21-Kızının Zamanı Azalıyor

288 13 2
                                    

-ALİN-

Arda Utku'ya dönerek,
"Çık dışarı. " Diye bağırdı. Daha sonra Derin'e yönelerek kollarından tutup kaldırmaya çalıştı. Derin,
"Bırak beni!" Diye bağırdığında Arda onu kollarından nazikçe tutup yatağına yatırdı. Derin şokta gibiydi. Hareketsizce yatıyordu sadece. Gözlerinden yaşlar akarken bir yandan da,
"Bu kabusu neden ikinciye yaşıyorum?" Diye mırıldanıyordu. Arda pes etmiş bi adam gibi benim yatağıma ,Derin'in tam karşısına oturdu. Derin'in saçlarını okşarken Arda'nın kafasını kaldırmasıyla ona döndüm.
"Bizden ne istiyorsunuz? Yetmedi mi Arda? Neyi bekliyorsunuz,daha fazla yıkılmamızı mı? " Dedim çatallı bi sesle. Önce bizden güvenimizi isteyip, kendilerine bağlamışlardı.Şimdi ise bilmediğimiz bir nedenden ötürü nefret ediyorlardı.Arda oflayarak,elini saçlarına daldırdı. İç geçirdi sıkıntıyla. Tam bir şey söyleyeceği sırada Kıvanç odaya girdi.
"Seni bekliyorum Arda. " Dedi kararlılığını bozmadan. Odadan çıkmadan elime bi bakış attı. Bu sırada aklıma gelmiş gibi koluna baktım ben de. Muhtemelen doktor tarafından yaraları benimkinden daha özenle temizlenip sarılmıştı. Her ne kadar beni istemeyeceğini bilsem de peşinden gitmek istedim bi an. Peşinden gidip koluna bakmak istedim. Sarılıp,özür dilemek istedim. Ancak başım Derin'e kaydığında benimkinin bi benzerini süsleyen ve belli bi süre oradan gitmeyeceği belli tokat izi düşüncelerimi durdurdu. Zaten Arda da bu sırada odadan çıkmıştı. Yaşadığımız günün yorgunluğuyla yatağıma gidiyordum ki tıpkı küçükken yaptığımız gibi Derin'in yanına kıvrıldım. O da bunu anlamış gibi bana sokuldu iyice. Üzerimize yorganı çektikten sonra zonklayan başım ve bileklerimdeki ağrılarla uykuya daldım.

