- Onlar neden burada ?
Ellerimle masadan destek alarak hafifçe Hoseok'a eğildim ve kısık bir ses tonuyla konuştum. Hoseok bir kaç saniye bana sanki ilk başta ne dediğimi anlamıyormuş gibi baktıktan sonra gözlerine oraya çevirmiş ve benimle aynı ses tonunda konuşmuştu.
- Ju- y..yani şey öhm ayrı takılmayı seviyorlar biraz.
Hoseok sanki ağzından az daha bir şey kaçıracakmış gibi cümlesinin yarısında elleriyle ağzını kapadı ve başka bir yere bakarak konuşmaya devam etti. Sanki ne düşündüğümü anlıyormuş gibiydi. Bu oldukça tuhaf gelmişti.
- Hey bak. Seni umursamadıklarını düşünüyorsan yanılıyorsun. Sadece yeni olduğun için senle konuşmakta tereddüt ediyorlar. Bu her ortamda böyledir bilirsin. Gidip biraz konuşmaya ne dersin ?
Hımladım ve gözlerimi onlardan ayırmadan başımı salladım. Ama aslında bu konuda ona pek katılmıyordum. Hepsi uzaktan kendi başına buyruk kişiler gibi gözüküyorlardı. Hepsini dikkatlice gözlemliyordum. Çoğunluğu ya birbirine benzer giyiniyordu, ya da sürekli beraber takılıyordu. Tıpkı normal arkadaşlar gibi birbirlerinin söylediği şeylere gülüyorlar ve şakalaşıyorlardı. Bana okulumdaki klişe arkadaş gruplarını hatırlatmışlardı. Bir oyunun içine hapsolmuş insan topluluğunu değil.
Aralarından metal grisi rengi saçları olan uzun boylu, oldukça belirgin gamzelere ve zeki bakışlara sahip biri gözlerini bana dikti ve bir süre bana baktıktan sonra yanında dikilen siyah saçlı, kalın dudaklı ve oldukça geniş omuzlara sahip olana bir şeyler fısıldadı. Benim hakkımda konuşuyor olmalıydılar. Her ne kadar bunun için can atıyor olsam da onlarla ilgilenmiyor gibi yapmaya devam ettim. Hoseok'a baktığımda tırnaklarını kemirerek onlara bakıyordu. Gözlerinde küçücük bir endişe kırıntısı gördüğüme yemin edebilirdim. Bu ortamda benle ilgili dönen bir şeyler mi vardı ki yoksa ? Oysa hiçbirini anlayamıyordum.
- Hoseok. Sanırım o ikisi benim hakkımda konuşuyorlar. Sen ne düşünüyorsun ?
- Hm hm..
- Hoseok.
- Hm... ha ne ? Efendim ?
- Sen beni dinlemiyor musun ?
Hoseok'un da kafası ayrı bir dalgındı. Bir nefes vererek o ikisine döndüm. Bekle buraya geliyorlardı. Ne yapacağımı bilemeyerek biraz panik olmuş şekilde Hoseok'a döndüm. Bana elleriyle "sakin ol" anlamında bir hareket yaptıktan sonra geri çekildi.
- Selam Min Yoongi. Adın buydu değil mi ?
Başımı sallayarak bana soruyu yönelten hafif esmer tenli ve uzun kaküllü çocuğa döndüm. Beni sanki yabancı bir objeymişim gibi gözleriyle detaylıca süzmüştü. Aslında onlar için de öyle olup olmadığım da tartışmaya açık bir konuydu. Ne diyeceğimi bilememiştim. Gözlerimi hızlıca diğerleri arasında gezdirdim. Hepsinin bakışları aynıydı. Sadece aralarından bir tanesi biraz daha farklı bakıyor gibiydi. Daha önce kesinlikle görmüş olduğum kişi. Diğerlerinin bakışlarında yatan alaycı ifade onda yoktu. Bakışları özel olarak dikkatimi çekmişti.
Bir süre sadece ona baktım. Diğerlerinin sesleri ve görüntüleri etrafımda bir uğultu ve bulanıklık şekline gelmiş gibiydi. Gözünüzün bir yere dalıp gittiği zamanlar gibiydi. Çevrenizdeki diğer şeyler yavaş yavaş görüşünüzden kayboluyordu. Ama bu onun aksine bilerek yaptığım bir şeydi.
- Sana burada başarılar. Umarım fazla zarar görmeden geriye dönebilirsin. Tanıştığımıza memnun oldum.
Hafifçe silkelendim ve gözlerimi bir saattir dik dik bakmakta olduğum çocuktan çekip bana bu cümleyi kuran kişiye döndüm. Ortamdaki müzik ve ışıklar sanki modumuzu çekmek istercesine sık sık değişiyordu. Burası biraz fazla gürültülü olmaya başlamamış mıydı ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LӨVΣ GΛMΣ - Jjk+Myg
FanfictionBizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Love Game'e hoşgeldiniz Bay Min Yoongi... İyi eğlenceler. -Bu ficteki olaylar asla direkt olarak idollere zarar verme, tecavüz, hakaret etme vs. amaçlı değildir kişiler sadece fic senaryosuna göre karakter...