19- Come To Me

662 75 23
                                    

- Ne demek istiyorsun sen yani dışarıda beni sizi ve herkesi gebertmek isteyen bir düzine delirmiş herif mi var ?

Çocuk göğsünü tutarak kanepeye uzattığı bacaklarını aşağıya sarkıttı ve koyu gözlerini benimkilere dikti. Her ne kadar konuşmak için yeteri kadar gücü bile olmadığını düşünsem de içeri geçer geçmez bana her şeyi hiç zorlanmadan açıklamıştı. Yine her zaman olduğu gibi hakkında konuşulan hiçbir şeyi anlayamadığım muazzam oyun beni şaşırtmamıştı. Anladığım, daha doğrusu anlamaya çalıştığım kısmı açıklamaya çalışırsam sanırım ortaya şöyle bir tablo çıkıyordu;

Yedimizi de öteki tarafa yollamak isteyen bazı gerçek ya da gerçek olmayan kişiler vardı ve oyun adalet sağlamak amacıyla iki tarafı da birbirlerine savaş açmaya itiyordu. Kısacası hepimiz ölecektik. Yani en azından sadece ben. Buna kesinlikle emindim. Bir kere bu oyunun sadece minnoş bir flörtleşme oyunu olması gerekiyordu. Tamam aslında çok da minnoş olmak zorunda değildi. Yani ben en azından bir sextinge hayır demezdim. Ama şimdi bunca şeyin üzerine bir de uğraşmam gereken düzinelerce rakibim vardı. O değil de biz ne için rakiptik ki ? Sanırım amacımız sadece oyunu kazanmaktı ?

Karşımdaki kanepede oturan tavşan benzeri varlığa bakarken aynı zamanda da beynimin içerisinde gürültü çıkaran bütün o sesleri susturmaya çalışıyordum. Ama pek başarılı olmuyordu. Bunca zaman sadece küçük veya klişe kurallara sahip video oyunlarıyla karşılaşmıştım. Ama böyle bir oyunu ilk kez görüyordum. Ve bu durumda afalladığımı söylemek çok yerinde olurdu.

- Neye bakıyorsun sen bir saattir ?

- Aaa... h..hiç gözüm dalmış. Sadece ne yapacağımı düşünüyordum.

- Evet düşünmelisin. Sonuçta kaç kişinin seni öldürmeye geldiğini bilmiyorsun.

- Ne yoksa sen biliyor musun ?

- Biliyorum demedim. Senin bekçiliğini de mi benim yapacağımı düşünüyorsun yani ? Şu götünü kollamayı öğren artık.

Gergin bir nefes verip oturduğum yere iyice gömüldüm. Diğerleri hâlâ ortalıklarda görünmüyordu. İyi olup olmadıklarını merak etmeye başlamıştım. Sonuçta bu tavşan çocuk gibi kalıp kişileri bile bu kadar benzetebilen insanlar varsa beni dışarıya adımımı attığım anda tek vuruşla katlederlerdi.

- Şey Hoseok nerede biliyor musun ? Veya Jimin ? V ? Ya da diğerlerinden biri ?

Çocuk bir iç çekti ve gelişigüzel olarak sarılmış omzunu sıvazladı. Omzu ciddi bir şekilde kanıyordu ve durdurulması için belinde bağlı olan ince gömleğin yırtılmış bir parçasıyla özensizce bağlanmıştı. Anlaşılan o koşuşturma içinde tek yapabildiği gömleğini yırtıp omuzuna bağlamak olmuştu. Yani en azından ben öyle tahmin ediyordum.

- Bilmiyorum. Hattı temizlemek için tek kişiler olarak kasabanın çeşitli yerlerine dağılmıştık. Yalnızım.

- Ah anlıyorum.. yaran nasıl ? Pek cidd görünmüyor ama yine de kan kaybediyorsun.

Gözümle omzunu işaret ettim. O sırada yere diktiği gözlerini kaldırıp bana dikmişti. Elini sanki bir şey olmamış gibi omuzundan yavaşça çekti ve dizinin üzerine koydu. Yalnız ben elini oradan çektiği anda avuç içinde oluşan geniş kan lekesini bir kaç saniyeliğine de olsa görebilmiştim. Bu manzarayla kalbim sızladı.

- Acı verici görünüyor yardım etmemi ister misin ?

- Hayır yok bir şey. Canım acımıyor.

- Dalga mı geçiyorsun ? Acıyıp acımaması kimin umrunda ? Ver de bakayım işte.

Vereceği cevabı beklemeden oturduğum yerden kalktım ve yanına oturdum. O sırada gözleri hâlâ benim üzerimdeydi. Elimi tereddütle yeniden omuzuna koydum ve sımsıkı bağladığı kanıyla kirlenmiş gömlek parçasını çözmeye koyuldum. Resmen ona dokunduğum anda midem kasılmıştı. Tanrım neden böyle tepkiler vermek zorundaydım sanki ? Bu çok tuhaftı.

- Ne oldu buraya ?

- Ok sıyırdı. Önemli bir şey değil.

- OK MU ? NE DEMEK OK ? BİLDİĞİMİZ ŞU YAYLI OK ?

- Nesin sen mağara insanı falan mı ? Evet bildiğimiz ok. Sadece sıyırıp geçti. Ciddi bir şey değil.

Tanrım sanırım işim gerçekten bitmişti. Bu insanlar beni kesinlikle gebertirdi. Bu kaslı tavşan çocuk gibi birini bire yaralayabilen varlıklar beni püre yapıp fırınlardı.Bu lanet oyunun kurulumunu bilgisayarımdan kaldırıp oyun dükkanını da polise ihbar etmek için çok mu geç kalmıştım acaba ? Ama dur o zaman tavşan çocuğu bir daha asla göremezdim. Kötü fikir kötü fikir.

- Sakinleş biraz senin de silahın var.

- Ha ? Hangi silah ?

- Namj- yani sana silah alan çocuğu hatırlıyorsundur.

- Aaa evet doğru. Benim de silahım var. Ama bu ne işe yaracak ki daha doğru dürüst nasıl kullanacağımı bile bilmiyorum.

- Mecbur öğreteceğiz elbette. Önce şu omuzumun üstesinden bir geleyim, sonra hallederiz.

- Bana silah kullanmayı mı öğreteceksin ?

- İstersen öğretmeyeyim ?

Sanırım cennete düşmüştüm. Bu aşırı yakışıklı tavşan çocuk bana bizzat nasıl silah kullanacağımı öğretecekti.

LӨVΣ GΛMΣ - Jjk+MygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin