- Belim, kollarım, dizlerim çok ama çok aşırı fazla ağrıyor. Her tarafım ağrıyor. Sanırım geberip gideceğim şu an kesinlikle son nefeslerimi veriyor olmalıyım.
- Alt tarafı bir kaç parça şey katladın ben ise tüm odayı topladım. Küçük bir kız çocuğu gibisin.
- Senin insan olduğundan bile emin değilim zaten. Ayrıca cinsiyetçilik yapma. Bence sen insan falan değilsin sana bu kadar güç fazla. Hangi normal insan koskoca kanepeyi sırt çantası taşıyormuş tek omuzunda taşıyabilir ki ? Bu fizik kurallarına falan aykırı olmalı.
Ona sesimi yükseltmemle ve onu ufaktan övmemle beraber karşımdaki çocuk da bana yandan belli belirsiz bir gülüş sunmuştu. O kadar kısa sürmüştü ki ben güldüğünü o gülmeyi kestikten sonra anlamıştım. Daha sonra eski sert tavrına geri döndü ve yeniden konuştu. Neden daha fazla gülemiyordu sanki ?
- Haydi kaldır şu koca kıçını yataktan da salona git. Kura çekip bu odada kiminle kalacağına karar vereceğiz.
- Ama çok üşeniyorum ve yorgunum. Gerçekten çok yoruldum beni bırak sen git. Kura çektikten sonra bana kimin çıktığını söylersin.
- Kalk.
- I-ımm yorgunum ben burada biraz uyuyacağım.
Yatakta sırtımı ona çevirmiş tembel tembel yatarken gözlerimi hafif aralamamla burnumun hizasında duran kocaman kılıcı görmem bir olmuş ve korkuyla çığlık atarak yerimden geriye fırlamıştım. Bu çocuk deli falan mıydı ne diye burnumun dibine kanlı canlı bir kılıç tutmuştu ?
- N..napıyorsun kınına geri sok o şeyi ! Öldürecek misin beni yoksa ?!
- Kalk yoksa canını yakarım. Senle uğraşacak vaktim yok.
Bunu dedikten sonra burnumun dibine tuttuğu kılıcı çekip çıkardığı yere geri koydu ve yavaş adımlarla odadan çıktı. Ben o sırada titreyerek yataktan kalkarken bir yandan da sessizce kendi kendime mırıldanıyordum.
- B...bu şey yasal mı be ?! R..resmen bana kılıç çekti beni ö...öldürecek sandım. Delirmiş falan olmalı. Bence d...dur ben kesinlikle bu evde ölürüm. Çamaşırlarımı toplamadım falan diye boğazımı keser artık. Tanrım... ne diye düştüm ben buraya ?
Yataktan kalkıp üzerimi başımı silkeleyerek düzelttikten sonra odadan çıktım ve salona doğru yürümeye başladım. Salondan gelen fısıldaşma ve konuşma seslerini olduğum yerden dahi duyabiliyordum. En sonunda salonu bulup başımı çekingence kapıdan içeriye doğru uzattım. O sırada orada bulunan herkesin başı bana doğru çevrilmişti.
- Sonunda gelebilmişsin. Haydi içeri gel biz de tam kiminle beraber kalacağına karat vermek için kura çekecektik.
Hoseok bunları dedikten sonra önünde duran masadanın üzerindeki kağıtları makasla kesen Jimin'e bakmıştı. İkisi bir süre göz göze geldikten sonra bana dönmüş ve oturmam için koltuğu işaret etmişlerdi. Sikeyim bana kılıç tutan çocuğun yanına oturursam beni doğrar mıydı acaba ? Ona karşı içimde büyük bir korku duygusu oluşmuştu. En sonunda beni kılıçla doğraması ihtimalini boşverip o çocuğun yanına oturdum ve Hoseok'a bakmaya başladım. Jimin ve o önlerindeki bir kağıdı kesmiş ve küçük küçük katlayarak benim haricimdeki herkese bir parça vermişlerdi.
- Şimdi hepiniz size verdiğimiz kağıtlara isminizi yazıp geri katlayın ve masaya bırakın. Yoongi aralarından birini rastgele seçecek sonra da ben kimin çıktığına bakacağım. Yoongi'nin isimlerinizi görmesi yasak biliyorsunuz.
Herkes bunu duyduktan sonra öne eğilip isimlerini yazmaya başladı. Ben de o sırada kağıtlara bakmadan herkesi inceleme fırsatı bulmuştum. Bu yüzden de herkesi ezberleyebilmek ve kafama kodlayabilmek için iyice inceledim. Artık herkesin yüzünü ezbere olduğuma emindim. O çocuk hariç. Çünkü o hemen yanımda oturuyordu ve ona bakarsam belki kağıdını görebilirdim. Bir süre sonra herkes elindeki kağıtları masanın üzerine bıraktı. V denen çocuk eliyle hepsini bir köşeye toparlamış ve küçük bir tepecik haline getirmişti. Daha sonra da gözüyle yanına gelmemi işaret etti. Ben de oturduğum yerden yavaşça kalktım ve onun yanına gittim.
- Seç bakalım birini.
Önümde duran katlanmış küçük kağıtlara şöyle bir baktım. Neden düşündüğümü bilmiyorum ama seçerken hangisini seçeceğim konusunda epeyi düşünmüştüm. Ve en sonunda bana en uygun görünen kağıdı seçtim ve içini açıp bakmadan Hoseok'a uzattım. Hoseok benim yerime kağıdı açıp bakmıştı.
- Ah sen J- a... öhm yani sen onunla kalacaksın.
Başımı kaldırıp eliyle işaret ettiği kişiye baktım. Koyu saçları, geniş omuzları ve kalın dudakları olan o çocuk. Onu sık sık şu belirgin gamzeleri olan çocuğun yanında görüyordum. Ama henüz onunla konuşamamıştık. Ne tuhaftır ki içimdeki küçük bir ses nedense bana kılıç doğrultan çocukla kalmak istemişti.
- Hyung siz o halde odaya yerleşin. Geri kalanların düzeni aynı kalsın.
- Hoseok bekle. Ben onunla cidden kalmak zorunda mıyım ?
- Hyung Yoongi'yle kalmak istemiyor musun ? Yoksa onu sevmiyor musun ?
- Ah hayır öyle demek istememiştim. Yani ben sadece acaba şey ile aynı odada kalıp kalamayacağımı soracaktım.
Bunu dedikten sonra hemen yanında oturan belirgin gamzelere ve metal rengi saçlara, üstelik bana silah almamda yardımcı olmuş olan kişiye bir kaç milim yaklaşmıştı. Yanındaki de bunun üzerine hafifçe geriye çekilmiş ve onun omuzunu tutmuştu. Çok yakın davranıyorlardı.
- Ah onunla. Evet tamam öyle olsun madem. Hmm Yoongi o halde sen şey ile kal.
- Kiminle ?
- Onunla işte.
Bu sefer işaret ettiği yere bakınca kolunu dizinin üzerine koymuş bir eliyle de kakülleriyle oynayan o çocuğu görmüştüm. Demek ki içimdeki küçük sesin isteği gerçek oluyordu. Bunun üzerine masanın yanından ayrıldım ve o çocuğun yanına geri oturdum. Tanrım dizlerimiz birbirine değiyordu. Ama peki bu neden bana kendimi tuhaf hissettirmişti ki ?
- Anlaşılan beraber kalacakmışız.
- Eğer dolabını her akşam düzenlemezsen seni bu kılıçla doğrar ve çekmeceme parçacıklar halinde dizerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LӨVΣ GΛMΣ - Jjk+Myg
FanfictionBizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Love Game'e hoşgeldiniz Bay Min Yoongi... İyi eğlenceler. -Bu ficteki olaylar asla direkt olarak idollere zarar verme, tecavüz, hakaret etme vs. amaçlı değildir kişiler sadece fic senaryosuna göre karakter...