"Efendim hyung?"
"Eşyaları bana ver."
"Neden ki?"
"Ben götüreceğim de ondan."
"Ama Kris hyu-"
"Şuan sinirli evet, belki beni görmek dahi istemiyor ona da evet. Bunları biliyorum ve tüm riskleri alarak ben götüreceğim."
"Peki hyung, sen bilirsin."
Tao bir kaç adımda yanıma varıp hazırladığı eşyaları bana vermiş ve Baek'in yanına geçmişti. Ortamda oluşan sessizlik gerginlik seviyeme asla yardımcı olmazken derin bir nefes almıştım.
"İyi şanslar."
Tao'nun şans dilemesinden sonra gülmüş ve gözlerimi Baek'e çevirmiştim. Çapkınca göz kırpmış ve piçimsi bir gülümseme takınmıştı. Ne düşünüyordu bu? Ne o öyle göz kırpmalar, sırıtmalar falan? Aa!
İkiliyi öylece bırakıp odadan çıktığımda banyoya doğru ilerlemiştim. Tek isteğim sinirinin geçmiş olmasıydı. Tabii birde kemiklerimin kırılmaması.. Planım şuydu: Banyodan çıkabilmesi için kıyafetlerine ihtiyacı vardı. Bense kıyafetlerini benle barışıncaya kadar vermeyecektim, ehehehe. Allah'ım inşallah planım işlerdi.
Amin..
Sonunda banyonun kapısına geldiğimde durmuş ve gözlerimi kapatıp derin bir nefes almıştım. Önce sakinleşmem gerekti.
Yaparsın aslansın.
Biliyorum ama sen söyle yinede.
Oq.
İçeri girdiğimde en son şeyden su sesi geliyordu. Ne denir ona?
Bilmem ama kabin olabilir bence.
Neyse işte, diğerleri boş olduğuna göre Kris en sonda olmalıydı.
Bu yaşta bu zeka..
İç sesi boşverip kabine doğru yönelirken Kris'in derin soluklarını duyuyordum. Hadi Chan! Kendimi son kez gaza getirirken elimi yavaşça kaldırıp kapıya vurmuştum.
"Getirdin mi Tao? Kapı açık gir de kenara koy veya dur orada bir yere koy, kimse yok zaten ben alırım."
Sesi düşündüğümden daha sakin geliyordu ama emin olun, her insan sesinin altında yatan siniri anlayabilirdi. Hem kapı açık gir de içeri koy da ne demekti? Senin bir sevgilin var bir kere! Kendini mi gösterecektin yani? Kapı açıkmış, hah!
Ney? Kapı mı açıkmış?
Sakın aklımdan geçen şeyi düşünme.
Ben düşünmesem aklından geçiremezsin Chan?
Hayır içeri girmeyeceğiz.
Gireceğiz!
Olmaz girmemeliyiz. Hem benim planım böyle değildi.
Plan değiştirebiliriz? Düşünsene içeride Kris, çıplak, gözleri kapalı, ellerini saçlarından geçiriyor, sıcak su damlaları aşağıya doğru süzülüyor falan..
Siktir et önceki planı! İçeri giriyoruz!
Ellerimdeki eşyaları kaloriferin üstüne bırakıp üzerimdekileri çıkarmıştım. Şuan hiç bir planım olmaksızın iç sesimi dinliyordum. Bu da demek oluyordu ki doğaçlama takılacaktım. Çıkardığım kıyafetleri yiğidimin eşyalarının yanına koymuş ve kapıyı açmıştım.
"Tao? Hala burada mısın? Bırakıp gittin sanmıştım."
İçeri girdiğimde Kris'in arkası dönüktü. Hala ona ses vermemiştim ve hala beni Tao sanıyordu. Bir süre saç diplerinden başlayıp ayak topuğuna kadar akan damlaları izlerken size tek bir şey söyleyebilirdim, enfes.. Kapıyı kapatıp ona doğru yaklaşırken Kris hala aynı şekilde duruyordu.