9.BÖLÜM

239 49 9
                                    


İyi Okumalar.

"Hesap sormam gerekiyordu."

Ve işte BOAR barın karşısındayım. Duraksamadan içeri girdim. Henüz sabah olmasına rağmen içerisi oldukça kalabalıktı. Gözlerim onu arıyordu. Etrafa bakındım.

Gözlerim onu buldu O, o zaten bana bakıyordu.

Gözlerimi gözlerinden ayırmadan ona doğru yürüdüm. Üst katta tam ortada oturuyordu. Bir tek onun küçük masası vardı. Merdivenleri çıkıp tam karşısında durdum. Masada üç kişi oturuyorlardı. İki adamda önlerine bakıyorlardı. Bora ise gözlerini bir an olsun benden ayırmamıştı.

"Konuşmamız gerek."

Bora başıyla onaylayıp, yanında oturan adamlara döndü.

"Baylar"

Yanındakiler başıyla onaylayıp, bizi yalnız bıraktılar. Bora hâla bana bakarken bende hiç gözümü ayırmadan ona bakıyordum. Eliyle oturmam için karşısında ki sandalyeyi gösterdi. Geçip oturdum. Gayet otoriter sesiyle,

"Seni dinliyorum."

Dedi. Hafifçe boğazımı temizleyip,

"Konuyu biliyorsun. Bana açıklama yapmalısın."

Korkunç bir şekilde sırıtıp,hafif dikleştiği koltukta yayıldı.

"Neden?"

"Ne neden?"

"Neden sana açıklama yapayım ki?"

Sinirle dudaklarımı ısırıp, ellerimi yumruk yaptım.

"Çünkü gecenin bir yarısı odama giriyorsun ve sabah çıkıyorsun. Söylesene o kadar saat odamda ne yaptın?"

Öylece durmuş dudaklarıma bakıyordu. Hafifçe doğrulup öne doğru eğildi. Bende konuşurken ona doğru eğildiğimden aramızda çok az bir mesafe vardı. Hâla dudaklarıma bakıyordu. Gözlerim dudaklarına kayınca dudaklarını hafifce ayırıp,

"Uyudum."

Dedi. Gözlerimi zorla dudaklarından çekip, gözlerine odaklardım. Sertçe yutkunup, gözlerimi kaçırdım.
Neler oluyordu bana böyle!
Ona döndüğümde sırıtıyordu.

"Ne sırıtıyorsun be!"

Diye çirkefleşince yüzündeki sırıtmayı silip biraz daha bana yaklaştı. Burunlarımız neredeyse biri birine değecekti. Gözlerini yavaşça gözlerimden çekip, dudaklarıma odakladı. Derin bir iç çekip,

"Çok güzelsin."

Dedi. Lanet olsun! Yanaklarım yanıyordu. Sırıttı ve bir anda eğilip, dudaklarımı öptü ve hemen geri çekildi. Gözlerim kocaman açılırken yerimden hızla kalkıp,

"Ne yapiyosun sen yaa o benim ilk öpücüğümdü"

Diye bağırdım. Etraftaki bir kaç kişinin gözleri bize dönerken Bora ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Bora yı görenler hemen gözlerini bizden çekti. Bora önümde durup kolumu tuttu. Kolumu hızla çekip,

"Sakın bana dokunma!"

Diye bağırdım. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Gözlerini açınca içinin kıpkırmızı olduğunu gördüm.
Cidden mi?
Benim sinirlenmem gerekirken o mu sinirleniyo?
Saçmalık!
Çantamı alıp, merdivenlere doğru yürüdüm.  Bir anda hayvani bir güçle duvara yapıştırıldım. Eliyle yanaklarımı öyle bir sıkıyordu ki dişlerim sızlamıştı.

"Bir daha bana sakın bağırma anladın mı SAKIN!"

"Tamam."

Yanaklarımı sıktığı için şu kelime ağzımda,

"Tumum"

Diye çıkmıştı. Bir anda dudağıma yapışıp, hayvan gibi öpmeye başladı. Pardon öpmek mi dedim? Yemek olacaktı. Çünkü resmen ısırıyordu. Ağzıma kan tadı gelince daha güçlü bir şekilde inledim.

Nihayet Bora geri çekildi. Baş parmağıyla dudağımdaki kanı hafifçe sildi.
Off yanmıştı!
Sonra tekrar eğilip, hafifce öptü ve geri çekildi. Gözlerini dudaklarımdan cekip, gözlerime odakladı. Eli hala yanağımı okşuyordu. Bense hiç kıpırdamadan duruyordum. Bağırıp çağırmam gerekirken dut yemiş bülbül gibi susuyordum.

"Sen her şeyinle benimsin. Her şeyin benim. Her türlü ilkin benim. Sen benimsin sadece benim."

Dedi ben hâla gözlerine bakıyordum. Aramızdaki mesafe yok denecek kadar azdı. Kafasını boyun girintime koyup, derin bir nefes aldı. Boğuk çıkan sesiyle,

"Benimsin."

Dedi. Hâla kokumu içine çekerken Kıvanc'ın sesi geldi.

"Abi bi bakar mısın?"

Bir dakika Kıvanç mı?
Bora kafasını boynumdan kaldırıp, Kıvanc'a döndü.

"Ne var?"

"Abi depoda"

Bora yüzünü bana çevirip, gözlerime bakarak,

"On beş dakika ya gelirim Kıvanç."

"Tamam abi."

Diyerek merdivenlere yöneldi. Boraya döndüğümde,

"Hadi seni eve bırakıcam."

"Gerek yok ben giderim"

"Seninle bu konuyu tartışmiyacam."

Dedi ve elimi tuttu. Çekmek istesem de müsade etmedi. Merdivenlerden inerken de,

"Uslu dur!"

Diye tembihledi. Sanki ne yapcam merdivenlerden inince müzik kesildi ve önümüzde olan kim varsa hep kenara çekildi. Biz barın kapısından çıkar çıkmaz müzik sesi tekrar yükseldi. Bir mahalle alta inince o efsane arabayla karşılaştım. Araba çok iyi yaaa! Ön kapıyı açıp binmemi bekledi. Ben binince de kapımı kapatıp, kendi tarafına geçip arabaya bindi. Yol boyu hiç konuşmadık işime de geldi aslında. Araba evimin önünde durunca direk arabadan indim. Kapıma doğru yürürken kolumdan tutulan elle arkama dönmek zorunda kaldım. Tahmin edin kim?
Ahh doğru tahmin Öküz Bora!

"Yine ne var?"

"Bu var"

Eğilip, yine hafifce dudağımı öptü.

"Yapma şunu!"

"Sanane onlar benim!"

Deyip arabasına doğru yürüdü. Kapıyı açıp binecekken bana dönüp, bakışlarını bacaklarıma indirdi

"Ne bakıyorsun be sapık!"

"Okulunda o kadar piç bakıyo bişey yok da ben bakınca sapık mı oluyorum?"

Verecek cevap bulamadığım için sadece sustum.

"Bir daha bu kadar kısa giyme!"

Dedi ve arabasına bindi. Söylene söylene kapıyı açıp içeri girince arabanın sesi geldi. Eve girip direk odama geçtim ablam zaten evde yoktu. Cantayı bir kenara fırlatıp, kendimi yatağa bıraktım.

Bu neydi ya benim yaşadıklarım neydi?




Bölüm sonu.
    

YİNE SEVEBİLİR MİYİM?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin