4-Kahvaltı

605 19 4
                                    

-DERİN-

Dün gece yatağıma girdikten 2 dakika sonra Alin koşarak yanıma gelip mesajı gösterdi.Alin'in bu kadar şaşırmasına ve paniklemesine anlam veremedim.Sonuçta ilk defa böyle bir teklif almıyorduk.Alin'i kovalayıp uyumaya devam ettim.
İşte başlıyorduk.Alin'i uyandırıp kahvaltıya gitmek için ikna etmem gerekiyordu.Evet tabiki gidecektik o kahvaltıya.Reddetmemiz için bir sebep var mıydı ki?
"Aliiin, kalk ve hazırlan 1 saate kapıda olurlar.Ya da illa pijamalarımla gitmek istiyorum diyorsan sen bilirsin.Ama tabi önce gazetelerde kendini pijamalarla görmeye hazırlamalısın.Hey ben kime diyorum?"
"Derin ben o kahvaltıya gitmeyeceğim.Hayır bu yakınlık nereden geliyor? Resmen emrivaki yapıyorlar.Kahvaltı için kapıda olacaklarmış bak sen!" Deyip başını yastığa iyice gömdü.
İşte huysuz Alin.Aslında hak vermiyor da değilim.Etrafımızdaki erkeklerin bize yaklaşma çabasının nedeninin farkındaydık.Büyük ihtimalle yine aynılarını yaşayıp,hüngür hüngür ağlayacaktık.
"Tatlım sadece yeni tanıştığımız arkadaşlarımızla kahvaltı edeceğiz, lütfen mızmızlanmayı kesip hazırlanır mısın?"
"Lanet olsun Derin tamam hazırlanıyorum." Deyip yastığını yumrukladı.
Zor olanı atlatmıştım. Yani Alin'i ikna etme kısmını.Şimdi benim için çocuk oyuncağı olan hazırlanma kısmındaydım.Hemen dolabımdan dizlerimin üstünde bol kesim eteğimi giyip üzerine de sıfır kollu bluzumu giydim.Saçlarımı düzleştirip hafif makyajımı yaptım.İşte hazırdım!
"Aliiin! Umarım hazırsındır seninle uğraşmak istemiyorum."
Alin çoktan hazırlanmış salonda oturuyordu.Bir saniye Alin benden önce mi hazırlanmıştı?
"Niye öyle bakıyorsun Derin?"
"Se-senn benden önce mi hazırlandın yani?" Dedim her an bayılacakmış gibi elimi alnıma götürüp.
"Evet ne var yani olamaz mı hep ben mi bekletmek zorundayım sarışın?" Dedi gülerek.
Sarışın mı?Sinir olduğumu bildiği için böyle söylüyordu!Zil çalmasa ben gösterirdim ona sarışını ama neyse.
Derin kapıyı açma gibi bi girişimde bulunmayınca,gidip kapıyı açtım.Arda ve Kıvanç tüm yakışıklılığıyla karşımdaydılar.
"Günaydın, hazır mısınız kızlar?" dedi Arda.
"Evet hazırız bi saniye, Aliiiiinn hadi canım çıkıyoruzz!" Dedim onların anlamayacağı ama "hemen buraya gelmezsen seni mahvederim' gibi çıkan ses tonumla.Alin'in anladığına eminim.
Alin siyah mini sort üzerine baskılı bir atlet giymişti.
"Günaydın,çıkabiliriz."dedi en suratsız haliyle.Kıvanç gözünü Alin'den bir saniye bile ayırmamıştı.
Evden çıkıp arabaya doğru yürümeye başladık.Araba şimdiye kadar bindiğim diğer arabalar gibiydi lüks ve pahalı yani.Arda ön kapıyı açıp binmem için bekledi.Sonra kendisi de şöför koltuğuna geçti.Alin ve Kıvanç ise arkadaydılar.Sessiz bir yolculuk geçirdik diyebiliriz.Kahvaltı yapacağımız yere geldiğimizde tam anlamıyla büyülendim.Daha önce buraya hiç gelmemiştim.Deniz kenarında çok sade ve sakin bir yerdi.Hadi ama ben burayı neden bilmiyorum!İstanbul'daki her mekanı bilirdim ben.Adamlar Amerika'dan daha yeni gelmişti ve bizi kahvaltıya benim bilmediğim bir yere getirmişlerdi hah çok güzel.Alin ve ben yan yana oturduk.Arda ve Kıvanç'da aynı şekilde karşımıza oturdular. İlk konuşan Arda oldu.
