İpek'in odasına girdim ve arkamdan kapıyı kapattım. Girer girmez burnuma İpek'in kokusu dolmuştu.
Yüzümde buruk bir tebessümle kokuyu içime çektim. Ardından çalışma masasına ilerledim. Masasında bir sürü kitap vardı. O, çalışkan bir öğrenciydi zaten.
Çekmecesini açtığımda bir mektup gördüm. Üzerinde benim adım yazıyordu.
İpek, bana mektup yazmıştı.
Hemen aldım ve tarihe baktım. Ölmeden bir kaç gün önce yazmıştı. Hızla okumaya başladım.
Güzel Gözlüm;
Bu aralar kalbim çok acıyor, neden? Hayattan hiçbir şey anlamıyorum. Sen yoksun. Kalbim yok. Ben, senin beni bıraktığın zaman şunu öğrendim;
Kalpsiz de yaşayabiliyormuş insan.
Olsun. Kalbim de senin olsun canım da.
Bu mektubu neden yazdığımı bilmiyorum. Ama şu sıralar kendimi her yerde emanet gibi duruyorum.
Gidecekmiş gibi...
Sen, beni seviyor musun, bilmem. Ama ben seni, senin için ölecek kadar seviyorum.
Mendilimi kaybettim. Artık her gece üşüyorum. Merak ediyorum sevgilim;
Mendilinle kolumdaki yarayı sarabilmiştin. Peki, kalbimdeki yaraları da yine mendilinle kapatabilir misin?
İpek
Saramamıştım sevdiğimin yaralarını...
Ben onu mutlu kazanmış, yaralı kaybetmiştim.
...
Üzgünüm... ama sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MENDİL
Conto•texting, tamamlandı. 0534***: Sen o kızın kollarında sabahlarken, 0534***: Ben senin mendiline sığındım. not: limon isimli kurgumdaki karakterlerin hikâyesidir. limon'u okumadan da okuyabilirsiniz.