En sevdiğim ficim bu olabilir cidden, uzun zaman sonra yb yazmak çok eğlenceli olacak. İyi okumalar :)
Ne kadar zamandır konuşuyorduk bilmiyordum, hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim şu an bulutların üzerinde olduğumdu. Aptalca mutluluğumu gizlemeye bile çalışmıyordum artık, o kadar kızarmıştım ki. Elimi yanağıma yaslamış bir şekilde onu dinlemeye devam ettim. Ona kendimi anlatmıştım, video oyunlarını nasıl sevdiğimi, hayatımı ve burada bulunmanın ne ifade ettiğini. Mükemmel bir herif olmasının yanısıra iyi bir dinleyiciydi de. Lanet olası mükemmel herif.
Onun yanında olmak muazzam hissettiriyordu bana kendimi. Sanki gençleşiyor gibiydim, heyecanla doluyor gibi ve bağırmak istiyor gibi. Bunu nasıl yapıyor bilmiyorum, ama bana ihtiyacım olan her şeyi veriyor. Saçımın bir tutamı ile oynarken onu incelemeye devam ettim. Heyecanlı ve neşeli bir ifade ile hikayesini anlatırken masum görünüyordu. Eminim, bu manzarayı her gün görebilmek için nelerimi vermezdim.
- Sonra da yaratık yerine Namjoon'u vurmuştum. O gün bugündür ne zaman elimde silah tutsam benden uzak durur ㅋㅋ
Salak salak gülmeye devam ettim söylediklerine. O kadar yakışıyordu ki ona gülmek, bu sert kalıbının altında yatan minik bir çocuk olduğuna inanmamı arttırıyordu gülüşü. Elimdeki çay fincanını bilmem kaçıncı kere doldurdum. İlk başta garip gelen tadına artık alışmış, soğuyalı çok olmuş olan çayı bir iki yudumda bitiriyordum her seferinde.
- Ama her şeyin sonunda çok iyi bir savaşçı oldun. O halde buna değerdi ha ?
Gülümsedi bana bakarak. Başını salladı.
Sikeyim.
Çok güzel bir andayım şu an...
- Doğru. O zamanlarda çektiğim tüm zahmetlere değdi. Eski günler sayesinde şu an ben ve diğerleri güvendeyiz. Onların da benim de emeği sayesinde.
Fincanın kenarını parmağım ile ovarken dalgınca kafa salladım. "Hı hı" benzeri bir ses çıkmıştı benden bunu yaparken. Ne anlattığını bile doğru dürüst anlayamamıştım onu seyretmekten. Boğazımda bu etkileyici durumunun etkisi olarak bir yumru vardı, yutkunsam bile geçmiyordu. Dilim tutulmuş gibiydi.
- Jungkook, bir şey sorabilir miyim ?
Şekilli kaşlarını hafifçe kaldırarak gözlerini bana çevirdi. Bunu yaptığında kalbimden güm diye bir ses duyduğuma yemin edebilirdim. Elimdeki çay fincanını sehpaya bıraktım ve elimi saçlarıma atarak çekingence karıştırdım.
- Aslına bakarsan bugün boşum ve biliyorsun ki bir süredir oyunun mekaniğini çözme konusunda çabalıyorum. Bir ara vermenin iyi olacağını düşündüm. Yani eğer sen de istersen birlikte bir şeyler yapabiliriz ?
Her kelime ağzımdan çıkarken biraz daha kızardığımı hissedebiliyordum. Cevap olarak ne diyeceğini tam olarak kestiremiyordum ama evet demesi için o kısacık on saniyelik sürede ne kadar dua biliyorsam içimden saydırmıştım. Yüzüne hafif bir gülümseme yerleşti, kendinden emin ifadesi ile hımladı.
- Gezelim diyorsun yani. Olur neden olmasın ? Ah aynı zamanda ben de boşum.
BAŞARDIN YOONGI.
Kocaman gülümseyerek başımı salladım ve anın heyecanı ile küçük bir kıkırdamanın ağzımdan kaçmasına engel olamadım. Ama bunu umursamamıştım, tek dikkatim bana evet demiş olmasındaydı.
- Eşyalarımı alayım en iyisi.
Odadan hızla çıkmış ve muhtemelen şu an bu halime sırıtmakta olan Jungkook'u yalnız bırakarak Hoseok'un yanına koşmuştum. Elimle omzunu kavradım ve bedenine kendime doğru çevirerek hızlıca kulağına eğildim. Biraz afallamış ama bu hareketlerimden az çok ne yaşandığını tahmin edebilmişti. Böyle düşündüğünü de pişkin pişkin sırıtmasından anlamıştım.
- Hoseok, biraz sonra Jungkook ile çıkacağız ! Yani çıkmak derken öyle değil de-
- Bu harika bir haber Yoongi, ama zaten konuştuklarınızı duydum.
Göz kırparak gülmeye devam etti, aptal. Yine kapının arkasından dinlemiş olmalıydı, zaten Jungkook ile çöpçatanlığımı yapan bir tek o vardı. O da olmasa Jungkook'a yaklaşacak cesareti nasıl bulurdum ?
- Neyi bekliyorsun haydi koş ve eğlen. Bu şansı bir daha bulamayabilirsin, Jungkook çok meşgul bir insan.
- Doğru diyorsun. Kaçtım ben !
Hoseok'un yanından koşar adımlarla uzaklaştım ve odama, jungkook ile ortak olan odamıza, koşarak birkaç şey almaya başladım yanıma. Ayaküstü saçlarımı düzeltecek ve birkaç damla esans sürecek fırsatı da bulmuştum. Bu esansı da aslında öncesinde Seokjin'in çekmecesinden almıştım. Yani ödünç, evet ödünç olarak.
~
- Evet, ikimiz de birer tane alabiliriz. Teşekkürler. İyi günler efendim.
Elimde iki içecek ile önünde durduğum tezgahtan ayrıldım ve Jungkook'un yanına gitmek üzere arkamı döndüm. Elleri ceplerinde bir duruş ile beni izliyordu, sakin kalmalıyım. Derin bir nefes alıp verdim ve elimdeki içeceklerden birini ona uzatırken gülümsedim.
- Saçım olmamış mı yoksa ?
Neyden bahsettiğimi anlayarak içeceği elimden aldı ve gözlerini başka bir yöne çevirerek beni cevapladı.
- Aslında tam tersi, dikkat çekiyor. Bu renk sana çok yakışıyor.
Elimdeki içecek matarasının kapağını kapatıyordum ki duyduğum cümle ile hızlıca kafamı kaldırıp ona baktım. İltifat mı etmişti o yoksa yanlış mı duymuştum ?
- Ne var, niye öyle bakıyorsun ? Cidden yakışmış. Birinin bunu söylemesi gerek.
İlerleme kaydediyor gibi hissediyordum. Elimi daha az önce övdüğü saçlarıma geçirerek sırıttım, belki de gittikçe benden daha az nefret etmeye başlıyordur diye düşündüm. Bu harika haberdi.
Rüyada gibiyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LӨVΣ GΛMΣ - Jjk+Myg
FanficBizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Love Game'e hoşgeldiniz Bay Min Yoongi... İyi eğlenceler. -Bu ficteki olaylar asla direkt olarak idollere zarar verme, tecavüz, hakaret etme vs. amaçlı değildir kişiler sadece fic senaryosuna göre karakter...