22: "Ben seni çoktan affettim."

2.4K 205 233
                                    

Bilesin ki kalbimiz kocaman olduğu sürece sevdiğimiz her şey içine sığar.


-Şeker portakalı, Jose Mauro de vasconcelos.

Soluğu boğazına yapışmıştı küçük olanın. Elleri titriyor ve soğuk hava ciğerlerine işliyordu. Seokjin'in dudaklarının hissi, yumuşak dudaklarında geziyor ve geceye hıçkırık sesleri karışıyordu. Taehyung, ne yapması gerektiğini kendisi bile bilmiyordu. Deliler gibi özlemişti onun dokunuşlarını. Yağan yağmura inat, üzerindeki tek ceketle karanlık yolda yürüyor ve delicesine ağlıyordu.

Taehyung elini ıslanmış saçlarına götürdü ve derin bir nefes aldı. Ardından gelen korna sesine bile aldırmadı. Adımları hızlandı ve daha çok hızlandı. Eğer durursa ve seokjin'i düşünürse koşarak geri döner, kucağına atlardı. Arkasından seslenilmesiyle tüm iradesi son buldu. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Elleri titriyor ve kanı çekiliyordu.

"Taehyung dur dinle beni!"

Seokjin onun yanından gitmesinin üzerinden dizleri üzerine çöküp ağlamaya başladı. Öyle çok özlemişti ki, öyle çok aşıktı ki onun o sesine, kokusuna... Gidip ayaklarına dahi kapanacaktı. Konuşmak istiyordu. Onu, en çok onu geri istiyordu. "Yalvarırım dinle, seni çok özledim lütfen." Taehyung duyduğu sesle durdu. Durmaktan başka çaresi yoktu.

Onlar birbirlerinin tek çaresiydi.

Taehyung arkası dönük, sert yağmurun vücuduna vuruşuna izin veriyordu. Seokjin yaklaştı ve arkasından beline sıkıca sarıldı. "Bir kere dinle. Kız, bağır, çağır ama yalvarırım artık beni dinle. Ben bir aydır ölüyorum sensizlikten." Taehyung derin bir nefes aldı ve seokjin'in sesine kulak kesildi. Dinlemek istiyordu. Arkasındaki sıcaklığı çok fazla özlemişti.

"Biliyorum, seni çok kırdım ama yemin ederim ilk zamanlar vardı bu aptal düşüncelerim." Sevgilisinin onu dinlediğini anladığında, derin bir nefes çekti içine. "Öyle sinir ve kin doluydu ki içim... Ne olur dinle beni, benim senden başka kimsem yok." Ağlayarak söylediği sözler taehyung'un kalbinin yavaşlamasına sebep oldu. Koskoca adam resmen ona yalvarıyordu.

"Bana inan, yemin ederim ölüyorum ben. Aklımdan, rüyalarımdan asla çıkmıyorsun. Seni deliler gibi özlüyorum." Taehyung'un boğazından derin bir hıçkırık koptu. Şu an sırtındaki sıcaklık, boynundaki nefes ve kulaklarındaki ses yaşamsal birer faliyetti onun için. Seokjin kolları arasındaki bedenin saçlarına ufak bir öpücük bıraktı.

Saçlarından yayılan o yoğun koku içini titretmişti. "Lütfen," seokjin ilk defa birine böylesine yalvarıyordu. Başka çaresi kalmamıştı. Çok sevmek neyse, öyleydi şu an durumu. Taehyung derin bir nefes aldı. Ona bir şans verecekti elbette. Her insan ikinci bir şansı hak ederdi. Kolları arasından yavaşça sıyrıldı ve içini sevdiği adama dökmeye başladı.

Onun da canını yakan şeylerden kurtulması gerekiyordu. "Benim ailem ben on altı yaşındayken öldü. O zamanlar sevilen ve saygı duyulan bir çocuktum. Saygı derken, öyle sana duyulandan değil." Buruk bir gülümseme belirdi ince dudaklarında. "Sadece kalbimi kırmazlar ve beni dövmezlerdi. Sonra ailem gitti ve ben yavaş yavaş öldüm. Kilo verdim, güçsüzleştim, ağladım..."

Soğuk havadan içine çekerken, sanki göğsüne cam batıyordu. "Dedem olmasaydı şu an ben diye bir şey olmazdı. Sonra Sehun geldi ve cidden hayatımın içine sıçtı. Ondan ciddi anlamda nefret ediyordum." Ne kadar nefes alırsa alsın geçmiyordu göğsündeki ağrı. Omuzları çökük, onu dinleyen sevgilisini süzdü bir süre.

"Ben her gün onun yüzünden de öldüm. Hor görüldüm, tiksinildim, alay edildim ama dedem için dayandım. Yoksa çoktan ölmüştüm, kendimi öldürmüştüm." Seokjin o an kendinden ölesiye nefret etti. Tam o an ölmek istedi. Ona dokunan ve canını yakan herkesten nefret ediyordu. En çokta kendinden. "Sonra sen geldin," bu sözleri sarf edeceği için hafif tebessüm etti.

İmpotente ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin