Y/N: Yazdıklarım çok saçma. Nasıl 8 bin olabildi bilmiyorum. Ama teşekkür ederim. Utandım.
Hepimiz Jungkook'un işini yapmayı bitirmeden bize bağırarak eve gitmemizi söylediğini işittikten sonra mecburen onu orada bırakmış ve eve doğru tüm hızımızla koşmaya başlamıştık. Daha doğrusu ben hâlâ onun yanında kalmakta ısrarcıydım ama en sonunda Hoseok beni tutmuş ve zorla yanlarında götürmüştü. Bana ise sadece o beni sürüklerken Jungkook'un üstüne sıçrayan kan lekelerini dehşetle izlemek kalmıştı. Şimdi ise zihnimden bu görüntüyü kazıyarak çıkartmaya çalışıyordum. Çok korkutucuydu.
- Yoongi iyisin değil mi ?
Evdeydik ve herkes hiçbir şey yaşanmamış gibi rahat, kendince işlerle meşgul oluyorlardı. Ayrıca daha fazla dayanamayarak hepsinin teker teker isimlerini öğrenmiştim. Bunun oyunun kurallarına aykırı olduğunu biliyordum elbette. Ama böylesine saçma bir oyunun tüm kurallarına uyacaksam o zaman ne eğlencesi kalacaktı ki ? Yine ne yaptıklarını pek anlamasam da az önce yapılan saldırıyla ilgili olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Önceden V dediğim ama şimdi adının Kim Taehyung olduğunu öğrendiğim çocuk yanıma oturmuş ve iyi olup olmadığımı anlamak için dikkatle beni süzüyordu ama ben endişeliydim. Yaralı olmadığım için iyi olduğumu düşünüyor olmalılardı ama ben hiç de iyi değildim.
- Jungkook ? O ne zaman gelecek ?
Taehyung sorduğum sorunun üzerine kaşlarını hafifçe kaldırdı ve düşündüğünü anlamamı sağlayacak bir şekilde hımladıktan sonra arkasında bir şeyler yiyen Jimin'e baktı. O sırada Jimin'le birkaç saniyeliğine göz göze gelmiş ve hafifçe tebessüm etmişlerdi. Belki de artık tavşan çocuğun ismini biliyor olmamı duyduklarına şaşırmışlardı kim bilir ? Ama bu sadece iki saniye sürmüştü.
- Birazdan gelir sanırım. Onun için bu kadar endişelenmene gerek yok ona bir şey olmaz.
- Ama en son buraya geldiğinde yaralıydı. Kanaması da vardı. Hâlâ o ne olduğu belirsiz şeyi tek başına yok etmeye çalışarak kendini zorluyor. Ne zannediyor bu kendini.. orada ölüp giderse ne olacak ?
Taehyung beni dinlerken ancak neon veya bebek mavisi şeklinde adlandırabileceğim parlak renkteki saçlarını eliyle geriye attı ve ağzında çiğnediği sakızı şişirerek açık mavi renkte ufak bir balon haline getirdi. Bir yandan da dediklerimi ilgiyle dinliyordu. O görüntüyü görmemle bir süre duraksamış ve aslında bunca zamandır içlerinde durduğum insan topluluğunun her birinin mükemmel olduğunun farkına varmıştım.
Tuhaf bir şekilde bu oyunda şu ana kadar tanıdığım hiç kimse tipik bir görünüşe sahip değildi. Namjoon zeki olduğunu kolayca belli eden elit bir tavra ve inanılmaz derecede güzel gözlere sahipti. Kıvrımları, bitiş noktası ve kirpikleri sanki bir sürü insan tarafından matematiksel ölçüler alınarak yerlerine konmuş gibiydi. İsminin Jin olduğunu öğrendiğim çocuk kendi başına adeta bir şaheserdi. Kesinlikle her işte kusursuz ve insanları ikna etme çabası çok güçlüydü. Onun yüzünden en son seferde kendimi bodrumu süpürürken bulmuştum. Özellikle konuşurken ki ses tonunun yumuşaklığı insanın nedenini bilmediğim bir şekilde tüylerini diken diken ediyordu.
Hoseok ise şu ana kadar gördüğüm en kusursuz yüz hatlarına sahip insanlardan biriydi. Güldüğünde kalbe benzeyen dudakları ve bembeyaz dişleri vardı. Ayrıca nedense bedeni her zaman kaynıyormuşçasına çok sıcaktı. Bir keresinde kazara koluna dokunmamla elimi tıslayarak geri çekmem bir olmuştu. Evet bu cidden tuhaf. Jimin kendi kendine renk değiştirebilen parlak gözlere sahipti. Buna ilk şahit olduğumda gerçekten çok şaşırmıştım ama sonuçta şu ana kadar karşılaştığım şeylerin yanında bunu da normal karşılamam gerekiyordu. Göz rengi tahminimce duygularına göre değişiyordu. En son seferde onu Hoseok'a bakarken gördüğümde gözlerinin pembemsi bir renk aldığını, duvarda kendisine doğru yürüyen bir örümceği fark ettiğinde ise sarıya dönüştüğüne şahit olmuştum. Bunun yanısıra kolay sinirlenen ve ilgiye muhtaç bir yapıya sahipti. Onu bu haliyle küçük bir bebeğe benzetiyordum. Sevimliydi.
Taehyung ise bunca kişinin arasında en rahat ve tasasız görünen insan olabilirdi. Ayrıca sivri köpek dişleriyle birlikte asla rengi solmayan neon mavisi saçlara sahipti. Dibi bile gelmiyordu ya, artık ne tür bir saç boyası kullanıyorsa. Yavru bir kurda benziyordu desem sanırım tanımım yerinde olur. Bu sevdiğim bir renk olduğu ve ben hayatımda daha önce hiç böyle saçlar görmediğim için ister istemez içimde saçlarıyla oynama isteği uyandırıyordu. Ama elbette bunu yapamazdım çok garip kaçardı.
- Sen ne düşünüyorsun öyle dalgın dalgın ?
- Ah sadece.. sorgu ? Biraz yaşananları düşünüyordum. Sanırım hâlâ tuhaf geliyor. Alışamadım.
- Sorun değil ㅋㅋ Şuna bak çoktan uyum sağladın bile. Yakında hepimizi geçecek kadar beceri kazanacağını düşünüyorum. Ben buraya bir ay falan alışamamıştım.
Jeon Jungkook. Onu tasvir etmem gerekirse o mükemmelliğin tanımıydı. İri parlak gözleri güldüğü zaman kırışarak kısılıyor ve yavru tavşanların boncuk gözlerini anımsatıyordu. İnce kiraz rengi dudaklara ve küçük bir burna sahipti. Bunun yanısıra resmen kendini her konuda zorladığını bağıran bir görünüşe sahipti. Sürekli bantlarla ve sargılarla sardığı bilekleri, kolları, parmakları, yaralı veya kesik dudakları, yanakları ve çok fazla kaslı bir vücudu vardı. Kısacası sürekli dövüş ringinden çıkıp gelmiş gibi geziniyordu ortalıklarda. Sanki bedeni bunu kendi kendine salgılıyormuş gibi her zaman bulunduğu ortamda erkeksi bir koku oluşturuyordu. Soğuk ve cesur tavrının altında sevimli bir kişiliği olduğunun farkına varmıştım. Kalın sesiyle iliklerinize kadar sizi dondurmasının yanısıra küçük bir elma bile hediye etseniz bununla mutlu oluyor ve bir çocuk gibi otuz iki diş sırıtıyordu. Ama şu ana kadar bana bu şekilde sırıttığını görmemiştim. Keşke bana da öyle sırıtsa.
- Ah sonunda gelebildin Kook.
Hoseok'un sesini ve kurduğu cümleyi duymamla kafamı hızlıca kaldırmam bir oldu. Jungkook tamamen harap olmuş bir şekilde kapıdan içeri girmiş ve yorgunluk akan bir ifadeyle hafifçe tebessüm etmişti. Tebessümünü görmek içimde yangı düzeyinde bir erimeye sebep olurken o da yavaşça Hoseok'a sarılmış ve sessizce kıkırdamıştı.
- Her şey yoluna girdi. Hepsi öldü ve halk da evlerine dönüyor.
- Harikasın ! O halde Yoongi artık gidebilir değil mi ?
Hayır hayır. Şu an gitmek istemiyordum. Yalvarır bakışlarla dönüp Jungkook'a baktığımda göz göze gelmiştik. O da mı bana bakıyordu ? Bana bakıp başını sallayarak hımladı ve sonra da Hoseok'a döndü.
- Ben ona eşlik ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LӨVΣ GΛMΣ - Jjk+Myg
Fiksi PenggemarBizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Love Game'e hoşgeldiniz Bay Min Yoongi... İyi eğlenceler. -Bu ficteki olaylar asla direkt olarak idollere zarar verme, tecavüz, hakaret etme vs. amaçlı değildir kişiler sadece fic senaryosuna göre karakter...