Acar, okul çıkışı ağzında bir şarkı mırıldanarak eve doğru yürüyordu.. Bir anda görüş alanına İpek girdiğinde duraksadı, genç adam. Genç kız, ağlayarak koşuyordu. Nesi vardı böyle. O n, genç adam kalbi parçalanmış gibi hissetti.
İpek, Acar'ı fark etmeden hızla onun önünden geçti. O sırada Acar, genç kızın cebinden bir şey düştüğünü fark etti. Bir süre alıp almamakta tereddüte düşse de eğilip aldı. Bu bir mendildi.
Ama bu mendil...
Bir anda genç adamın kafasında şimşekler çakmaya başladı. Ne yani, İpek hâlâ saklıyor muydu bunu?
Üzerinde duran, yıllar önce kurumuş olan kana gözü iliştiğinde buruk bir şekilde gülümsedi, Acar.
Geçmiş;
Minik kız elindeki kumla dolu kovaya bakıp gülümsedi. Acar bunu görünce çok sevinecekti.
Acar'ın yanına geldiğinde onu başka bir kızla oynarken gördü. O kızı tanıyordu. Kızın adı 'Ece'ydi. Fakat Eceyi sevmiyordu. Çünkü Ece, onun barbie bebeğinin kafasını koparmıştı. Ayrıca gelecekteki kocasını elinden alıyordu.
Minik kız, bal yanaklarını şişirip sıkıntıyla bir nefes verdi.
Kaka Ece!
Minik ayaklarını yere vura vura Acar'ın yanına gitti. İnce çıkan sesiyle Acar'a seslendi.
"Acar?"Fakat Acar onu fark etmemişti.
Bu sefer sesini biraz daha yükseltip bağırdı. "Acar!"
Minik çocuk bu sefer ona dönmüştü. Aynı zamanda Ece de.
İpek, Ece'yi umursamadan elineki kumla dolu kovayı yere bırakıp konuşmaya başladı. "Acar bak kum getirdim. Hadi oynayalım. Hem bunlarla kumdan kale de yaparız. Kocaman olur. Getirirken biraz yoruldum. Ama seninle oynamak için her şeyi yaparı-" İpek'in lafını bölen Ece'ydi.
"Ne çok konuştun yaa. Hem ben Acar'a kum getirdim. Biz Acar'la oyniycaz. Gitsene sen!"
"Ama-" minik kızın lafını bölen bu sefer Ece'nin konuşması değildi. Ece onu yere itmişti.
Minik kız sırtüstü yere düştüğünde kafasını son anda vurmamayı başardı. Fakat kolunda hissettiği acıyla yüzünü buruşturdu.
Acar, İpek yere düştüğünde anında ayağa kalkarak Ece'yi itti. "Sen naptığını sanıyorsun! Çabuk git burdan! Bi daha seninle oynamayacağım!"
Ece, her ne kadar bu duruma sinirlenip, İpek'i kıskandıysa da saçlarını savurup bir şey demeden oradan ayrıldı. Onları annesine söyleyecekti!
İpek, Acar'ın yaptığı şeye gülümsese de kolundaki acıyla tekrar yüzünü buruşturdu. Koluna baktığında kırmızı bir sıvının aktığını gördü. Kolu kanıyordu.
Acar, hemen İpek'in yanına eğilip miniğinin kolunu tuttu. "Hiih, kanamış. Ama korkma ben yanındayım," diyerek cebinden, annesinin üzerine Acar'ın adını işlediği mendili çıkardı. Tam mendille İpek'in kolunu silecekken İpek "Acar, yapma. Annen onu sana yapmıştı. Pisletirsin," diyerek itiraz etti.
Fakat kalbi kendinden büyük olan Acar mendiliyle küçük kızın kolunu silerken konuştu. "Olsun. Annem bana bi tane daha yapar. Hem senin kanın benim mendilimi pisletmez ki. Sen pis değilsin, cicisin."
Minik kız ilerde evlenmek istediği çocuğun sözlerine şaşırmıştı. Hızla Acar'ın yanağına bir öpücük bırakıp kolundaki mendille kaçtı.
Arkasında ise yüzünde aptal bir gülümsemeyle yanağını tutan bir Acar bıraktı.
Şimdiki Zaman
O anlar genç adamın önünde canlandığında yüzündeki buruk tebessümün üzerinden, elindeki mendile bir gözyaşı düştü.
Genç adam mendile tutundu, sımsıkı tutundu. O'na tutunur gibi...
Mendili burnuna yaklaştırdı. Kokladı, kocaman kokladı. O'nu koklar gibi...
Kalbine bastırdı mendili. Öyle bastırdı ki, bir an mendil kalbiyle bütünleşecekti. O'nunla bütünleştiği gibi.
Seviyordu hâlâ genç adam.
İpek'i çok seviyordu...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MENDİL
Historia Corta•texting, tamamlandı. 0534***: Sen o kızın kollarında sabahlarken, 0534***: Ben senin mendiline sığındım. not: limon isimli kurgumdaki karakterlerin hikâyesidir. limon'u okumadan da okuyabilirsiniz.