Y/N: Bu aralar kimse attığım şeyleri görmüyor.
- Hayır hayır bekle. Neden hâlâ açılmıyor ?
Yaklaşık 1 saat gibi bir süredir ısınmaktan fırın gibi olmuş bilgisayarımın başına çökmüş bir türlü açılmak bilmeyen oyunu açmaya çalışıyordum. Ama işe yaramıyordu. Uyandığım anda oyuna geri girmeye ya da hiç değilse oyunu çalıştırmaya çalışmıştım. Ki zaten oyuna nasıl gireceğimi de tam olarak bilmiyordum. Sanırım oyun açıkken uyumam gerekiyordu ? Ama oyun hata vermiş ve açılmamıştı. Defalarca denememe rağmen de hâlâ açılmıyordu.
Bıkkınlıkla bir nefes vererek sandalyemi geriye çektim ama biraz fazla güç kullanmış olacaktım ki sandalyemle birlikte yere kapaklanmam bir oldu. Ellerimi yere koyup omuzumu ovuşturarak doğrulduğumda ekranda hâlâ kırmızı puntoyla yanıp sönen "HATA" yazısını görmüştüm. Elimde olmadan ümitsizce iç çektim. Oyunu bir bilgisayarcıya göndersem ters bir şey olur muydu acaba ? Çünkü bu şeyi mutlaka çözmem gerekiyordu.
Bekle belki de bu kötü bir fikirdi. Panikten tamamen saçmalamaya başlıyordum sanırım. Kim lanetli veya insanı içine çekebilen tamamen hükümetten gizlenmesi gereken dünya dışı bir oyunu teknik servise gönderirdi ki ? Evet hiç kimse. Ayrıca ya oyunu alıp da bana geri vermezlerse ? Bu şeyin sorunu her neyse kendim halletmeliydim. Ne de olsa risk alamazdım. Ama nasıl ?
Gözlerimi bir kez daha bilgisayara çevirdim. Oyun kilitlenmiş ve bilgisayarım da oyun açıkken kilitlendiği için aşırı ısınmıştı. Tereddütle elimi kasaya koyduğumda acıyla tıslayarak geri çekmiştim. Tanrım cidden de çok sıcaktı sanki yanan bir sobaya dokunmuştum. Yanan parmağımı ağzıma koyup depodaki alet çantasını almak üzere odamdan çıktım. Belki de kasanın kapağını ayırırsam bilgisayar kapanırdı. Mantıken bilgisayar kapanırsa oyun da kapanırdı. Aslında şu an en çok korktuğum şey bilgisayarın bu ısıdan patlamasıydı. Bir de oyun. İkisini de yeni almıştım çünkü yani.
Koridoru geçip kapaklı depoya geldikten sonra tam alet çantamı arayacaktım ki kapının usulca tıklatıldığını duydum. Şaşkınlıkla kaşlarım çatıldı. Kim beni bu saatte ziyarete gelirdi ki ? Acaba posta mı gelmişti ? Parmak uçlarımda durup tek gözümle mercekten dışarıyı, kapıyı tıklatan kişiye bakmaya çalıştım. En azından bir postacı görmeyi bekliyordum. Ama kimseyi görememiştim. Aklıma ansızın okuduğum hayalet hikayeleri ve klişe kendi kendine tıklanan kapılar gelince tüylerim diken diken olmuştu. Tamam kabul bu biraz ürkütücüydü.
- Saçmalama Yoongi hayaletler gerçek değildir.
Kendi kendime öğütler vererek kapı kolunu kavradım ve çok yavaş hareketlerle açtım. Hadi ama bebek değilim ben. Bir yandan da nefesimi tutuyordum. Kapı aralığından bir şey görememiştim. Bu yüzden bir delilik edip kapıyı bir anda tamamen açtım. Kapıyı açar açmaz bir anda karşıma çıkan kişiyi görmem yüzünden ödüm kopmuştu ve ciyaklayarak bir metre geriye sıçrayıp yere düşmüştüm. Elimi korkudan deli gibi atan kalbimin üstüne koydum ve kapıda durmuş bana boş boş bakan kişiye baktım.
Adını bilmediğim o siyah saçlı çocuk ?
Tanrım ismini bilsem işim çok kolay olurdu onu kendi içimde bile betimlemek zor.
Gözlerimi şaşkınlıkla kıstım. Bu oyunun içindeyken sürekli gördüğüm o siyah saçlı çocuktu. Gözleri boncuk gibi olan. Sevimli gülüşü olan. Onun varlığı yüzünden nedenini anlayamadığım şekilde mideme küçücük bir kramp girmişti. Ama asıl odaklanmam gereken şey burada ne işi olduğu ve evimi nasıl bulduğuydu ? Ve oyundan nasıl çıkıp geldiği.
- Senin burada ne işin var ? Üstelik evimi nereden buldun ?
Çocuk hiçbir şey demeden içeriye girdi ve ayağıyla kapıyı kapattı. Lanet olsun ki boyu benden birkaç santim daha uzundu bu yüzden onla aynı hizaya gelebilmek için azıcık parmak ucunda durmak zorundaydım. Bu utanç vericiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LӨVΣ GΛMΣ - Jjk+Myg
FanficBizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Love Game'e hoşgeldiniz Bay Min Yoongi... İyi eğlenceler. -Bu ficteki olaylar asla direkt olarak idollere zarar verme, tecavüz, hakaret etme vs. amaçlı değildir kişiler sadece fic senaryosuna göre karakter...