Gözlerimi yeniden açtığımda, odanın içindeki dört beş adamı fark ettim.
Hiçbiri tanıdık değildi.
Hissettiğim bıkkınlıkla gözlerimi devirdim.
"Yine mi beni öldürme çabaları? Bıktım yemin ederim, kaç kez daha tekrar etmeli bu döngü? Biriniz bile adam akıllı öldüremeyecek misiniz beni?" Mırıldandım.
Aralarından siyah saçlı, suratı tavşana benzeyen bana yaklaştı.
"Neyse, bu seferki katil adayım tatlıymış en azından." Yeniden mırıldandım.
Siyah saçlı adam gülümsedi, elini uzatıp alnıma dokundu.
"Ne oluyor be, çek elini bak." Hışımla kendimi geri çekmeye çabalarken söylendim. "Ahh..." Göğsümle karnımın arasında sızı hissedip durdum.
"Çok mu acıdı? Yalnızca ateşine bakacaktım..." Siyah saçlı adam endişeyle üzerimdeki yorganı aşağı çekti. Ben, karnımı örten yorgan gittiğinde açığa çıkan bandaja dikmişken bakışlarımı, o canımı yakmamaya çabalayarak uzandı ve kenarlarındaki bantı çıkardı.
Açığa çıkan yaraya baktım. "Kaç dikiş var?" Sordum.
"Çok değilmiş gibi görünüyor değil mi? Ama kurşun yarası lanet bir şeydir, inan bana... İç kısımlarda da cerrahi operasyonlar gerçekleştirildi. Fazla hareket etme. Canın yanar." Dedi tavşan adam, kenardaki sargı bezini, flasteri alıp yaramın üstünü tekrardan kapatırken.
Omuz silktim.
"Kötüye bir şey olmaz." Dedim.
"Öyle deme..." Dedi tavşana benzeyen adam. Adı neydi acaba?
İlerideki beyaz saçlı adam, tavşan adama tebessümle bakarken, diğerlerine bir baş hareketiyle çıkmalarını söyledi.
Tam üç kodaman odadan çıkıyorken, eş zamanlı olarak Mark içeri girdi. Odadaki beyaz saçlı adama kafasıyla selam verip Doyoung'la sarıldı.
Daha sonra bana yöneldi, alnıma bir öpücük bıraktı.
Çok tanıdık gelen bu an, dejavu gibiydi. Kaşlarımı çatma ihtiyacı hissettim ama Mark'ın ilgiyle beni izleyen gözleri engel oldu.
"Sağ olun, Taeyong, Doyoung." Dedi Mark.
O an beynimde şimşekler çaktı. Önceki konuşmalar aklıma dolarken, sorguyla gözlerimi Mark'a diktim.
"O adamı ben mi öldürdüm, neden böyle düşünüyorlar?" Sordum.
Mark, yutkundu.
"Anlatacağım. Ama önce dinlen. Sonra konuşalım?" Dedi.
Kafamı iki yana salladım, yatakta iyice düzelttim duruşumu, doğruldum.
"Hayır. Şimdi anlat Mark."
Mark, gözlerini benimle Taeyong arasında götürüp getirirken dudağını dişledi.
İçinde olduğumu durum olmasaydı, dudağını dişlemek için onun dudaklarının yanında kendiminkini de kullanacağımı biliyordum.
Aklımı dağıtmamaya çabaladım.
"Ne demek benim öldürdüğümü söylüyorlar? Ama senden haberleri yok?" Sorguladım.
Mark, kafasını bir sağa bir sola büktü, kıtırdattı.
Uzunca bir süre sessiz kaldı."Mark bir b*k yedi. Bu arada ben Taeyong." Sessizlikten sıkılmış olduğunu düşündüğüm Taeyong denen şahıs konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Kapanı (MarkHyuck) ✔
FanficMark öldürmek için yaratılmıştı. Donghyuck ölmek için Tanrısına yalvarıyordu. Yolları kesişti. Her şey değişti. "Ben ölüme aşıktım, ben göğe aşıktım. O öldürmeye aşıktı, o adalete aşıktı. Bir gece, kesiştik, tanıştık, yarımlaştık. Ben ona aşıktım, b...