Ten Hyung

352 50 2
                                    

Mark, banyodan çıktıktan sonra boğazıma yapıştı.

"Şimdi mi öldüreceksin beni? Sadece bu mu lazımdı? O zaman bütün evi baştan sona deterjanlı suyla silebilirim, sen kay düş diye." Dedim sırıtırken. Düşüşü aklıma geldikçe kahkahalara boğuluyordum. Nefes almakta zorlanıyordum ama umurumda değildi.

Ellerini boğazımdan çekti.

"Sen çıldırmış bir o*ospu çocuğusun. Kendin kafayı yemişsin, başkalarına da yedirirsin." Mark konuştuktan sonra bana bakmadan hazırladığım sofraya oturdu.

"Su ver." Oturduğu yerden emretmesi sinirimi bozsa da, beni öldürene kadar her istediğini yapacaktım. Beni öldürmemesinden korkuyordum.

"Al bakalım." Çeşmeden doldurduğum bardağı önüne koydum. Ben de karşısına oturdum ve önümdeki yemekten zıkkımlanmaya başladım.

Bu sırada tekrar düşünüyordum. Ortalama kaç gün içerisinde beni öldürmüş olurdu acaba? Beni nasıl öldürecekti? Anlaşmada sunduğum gibi beni asacak mıydı, yoksa belindeki silahla mı vuracaktı?

O sırada Ten Hyung aklıma geldi. Benden haber alamadığı için çıldırmış olmalıydı. İçimin acıdığını hissettim.

"Telefonun var mı?" Sordum.

"Ne yapacaksın?" Dedi.

"Ten Hyung'u aramam lazım. En azından ona haber vermeliyim." Birden Mark'ın suratında kocaman bir sırıtış oluştu.

"Demek bu dünyada değer verdiğin bir şeyler varmış. Peki Haechan, Ten Hyung'unu da öldüreceğimi söylesem, ne yapardın?"

Yutkundum.

Çubuklarımı masaya vurup hırsla ayağa kalktım.

"Seni öldürürüm, andım olsun ki seni öldürürüm. Ona dokunmayacaksın p*ç kurusu!" Dedim. Hırstan ve korkudan, gözümden yaşlar dökülmeye başlamıştı.

Mark'sa, karşımda bana bakarak kahkahalar atıyordu.

"Bana verilen görevlerden biri de Ten'in ölmesi. Ne dersin? Ne zaman öldüreyim Ten Hyung'unu?"

Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Boğazına yapışırken hissettiğim çaresizlikten ötürü kusmak istiyordum.

"Ona bir şey yapma, lütfen. Beni öldür onun yerine, ona bir şey yapma."

"Olmaz ama. Taeyong-shi, Ten'in ölmesi için bana yüklü bir miktarda para teklif etti. Nasıl öldürmeyeyim?" Konuştukça gözyaşlarım hızlanıyordu.

Daha fazla dayanamadım, boş gözlerimi dikip suratına baktım.

"Onu öldüreceksen kendimi öldürürüm." Dedim. Mark'ın suratındaki gülüş silindi.

"Seni ben öldürmeden, ölemezsin." Dedi.

"Dene, Ten Hyung'a dokun ve gör," diyerek mutfağı terk edip bana verilen odaya, odama çıktım.

On, on beş dakika geçmişti ki, Mark, elinde telefonla odaya girdi.

"Şifresi 2501, sadece Ten'i aramana izin veriyorum. Bir yalan uydur ve bir daha başımıza iş açmasına neden olma. Polisler her yerde seni arıyor." Diyerek telefonu fırlattı ve odadan çıktı.

Onun arkasından bir süre baktıktan sonra telefonu açarak ezbere bildiğim numarayı tuşladım.

"Alo?" Ten Hyung'un karşıdan gelen sesi yorgundu.

"Hyung, benim..." Daha kendimi tanıtmama zaman tanımadan lafa atladı Ten Hyung.

"Haechan-ah, neredesin, seni çok merak ettim ve özledim. Neden haber vermedin?" Ağlayarak sordu.

Gözlerim dolarken, mutluymuş gibi yapmam gerektiği için gözyaşlarımı akmasına izin vermeden geri yolladım. Hıçkırıklara boğulan çocuğun tarafından gelen hışırtıları dinledim.

"Hyung ben iyiyim, birini buldum, çok hoş birisi. Adı Mark. Onun yanındayım." Dedim, kısa bir sürenin ardından.

Ne kadar inandırıcı olabilmiştim bilmiyordum. Ama umarım inanırdı.

"Gerizekalı. Bir adamın peşine takılıp beni habersiz bırakmayacak birisi olmadığını biliyorum. Doğruyu söyle bana şimdi." İnanmamıştı. Daha inandırıcı olmalıydım.

"Hyung, ciddiyim ben. Aşık olunca sen de anlarsın beni. Anın büyüsüne kapılıyorsun ve geri kalan her şey yalan oluyor. Her şey flulaşıyor, geriye sadece Mark kalıyor gibi. Anla beni lütfen." Dediklerimden sonra Ten Hyung bir süre sustu. Düşünüyor olmalıydı.

Derken devam etti.

"Peki, öyle olsun. Sanırım açıklayamayacağın bir durum içindesin. Seni anlıyorum Haechan, ama arada haber ver bana lütfen. Beni habersiz bırakma. İyisin değil mi?"

"İyiyim canım Hyung, sen de iyi ol tamam mı? Birini bul artık. Yalnız olmak sana yakışmıyor." Kıkırdadım. O da kıkırdadı.

Bir süre daha konuştuk ve kapattık.

Sonunda, rahatlamıştım.

Ölüm Kapanı (MarkHyuck) ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin