıyordu. Ama konuşmanın içinde Arthur ve James de vardı. Kapattım. Tekrar aradı. Yine kapattım. Ve Sandra'ya mesaj attım.
-Sandra. Beni arama Arthur'la aynı konuşmaya gireceğimi düşünmüyorsun herhalde! Yazdım. Bir kaç dakika sonra cevap geldi.
-Benim suçum değil! James istiyor. Açmazsan üzülecek hadi aç! Yazdı. Off!! James'in kalbini kırmak istemediğim için açtım. Sandra'nın, James'in ve Arthur'un kafası çıktı.
-Hey! Niye açmıyorsun! Dedi biraz kızarak James. Ama bunu söylerken bile çok komikti.
-Aslında şu an pek konuşmak istemiyorum sonra konuşsak? Dedim.
-Hey dur hemen gitme bir şey sorucaz! Dedi James. Bir şey demeden bekledim.
-Biz ev araştırıyoruz da babanla olan yemeği yarın yapsak da izin verirse evlere baksak? Dedi James. Arthur çok sessizdi sadece dinliyordu. Tanrım. Evet diyeceğimi düşünmüyor herhalde!
-Özür dilerim James ama ben taşınmaktan vazgeçtim. Ve şimdi acilen kapatmam gerekiyor hoşçakal. Dedim ve sonlandırdım. Aslında James'i kırmak istemiyordum. Ama Arthur orada olduğu için böyle yaptım. Tam o anda mesaj geldi. Arthurdan;
- Ne demek taşınmıyorum?! Taşınmak isteyen sen değil miydin? Yazıyordu. Bunu anlamamak için salak olmak gerek! Tanrım.
-Kararımı değiştirdim. Ve lütfen bir daha bana mesaj atmazsan sevinirim... yazdım ben de. Hala bana neden diye sorabiliyordu!
-Ella neden? Bir açıklama yap! Yazdı bir daha . Artık bununla uğraşmak istemiyordum. Hemen engelledim. Kendisi bilmiyor muydu yaptıklarını? Bir de utanmadan bana soruyor hala! Telefonu sessize alıp. Gözlerimi kapattım. Çok üzgündüm...

Saate baktım 6'ydı. O anda zil sesi duydum. Sandy gelmişti. Hemen ona sarıldım. Ve ağlamaya başladım.
-İyiki geldin! Burada kafayı yemek üzereyim! Dedim.
-Hey! Sakin ol gel oturalım. Bana hepsini anlat. Dedi. Kapıyı kapatıp oturduk.
-Öncelikle bugün rüyam gerçek oldu. Rüyamda Amanda geliyordu ve Arthur'la sevgili olduğunu söylüyordu. Ve bu gerçek oldu. 2 saat falan önce geldi. Ve Arthur'la sevgili olduklarını söyledi. Nasıl oldu diye sorduğumda da. Ben onu öptüm ertesi gününe de Arthur sevgili olalım mı demiş. Dedim. Bunları öyle öfkeyle ve hızlı anlattım ki!
-NE! Şimdi Arthur'la Amanda sevgili mi yani? Dedi.
-Evet! Dedim kızgınca.
-Oha?! Arthur nasıl yapar böyle bir şeyi?
-Bilmiyorum bir de bana mesaj atıyor niye bizimle taşınmak istemiyorsun diye! Yüzsüz. Dedim. Sandy sessizce olayları anlamaya çalışıyordu. O da çok şaşırmıştı. Bir kaç dakika sonra.
-Kendini asla üzme Canım benim. Şimdi seni bir güzel hazırlayalım. Belki Blake'le sevgili olursunuz. Dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim.
Önce kıyafet seçti. Çok güzel uzun kırmızı renkli bir elbise seçti. Sade ama çok zarifti.
Ayakkabı olarak da siyah topuklu ayakkabı. Seçti. Saçıma gelince hafif dalgalı bir saç yaptı. Ve son olarak makyajımda kırmızı bir ruj ve eyeliner sürdü. Tamamdım. Çok güzel olmuştum. Normalde kendimi övmem ama bu sefer gerçekten çok iyi olmuştu.
-Sandra harika oldu! Dedim.
-tabii ki. Ne sandın? Dedi güldü. Saate baktım 18:55. Tanrım. 5 dakika kalmış! Heyecanlıydım.
-5 dakika kalmış. Dedi gülümseyerek.
-Evet! Bana biraz bilgi ver ne yapmalıyım? Dedim.
-Sadece kendin ol yeter. Dedi.
-Ben şimdi gideyim beni burada görmesin. Dedi Yanağımdan öptü ve
-umarım geceniz güzel geçer. dedi. Ve gitti.
Kapı sesi duymamla aşağıya koştum. Kapıyı açtım. Blake. Siyah bir takım elbise giymişti. O sarı düz saçları parlıyordu. Açık mavi gözleriyle bana bakıp.
-Çok güzel olmuşsun. Dedi.
-Teşekkür ederim. Sen de. Dedim. Güldü. Sen de ne ya? Kız değil ki o? Araba'nın ön kapısını açtı. Ben de oturdum. O da sürücü yerine oturup arabayı sürdü.
-Nereye gidiyoruz? Dedim.
-Önce yemeğimizi yiyelim. Sonra istersen sinemaya gideriz. Dedi. Aslında Blake çok iyi biriydi. Evet evet! Öyleydi. Arthur'u unutacağım. Belki benim için Blake doğru insandır.
-Çok iyi fikir yapmışsın. Dedim. Gülümsedi.
Restoran'a gelmiştik. Burası çok lüks bir yere benziyordu. Önceden bizim için ayrılmış masaya oturduk. Masada bir mum vardı. Bu da ortama romantiklik katıyordu. Ben de çok utanıyordum. Blake'de arada gülümsüyordu. Menü geldi tam yemeklerimizi seçecekken yanımızdaki masaya oturan kişiler dikkatimi çekti. Tanrım.. Arthur'la Amanda'da buraya gelmiş. Hem de tam yanımızdaki masaya!

ᎦıᖇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin