"Afalladığına göre, evet."
Derin bir iç çekti.
"Sorun ne? Bir şey mi oldu ?"
Sorularını ard arda sıralarken gülümsedim ve konuştum.
"Hayır, sadece kafamı yatak başlığına vurdum. Canım acıyınca oldu. Sorun yok"
Çıkardığı tuhaf nefes seslerinden güldüğünü anladım. Maalesef oda kapkaranlıktı ve yüzünü hala göremiyordum.
"Buz koysaydın. Ben gidip-"
Hareketlenince onu susturdum ve kolundan tutarak gitmesini engelledim.
"Gerek yok jimin-ah. Artık uyusan diyorum, hadi yat. Tüm gece burada kalmaya niyetim yok."
Dediğim karşısında ufak ve sessiz bir kahkaha attı. Sonra yerine sinerek örtüyü üstüne çekti.
"İyi, tamam. Yattım. Bir şeyler anlatsana~ Ya da şarkı söyler misin~ lütfen!"
Cidden gece çekilmez oluyormuş! Tanrım, küçük bir çocuktan farkı yoktu.
"Cidden, aegyo mu yaptın az önce sen bana.. Tamam, Tamam. yeter ki uyu"
Geceleri benimde kafam güzel oluyordu. Hatta sol kolumu kontrol bile edemiyordum. Ben ona ne anlatabilirdim ki?
"Sen anlatıyorsunda ben mi duymuyorum? Hadi, başla"
Mırıldanarak konuştuğunda derin bir nefes alarak ağzımdan ne çıkacağını dinlemeye başladım.
"Tamam.. anlatmaya başlıyorum. Kapkaranlık bir holden geçiyordum ışığımı görmek için...
Endişe ve heyecanla geçmiştim kocaman siyah kapının yanından. Sinema salonunun loş ışığı ile boş ekran görünürken, ne olduğunu anlamadan söndü tüm ışıklar. Şaşkınca ekrana bakarken bir ışık hüzmesi yayılarak yansıdı ekrana. Okyanus mavisi, ekranda ahenkle dans ederken kabarcıklar görüldü ekranda. Sonrası ise.. koltuklara tek başına oturan bir ben. Arkamı dönerek kapıyı yokladım ve farkına vardım. Benden başka kimse gelmiyordu onun ışığını görmeye. Koltuğuma sinerek beklemeye başladım onun kıvılcımlarını. Söz vermişlerdi geleceklerine dair bana. Söz vermişlerdi yanımda olacaklarına. Ekrandaki mavi ışık yerini boşluğa bıraktı. Onun sesine bağlanmak istiyordum. Etrafın ses kirliliği buhar olmuştu, zaman durmuştu ekrandaki görüntü netleşirken..
Gözlerimi kapadım karanlığın ortasında. Karanlıktı senin ışığın. Korkularımı attım bir kenara karanlığın ortasında. "Sen benim ışığımsın, sen benim ışığımsın. Her zaman kalbimi parlatır." Sen benim son ışığımdın. Işıkların yol oldu bu karanlıkta. Ekranda belirdi sevimli gülüşün. Bir anda cız etti kalbim. Senin sesin ilişti kulağıma "Ben senin ışığınım, ben senin ışığınım." Kendine daha fazla yalan söyleme diye haykırmak istedim o an. Çünkü beni kimse görmüyordu, görünmezdim. Emin olmak için duyduklarımdan tekrar ettim sihirli sözleri."Sen benim ışığımsın, sen benim ışığımsın." Büyük bir sessizlik kasıp kavurdu küçük salonu. O anda kapı yavaşça aralandı ve gülümseyerek baktın içeriye. Gözlerin kısılırken el salladın nazikçe ve yanıma geldin. Elindeki fener gözümü alırken gözlerimi kapadım. Gözlerimi açtığımda hissettim elini omzumda. O umut verici gülüşün silikleşirken gözlerimin önünden, fenerin ışığı arttı. Gözlerimi kapayıp açtığımda, yok olmuştun...
Etrafıma bakındım bir umut. Fakat yoktun. Dokunuşların rüya olamayacak kadar gerçekti. Gözlerim dev ekrana kayarken gözbebeklerim takip etmeye başladı yukarıya doğru kayan isimleri... Yıllardır beklediğin filmde ışığını görmeden uyuya kalmıştım. Filmin sonunu merak ediyordum fakat çıkmaktan başka çarem yoktu..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Light / Park Jimin / Tamamlandı
FanfictionKimsenin görmediklerini görmüştüm.. Yaşamak için tutunacak bir dal arar olmuştum. Korkuyordum.. Yalnızdım.. Yine ve yine.. Fakat şunu öğrenmiştim kısacık hayatımda çoğu şey sahteydi. Aynı zamanda sana "destek" olanlar. Aslında Hayat yalandan ibarett...