Taehyung, güneşli havanın esmer tenini esip geçerken bıraktığı o tatlı duyguya, hafif bir gülümseme bıraktı. İnce, uzun elleri teninde geziyor yaralarına hafif baskı uyguluyordu. Acıdığı için yüzünü buruşturup, daha fazla üstünde durmak istemedi. Yaraların üzerindeki morluk bile çürümüştü ve nasıl olsa yerine yenileri eklenecekti.
Vücudu gitgide eriyordu ve bunu ona yaşatan herkesten nefret ediyordu. Lavaboya girip işlerini hallettikten sonra, okul formasını giyip aşağıya doğru inmeye başladı. Güzel yemek kokuları alır almaz, yüzündeki acı ifadeyi düzeltip mutlu görünmeye çalışmıştı. Dedesinden olabildiğince saklaması gerekiyordu bu halini.
"Günaydın dede," gülümseyip yaşlı adamın yanağına öpücük bırakmış ve hemen masaya oturmuştu. Yaşlı adam torununun heyecanlı sesine hafifçe gülümsedi. "Günaydın evlat, nasılsın bakalım?" Taehyung, yaralarını umursamadan cevapladı. "Gayet iyiyim, sen nasılsın? Umarım sıkılmıyorsundur evde tek başına?" Dedesi kahvesinden bir yudum aldı.
"Ah, hayır çıkıp geziyorum ve arkadaşlarımla muhabbet ediyorum." Taehyung kare şeklini alan dudakları ile gülümsemişti. O sadece gerçekten içten güldüğünde, dudakları kutu şeklini alırdı. O an çok daha tatlı ve sevilesi oluyordu. Dedesi bunu bildiğinden daha çok mutlu olmuştu. Demek ki yanlış hissetmişti, torunu gerçekten mutluydu.
"Bence arada sen de arkadaşlarınla çıkıp eğlenebilirsin oğlum." Taehyung aniden açılan gereksiz konu yüzünden yutkunmuş, zor bile olsa gülümsemişti. "Okulda zaten takılıyoruz, evde ders çalışıyorum biliyorsun." Dedesinin bu konu hakkında bir şey söylemesine izin vermeden, yanağına öpücük bıraktı. "Afiyet olsun dedeciğim, ben çıkıyorum."
Dedesi ağzına lafı tıkan torunun arkasından bağırmaya başlamıştı. Cidden torunu iyice zayıflamıştı ve doğru düzgün beslenmiyordu. "Daha bir şey yemedin, hasta olacaksın!" Dedesinin bağrışlarını, dediklerini bile umursamadı. Daha fazla bu konuya maruz kalmak istemiyordu ve zaten midesi yiyecek bir şey almıyordu.
Arkadaşım yok, kimse ile konuşmak, muhattap olmak istemiyorum demek istemişti ama dedesine mutlu bir hayatı varmış gibi göstermek zorundaydı. O mutlu olsun taehyung'a bu yeterdi. Yaşlı olan dedesini strese sokamaz ve üzemezdi. Hava düne nazaran daha güzeldi. Sıcaktan ziyade daha ılık ve esintiliydi. Taehyung bu tarz havaları da severdi.
Taehyung kulaklıkla ilerliyor, en sevdiği şarkıların sırasıyla çalmasını büyük bir zevkle dinliyordu. Müziğe öyle dalmıştı ki, okulun önüne geldiğini ve hatta kapı ağzındaki adamla çarpıştığını bile, adamın düşmesin diye beline sıkıca sarılmasıyla fark etti. Taehyung adamın ellerinden hızla kurtuldu. Cidden oldukça utanmıştı bundan.
Önüne bakmak bu kadar zor olmamalıydı... "Ah, üzgünüm efendim." Utançtan yüzüne bile bakmadan, önünde hızla eğilip içeri geçti. Adamın, kendisinin arkasından uzunca baktığını bilmeden ilerledi. İçeri yaklaştığında binanın demir kapısında sehun'un kendisine kaşları çatık bir şekilde bakmasına aldırmadı.
Zaten hep nefretle bakardı, tıpkı kendisinin ona öyle bakması gibi. "Ne oldu? Adam çok mu yakışıklıydı?" Taehyung boş bir şekilde yüzüne bakmıştı. Yine saçma sapan konuşuyor, onu ilgilendirmeyen konular hakkında yorum yapıyordu. "Ne diyorsun yine sen?" Sehun alayla gülmüş, nerdeyse tüm kemiklerini kırmak istemişti.
Ona dokunmasına izin verdiği için, tüm kemiklerini kırmak istedi. "Dünkü sadece ufak bir gösterimdi. Bana vurmanın bedeli bu kadar değil." Yakalarından tutup okulun duvarına fırlattı. Taehyung acıyla inledi ama sehun'un yumruğunun yüzüne inmesi için sıktığını görünce, karşı koymadı çünkü artık yorulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmpotente ✓
Fanfiction"Yumruklarım, senin kalkanın." kim taehyung lise son sınıf öğrencisi, kim seokjin boks eğitmeni.