Birkaç saatin ardından, ki benim için hiç kolay geçmemişti, acıkmıştım, kapım ardına kadar açıldı.
"Takip et beni." Yakışıklı katil, yakın zamanda benim de katilim olacaktı, o soğuk gözlerini gözlerime dikerken konuştu.
"Hayhay bebeğim." Ona konuştuktan sonra bir öpücük attım, yüzünü buruşturdu, elini alnına vurdu, daha sonra arkasını dönerek odadan çıktı.
Sırıtarak, aynı zamanda kalçalarını izleyerek, peşinden ilerledim. Yıkık dökük bir evin ikinci katındaydık, merdivenler yürürken gıcırdıyordu.
"Garip zevklerin varmış," anlamazcasına bana döndüğünde devam ettim, "evini diyorum."
Kafasını sallayarak önüne döndü.
"Beni şu merdivenin tahtasına bağlayarak öldürebilirsin?"
"Sen nasıl bir manyaksın?"
"Yatakta iyi olan bir manyağım, göstermemi ister misin sana hünerlerimi?" Dudaklarımı iki yana kıvırdım.
"Sadece o boş konuşan ağzını kapatmanı istiyorum."
"Daha güzel işler için de kullanabilirim."
Sanırım oldukça kızdırmıştım, yoksa şu an boğazımda olan ellerin nedeni ölümü istiyor olmam olamazdı. Benim istediğimi yapacak biri olmadığını, ilk bakışımda anlamıştım.
"Bel altı imalarını kesmezsen, seni asla öldürmem."
Elini boynumdan çekti, yürümeye devam etti. Ne bitmek bilmeyen yolmuş, diye düşündüm.
"Bu nasıl bir tehdit ama, düşmanıma yapmam bu yaptığını. Ayıp yahu."
Boynumu okşarken, onu takip ettim. Sonunda mutfak olduğu belli olan yere geldik.
Masada ramen vardı. Bir de et.
"Ooh, et mi o? Çok severim." Ellerimi çırparak masadaki sandalyeye oturdum.
"Sen ramen yiyeceksin." Hayal kırıklığı...
"Aşk olsun, yakında ölecek birinin isteklerini neden kırıyorsun ama."
"Umurumda değilsin, sus ve yemeğini ye."
"Yemek mi bu?" Kalbim kırılmıştı. Tamam, her şeyi taşkalaya vuruyor olabilirdim, yine de herkesten daha çabuk kırılıyordum işte...
"Yemiyorsan ben yerim. Bırak ve odana çık."
"Ama açım..." Sesim kısılırken, inat etmeyi bıraktım. Çubukları aldım, önüme çektiğim ramene daldırdım.
Yemeye başladım.
Birkaç dakika geçmişti ki, bakış açıma giren çubuklarla dikkatim dağıldı.
"Al..." Kendi tabağından aldığı birkaç parça eti, ramenimin üstüne koydu, adını hala öğrenemediğim yabancı.
"Teşekkürler," birkaç saniye durdum, bir et parçasını ağzıma alıp çiğnerken devam ettim, "adın ne?"
"Mark."
"Memnun oldum Mark." Söylediklerimin ardından kaşları çatıldı, elimi uzatıp iki kaşının arasındaki kırışıklığı düzeltmek istedim.
"Bir katille bu kadar rahat konuşuyor olman garip, Haechan." Omuzlarımı silktim.
"Beni öldüreceğini söyleyen birine tapabilirim bile, Mark." Mark, dediklerimden sonra bir kahkaha salıverdi.
Güzel gülüyordu.
"Memnun oldum, Haechan."
Gerçekten memnun oldum, Mark...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Kapanı (MarkHyuck) ✔
FanfictionMark öldürmek için yaratılmıştı. Donghyuck ölmek için Tanrısına yalvarıyordu. Yolları kesişti. Her şey değişti. "Ben ölüme aşıktım, ben göğe aşıktım. O öldürmeye aşıktı, o adalete aşıktı. Bir gece, kesiştik, tanıştık, yarımlaştık. Ben ona aşıktım, b...