4 saatlik bir araba yolculuğunun ardından eve gelebilmiştim. Annem ve Seda heyecanla beni karşıladılar, lakin karşılarında baya bildiğin canlı bir cenaze vardı. Yorgunum diyerek geçiştirdim onları ve akşama kadar yattım.
Saat 5 gibi annem gelip beni uyandırdı. Pek sevgili doktor beyle görüşmeye geç kalmasın Defne aman! Basit bir kot pantolon-tşirt-deri ceket üçlemesiyle odadan hazırım diyerek çıktığımı gören annem kalp krizi geçiriyordu neredeyse. Kısa sürdü ama. Baktı ki ben üstümü değiştirmeden çıktım dışarı arabaya bindim onları bekliyorum. Bir kaç dakikaya yanıma geldiler.
Arabada ölüm sessizliği vardı. Benim agresif bir şekilde diğer şoförlere söylenmem dışında tabi. Annem çıtını çıkarmıyordu belki ama gözleriyle beni yerin dibine sokup sokup çıkartıyordu. Florya'ya gelip de arabayı park ettiğimde hepimiz birbirimize baktık.
"Ne bakıyorsunuz ya nerede buluşacağız?"
"Mado." Dedi Seda içeri kaçmış sesiyle. İkisini arkamda bırakıp bir tık hızlı yürüdüm. Deniz havası biraz iyi gelmişti sanki. Ama ayaklarımın beni götürdüğü yer katil olmama sebebiyet verecek kadar sinirlendiriyordu işte.
Bitmeyen merdivenleri çıkınca anneme yol verdim. Büyük olarak önden geçecekti. Maalesef halam da orada olacağı için insanları tanımama gibi bir lüksümüz yoktu. İçeri girdiğimizde annem her şey şahaneymiş gibi yanlarına giderken meşhur doktorumuzu gördüm.
"Biraz başında açıklık var dememişler miydi Seda? Bu ne Seda bu ne? Atatürk havalimanı hala çalışıyor olsaydı yolcu uçaklarının pilotları aaa pist diyerek bu adamın kafasına iniş yapmak isterlerdi. Tut beni Seda tut ayaklarım geriye dönmeye çalışıyor rezil olmayalım şurda. Ay Allah'ım öleceğim şimdi."
Seda'nın beni sürüklemesiyle insanların yanına gittik. Gittik gitmesine de.. nasıl acılar bunlar Allah'ım.
"Merhaba Defne'cim." Ben diyeyim 80 siz diyin 90 yaşında bir teyzenin elini öptüm ama Allah affetsin alnıma bir çaktı kadın elini. Dünyam şaştı. Doktor beyin annesiymiş bu teyze. Sus Defne sus.
"Ay siz ayrılın gidin Bülent'le başka masada konuşun." Allah belanı versin hala! Ben Bülent'e bakamıyorum ki kafası parlıyor gözümü alıyor. Dayı uzunları kapat dememek için kendimi aşırı zorluyorum.
Elim alnımda kendi kendime söylenerek doktoru takmadan cam kenarındaki masaya oturdum. Deniz havası al sakinleş kızım. Sen neleri atlatmadın bunlar da geçecek. Evet kendi kendime tesellimi verdiğime göre kaldığımızdan yerden devam.
"Bismillahirrahmanirrahim. Allah'ım güneş gibi aldı gözümü bu neydi ya rabbim?" O nasıl bir diş doktor! Allah seninde belanı verecek! Ulan koskoca doktor olmuşsun diş fırçasıyla macunundan haberin yok. Yemin ederim gözlerim kamaştı. Çantama attığım güneş gözlüğümü gözüme takıp derin bir oh çektim. Bu şekilde biraz katlanılabilirtesi vardı adamın.
"Ne oldu Defne'cim iyi misin?" Esteeüzübillah... Kuzey yıldızımın Defne'm deyişinden sonra bu kulaklar buna nasıl katlansın.
"Vampirim de ben güneş gözümü alıyor."
"Mado'dayız Kuzey, burdalar. Şapka falan tak öyle gel halası, annesi burda." Ben bu sesi vallaha tanıyorum. Ayağa kalkıp doktorun arkasından bana sırıtan Fatih'e baktım. Birde el sallamasın mı? Hemen ardından yan masamızdan bir sandalye çekildi.
Hay Odin'in sakalı!
Kuzey yıldızım burda ya..
Ağzım yerlere düşmeden toparlayıp gözlüğü çıkarıp baktım. Cidden Kuzey burda. Ali Osman'da hemen karşısına oturduğunda hala ayakta olduğumu fark ettim. Yerime geri oturup başımı önüme çevirdim. Hay çevirmez olaydım. Gözlüksüz baktım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Esintisi
Romanceİki kalp vardı birbiri için atan. Ayrı yerlerde birbirlerini arayan iki insan. Defne ve Kuzey birbirlerini bulunca ne oldu peki? Neden her zaman mutlu son verir hikayeler, filmler? Aşık gençler evlenir ve mutlu son? Peki ya sonra ne olur? Bu çiftler...