-DERİN-

Sabaha Arda ile Kıvanç'ın kapıyı sertçe çarpma sesiyle uyandım. Hızlıca gece dağılan eteğimi düzeltip ayağa kalktım. Alin de kendikini düzeltip yanıma gelmişti.
"Sabahları erken uyanmaktan ne kadar nefret ettiğini biliyoruz Baykan ama telefonda seninle görüşmek isteyen biri var. "
Telefonu elinden yavaşca alarak kulağıma götürdüm.
"Alo. " Cılız ve yorgun sesimi kendim bile zor duymuştum. Telefondaki her kimse endişelenmesini istemediğim için bir daha denedim.
"Alo." Bu sefer ki daha güçlü çıkmıştı.
"Kızım,Derin'im iyi misin ?"
Babamın sesini duymamla gözlerimden aşağı yaşların boşalması bir oldu. Alin gelip saçlarımı okşadığında kendimi toparlayıp cevap verdim.
"İyiyim baba,annem nasıl? Yeliz teyzeler de iyi mi ? Baba neler oluyor ben kor...korkuyorum. "
"Her şeyi açıklayacağım kızım. Yanıma geldiğin zaman her şeyi halledeceğim bebeğim. " Dedi içimi ısıtan ses tonuyla.
"Baba,Yankı bizi...O bulabil..." Diyemeden Arda sinirle telefonu elimden aldı.
"Kızının zamanı azalıyor Baykan. Ne yapman gerektiğini biliyorsun. " Dedi sinirle. Ve daha sonra da telefonu kapattı. Yüzümü Alin'in boynuna gömerek ağlamaya devam ettim. O da bana sarılarak sakinleştirmeye devam etti. Kıvanç,bize dönüp kapının girişine poşet bıraktı.
"Üzerinizi değiştirip aşağıya inin. " Dedi. Kapıyı kapattıktan sonra poşetin içindekileri çıkarıp üzerimizi değiştirdik. İkimiz için de şort ve salaş tişört vardı. Kapıyı açtığımızda karşımızda Utku vardı. Utku'nun suratındaki morluklar ve yara izleri gözümüze çarpan ilk şey oldu.
"Bu taraftan. " Deyip merdivenlere yöneldi.
Suratını kim benzettiyse ellerine sağlık diye düşündüm içimden. Bunun bana zarar olarak geri döneceğini bilsem de eklemeden geçemedim.
"Böyle daha yakışıklı olmuşsun Utku." Utku sinirle iç geçirip merdivenleri inmemiz için işaret verdi. İkimizin de bileklerinde yaralar olduğu için biraz aksayarak da olsa salona inmeyi başardık. Biz bu savaşı verirken Utku kolunu bile kıpırdatmamıştı.
Öküz işte. Patronlarına çekmiş.
Odaya girdiğimizde Kıvanç'la Arda yemek masasında oturuyorlardı. Kıvanç bizi görünce,
"Oturun. " Diye emir verdi. Emir vererek konuşmasına sinir olduğumuzu belli ederek homurdandık ve maalesef ki masada bizim için ayrılmış yere oturduk.
İkimizde tabağımıza dokunmamakta kararlıydık ki Kıvanç'ın ,
"Yiyin şunları. " Diye sinirlenmesiyle istemeye istemeye bir şeyler yemeye çalıştık.
Bize doğru yaklaşan topukların sesiyle başımı kaldırıp gelen kişiye bakmamla Alin'in öksürük krizine girmesi bir oldu.

-ALİN-

"Merhaba canım." Deyip kollarını Kıvanç'ın boynuna dolayıp yanağına sulu bir öpücük konduran Ceyda'ya baktım. Evet,evet yanlış duymadınız. Barda gördüğüm, Kıvanç'ın dudaklarını sömüren Ceyda. Şok içinde onlara bakıyordum ki elimin acısıyla kendime geldim. Yumruklarımı öyle bi sıkmıştım ki taze olan yaralarım yeniden kanamaya başlamıştı. Elimin fark edilmesiyle birlikte masadaki bütün dikkatler bana çevrildi. Arda,Utku'ya seslenerek doktor çağırmasını söyledi. Derin beni kolumdan tutup yukarıya götürüyordu ki Kıvanç'ın 'salona geçin' demesiyle ona dönüp,
"Seni görmek istemiyorum. " Diye tısladım.
"Ben de sana meraklı değilim Menay. Konuşacağız geç içeri! " Dedi. Derin kulağıma sakin olmam gerektiğini fısıldarken salona geçip koltuklara oturduk. Kıvanç ve Ceyda ikili koltuğa yan yana otururken Arda da tekli koltuğa geçmişti. Dün gece elime pansuman yapan adam tekrar gelip sargıyı değiştirdikten sonra Kıvanç, söze başladı.
"Bakın hanımlar,eğer siz bizim işlerimize burnunuzu sokmasaydınız böyle şeyler hiç yaşanmayacaktı. Sizin buradan kurtulup kurtulmamanız babalarınızın elinde."
"Ne istiyorsunuz? " Dedi Derin oflayarak.
"Geçmişte yapılanların bedelini. " Dedi Kıvanç bakışlarını üzerimden ayırmadan.
İçeri nefes nefese giden adamın sözleri zihnimde tekrarlanmaya başladı.
"Buğra Baykan geri dönmüş."

HatırlamadığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin