Selamm bu sefer multi de Alya var bir sonra ki bölüme de Onuru koyacağım. Keyifli okumalarr:)
Onuru öyle yerde baygın bir şekilde yattığını gördüğüm zaman ne yapacağımı bilemedim. Gözyaşlarıyla koşarak yanına gittim. Omuzunun tam üst tarafından vurulmuştu. Gözlerini zar zor açık tutuyordu.
"O-onur bunu kim y-yaptı?" Zar zor nefes alıyordu.
"Bilmiyorum göremedim kaçtı." Ellerimle ağzımı kapatıp ağlamamı durdurmaya çalıştım.
"Hastaneye gitmeliyiz çok kötü duruyor." Gözleri bir an kapanıyor gibi olmuştu.
"Hastaneye gerek yok kurşunu evde çıkartacağız."
"N-nasıl yapacağız saçmalama hastaneye gidelim." Öksürdü.
"Mutfağa gidip bir bıçağın ucunu ocakta ısıt temizlemek için de mutfakta ilaçlar var acele et ölmemi istemiyorsan hızlı ol." Aceleyle ayağa kalktım. Nasıl yapacağımı ne yapacağımı bilmeden koşarak eve girdim. Dediklerini hızla yapıp tekrar bahçeye döndüm. Onu oradan kaldıramayacağım için dediklerini orada yapacaktım. Yanına gittiğimde bilincinin hâlâ açık olmasına şükrettim. Üzerinde ki tişörtün yara olan kısmını makasla kestim. Yarayı görmemle ağlama hissim daha da kuvvetlendi.
"Bıçağın ucuyla kurşunu çıkar sıyırdı sanırım acele et." Elime ucunu ısıttığım bıçağı aldım.
"Ama bu çok acır." Yanımda ki bezin birisini ağızına aldı. Elimin tersiyle gözlerimi silip dediklerini yaptım. Kurşunu çıkarırken ki sesi hâlâ kulağımda çınlıyordu. Tentürdiyotla yarayı temizledim ve sardım. İşim bittiğinde Onurun kalkmasına yardim ettim. Eve girdiğimiz de koltuğun üzerine uzandı.
"Ben biraz uyuyacağım." Onu başımla onaylayıp üzerine örtmesi için bir örtü getirdim ve örttüm. Kısa sürede uykuya daldı. Biraz oturduktan sonra kalkıp annemi aradım.
"Anne bana şu hep ben hasta olduğumda yaptığın çorbanın tarifini verirmisin?" Annemden çorbanın tarifini alıp bir deftere not ettim. Onura ne iyi gelir bilmiyordum ama sıcak çorba biraz onu dinçleştirebilirdi.
Annemden aldığım tarife göre çorbayı yapıp pişmesi için ocağa koyup salona geçtim. Onur hâlâ uyuyordu. O sırada Onurun çalan telefonunu sehbanın üzerinden alıp kimin aradığına baktım. Arayan Onurun annesiydi. Açıp açmamak konusunda kararsız kalıp son anda telefonu açıp kulağıma götürdüm."Alo?" Onurun annesi şaşırmıştı.
"Sen kimsin?" Onurun annesiyle tanıştığım için sorun yaratmayacağını umuyordum.
"Ben Alya"
"Aa canım senmisin Onur nerde?"
"O uyuyordu." Anlar biçimde ses çıkardı.
"Uyanınca beni arasın."
"Tamam söylerim iyi akşamlar." Telefonu kapatıp sehbanın üzerine tekrar koydum. Aklımda ocakta ki çorba gelince hızla mutfağa geçtim. Son anda taşmasını engellemiştim. Bir kaşık alıp tadına baktım. İlk kez yapmama rağmen tadı fena değildi. Çorbadan alıp bir kaseye koydum. Kaseyi tepsiye yerleştirip yanına bir kaşık aldım ve salona geçtim. Tepsiyi sehpaya koydum ve uyanması için Onura seslendim.
"Onur kalk hadi." Mırıltılar çıkararak gözlerini açtı.
"Noldu?" Getirdiğim bezle yüzünde ki terleri sildim. O ana kadar gözlerini gözümden hiç ayırmaması istemsizce utanmama sebep olmuştu. Sehpayı biraz çekip üzerinde ki tepsiden çorbayı aldım. Sehpanın üzerine oturdum.
"Çorba yapmıştım içersin iyi gelir." Gülümsedi.
"İyi mi gelir kötü mü gelir bilmem beni zehirleme de." Güldü. Bu sinirlenmeme sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Işığı (TAMAMLANDI)
Roman pour AdolescentsYan evden gelen sesle kapattığım gözlerimi araladım. Kapı kapanma sesi oldukça yüksekti. Merak edip kulaklıklarımı çıkardım ve Oraya doğru ilerledim. Onur bahçede ki koltuklardan birisine oturmuş başını ellerinin arasına almış öylece yeri izliyordu...