- Şey ımm.. acaba eşyalarım tam olarak nerede ? Zahmet olmazsa-
- Hepsini kalacağın odaya koyduk. Şimdi çeneni kapatabilirsin.
Öfkeli olmayan ama soğuk ve sert bir ifadeyle kurduğu cümlesini bana duyurduktan sonra ben de onun dediğini yapmaya karar verdim ve çenemi kapayıp başımı yere eğerek koridorda yürümeye devam ettim. Tanrım neden bu kadar kaba olmak zorundaydı ki ? Onun sinirlerine bu kadar dokunuyor olmamın mutlaka bir sebebi olmalıydı. Ama ne olduğunu nereden bilebilirdim ki ?
Yürürken geçtiğimiz yerleri başımı kaldırmadan merakla inceliyordum. Aynı dışı gibi içi de pek ihtişamlı olmayan bu ufak ev, aslında sevimli ve rahat bir düzene sahipti. 6 kişinin yaşadığı bir eve göre oldukça temiz ve düzenli görünüyordu. Sık sık temizlik yapıyor olmalılardı. Her ne kadar dağınık bir insan olsam da yaşayış şekillerini takdir etmiştim. Bir süre daha yürüdükten sonra içeride iki iki dolap, iki yatak, bir lavabo, çalışma masası ve büyükçe bir koltuğun olduğu bir odaya gelmiştik. Oda oldukça geniş ve şirin görünüyordu ve ah bir saniye. Neden tüm eşyalardan ikişer tane vardı ?
- Burası senin kalacağın oda. Bir kişiyle daha kalacaksın.
- Bir kişi daha mı ? Hmm anladım. Kim o ?
- Kura çekeceğiz daha belli değil. Her neyse fazla gevezelik etme daha eşyalarını yerleştirmemiz gerekiyor. Zaman kaybetmeyelim.
Sessizce bir nefes verdim ve başımı salladım. Aramızda geçen tüm diyalogların geneli benim çenemi kapatmam, asıl yapmamız gereken şeyler veya yolundan çekilmemle ilgiliydi. Sanırım benden cidden de nefret ediyordu. Ne hoş. O yatağın yerini değiştirip perdeleri de aralarken nen de tam o sırada odanın köşesinde bir yerde daha önceden farketmemiş olduğum büyük bir eşya yığını görmüştüm. Çocuk pencereleri de açıp içeriye temiz hava girmesine izin verdikten sonra o yığına yönelmişti. Bunlar benim eşyalarım olmalıydı. Ama ben hiç eşya getirmemiştim ki.
- Al bunları dolabına yerleştir. Dağınık koyayım deme sakın yoksa önce Hoseok sonra da ben senin beynini dağıtırım.
- Ne bunlar ? Haa kıyafetmiş.
Çocuğun bana bakmadan üzerime fırlattığı kıyafetleri toparlayıp kollarıma aldım ve şöyle bir inceledim. Tam da tahmin ettiğim gibi bu kıyafetlerin hiçbiri benim giydiğim tarzda ya da bana ait olan kıyafetler değildi. Onların olmalıydı. Ama sanırım şimdilik idare etmem gerekiyordu o yüzden çok da umursamadım. Dolabın kapağını açtım ve kucağımda biriktirdiğim kıyafetleri yatağın üzerine bıraktım. Kıyafetleri teker teker katlayarak dolabın çekmecelerine yerleştirirken bir yandan da kendi kendime sessizce şarkı mırıldanıyordum. Dışarıya açılan pencereden odanın içine bal kokusuna benzeyen tatlımsı bir koku süzülmeye başlamıştı.
- Bu oyunu nasıl kazanacağım ki ben ? Tanrım her şey çok zahmetli. Savaşmam gerekiyor, tecrübe puanı denen şeyi almak için sürekli ilkler yaşamam gerekiyor, ki bunu nasıl yapacağımı da bilmiyorum. Mesajlaşmam gerekiyor. Neden sadece birini bulup çekip gidemiyorum oyunun adı Love Game. Make Yourself A New Better Life Game değil ki amına koyayım.
- Ne o çok mu üşendin ?
Sessiz söylenmelerime karışan yabancı bir ses beni transtan çıkarmış ve ben de aceleyle doğrulacağım derken elimdeki tişörtü yere düşürmüştüm. O çocuk banyoyu silmeyi bırakmamıştı ve bana da bakmıyordu. Belki de bu alttan alttan konuşmak için iyi bir fırsat olabilirdi.
- Hayır ben sadece.. bilmiyorum oyun sanki fazla zamanımı harcıyor. Ne bileyim ismi sadece Love Game ama biz bundan başka bir sürü şey yapıyoruz. Oyunun ismiyle amacı arasında en ufak bir bağlantı yok. Sen bunu hiç saçma bulmuyor musun ?
- Hiçbir şey göründüğü gibi değildir buna alışsan iyi edersin.
Ne demek istemişti ki şimdi ? Yerimde durup bir süre boş boş ona baktım. Elindeki uzun saplı süpürgeyle banyoyu ve parkeleri siliyordu. Şimdi kesin çok önemli bir şey söylemişti ama ben, yani radyasyondan beyni eriyen bir birey olan ben hiçbir şey anlamamıştım doğal olarak.
- Ölü balık gibi bakmayı kes de işine odaklan. Akşam çıkıyorsun daha yapılması gereken çok iş var. Her gün her gün oyuna girmeyi planlıyorsun herhalde.
- Siz benim ne zaman çıkacağımı nereden biliyorsunuz ?
- Aish cahilliğin başımı ağrıtıyor. Her şeyi sorgulamayı kes de yerleştir şu dolabı artık. Bir saattir aynı pantolonu katlıyorsun.
Kendimi haklı çıkarabilmek adına katlamakta olduğum yırtık kotu yatağın bir kenarına aceleyle fırlattım. Evet söylediği doğruydu ama savunmamı yapmak zorundayım elbette.
- Hiç de bile !

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LӨVΣ GΛMΣ - Jjk+Myg
FanfictionBizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Love Game'e hoşgeldiniz Bay Min Yoongi... İyi eğlenceler. -Bu ficteki olaylar asla direkt olarak idollere zarar verme, tecavüz, hakaret etme vs. amaçlı değildir kişiler sadece fic senaryosuna göre karakter...