"Ee kızlar beğendiniz mi burayı?"
"Evet çok huzur verici bir yer."dedi Alin.
Ruh ikizim bu kız benim!
"Anlatın bakalım kimsiniz siz?" bunu ben sormuştum.Artık öğrenmeliyiz değil mi kim olduklarını?
"Arda Atılgan" dedi ve kahvesinden bir yudum aldı. "Anne ve babamı küçük yaşta kaybettim." Derken gözlerindeki öfke beni korkuttu. "Şirketin başında abim Yağız var.Çocukluğumdan beri Amerika'daydım.
Artık dönme zamanı gelmişti ve işte buradayım." Dedi gerçekten uzak bir gülümsemede bulunurken.
"Abinim adını bir yerden duymuş gibiyim" dedi Alin ve bir müddet düşündükten sonra devam etti.
"Babamla iş yapmış olabilir misini?" Dediğinde Arda ve Kıvanç rahatsızca birbirlerine baktılar.
"Hayır sanmıyorum, geçen yaz burada bir davete katılmıştı belki orada tanışmışsındır." Deyip kahvaltısına geri döndü.Alin ve ben başımızı salladık ve Kıvanç'ın kendini tanıtmasını bekledik.
"Kıvanç Çağlar, bir kız kardeşim var, Pelin.Şuan Amerikada okuyor.Arda'yla tanışmamız küçüklüğümüze dayanır ve aynı zamanda şirketlerimiz ortak.Dönüş sebebim ise İstanbul'daki şirketin başına geçecek olmam.Bu kadar yeterli mi?" Deyip elindeki çatal ve bıçağı hafifçe havaya kaldırdı.
"Bence yeterli."dediğimde Alin lafa atladı.
"Peki Sürtük Seren'le nereden tanışıyorsunuz?"
"Sürtük Seren?"diye sordu Kıvanç. Tek kaşını kaldırıp.Ben buradan Kıvanç ve Arda'nın Seren'i çok iyi tanımadıklarını çıkardım.Tanısalardı sürtük lafına bu kadar takılmazlardı değil mi?
"Evet aynen öyle."dedi Alin aynı Kıvanç gibi tek kaşını kaldırıp.
"Öyle yakınlığımız falan yok sadece bir iş gereği tanışmıştık.Bizim döndüğümüzü duyunca da doğum gününe davet etti, biz de kabul ettik bu kadar."
Arda bu konuşmayı yaparak bizi ne kadar mutlu etti bilemez!Sürtük Seren'le bi alakaları yoktu yani yine yapmıştı sürtüklüğünü Seren..
"Sizin ne derdiniz var o kızla?"diye sordu Kıvanç.
"Lisede olan bazı olaylardan sonra düşman olduk, ne o bizi sever ne de biz onu."dedim.Onlar da anlayışla başlarını salladılar.Kahvaltımız bitmişti hesabı isteyip kalktık.
"Ee şimdi ne yapıyoruz?"diye sordu Arda.
Alin'le bakışıp ne yapmamız gerektiğine karar vermeye çalışırken telefonum çalmaya başladı.Arayan Melis'ti.
"Efendim tatlım?"
"Ne yapıyorsunuz?Nerdesiniz bebeğim?"
"Arda ve Kıvanç'la kahvaltıdaydık, ne oldu canım?"
"Oha!Ne kahvaltısı?Ya da dur anlatma hemen bizim mekana geliyorsunuz tabiki o iki yakışıklıyı da yanınızda getiriyorsunuz.
İtiraz kabul etmiyorum.
Öpüyorum bebeğim gecikmeyin."
Dün geceden sonra Arda ve Kıvanç'ı bizimkilerle aynı ortama sokmak mı?Ne yapacağız şimdi?

Destekleriniz için teşekkür ederiz ☺️

HatırlamadığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin