BÖLÜM 2 PART 2

1K 40 4
                                    


"Loly sizi banyoya götürmeli" 

"Banyoya'mı?" diye sordum şok içinde. Aman tanrım. Gerçekten banyo yapmama izin verecekler miydi?

" Evet. Loly sizi oraya götürecek ve size ihtiyacınız olan her şeyi verecek" dedi gururla. Sanırım yardım ettiği için ya da mesajı teslim ettiği için mutluydu. 

"Teşekkürler Loly" dedim gülümseyerek. Ona sarılmak istiyordum ama sanırım bundan hoşlanmazdı. 

"Neye ihtiyacınız var" diye sordu küçük ellerini hareket ettirirken.

" Şey aa" düşünmeye başladım. Neye ihtiyacım vardı? Pek çok şeye ihtiyacım vardı ama abartmakta istemiyordum. Hele ki bana gösterilen bu birazcık merhametten sonra. 

" Bir şampuan, saç kremi, jilet ve sabun ah bir de bir kaç cımbız getirebilir misin?" bitirirken gülümsedim. 

" Pekala hanımefendi. Ben gidip ihtiyacınız olan her şeyi alıp banyoya götüreceğim. Daha sonra sizi banyoya götürmek için tekrar geleceğim. Efendiler, sizin etrafı görmenizi istemiyor." 

Kafamı salladım. Sonunda duş alabilecektim. Muhtemelen aynı kıyafetleri kullanacaktım ama buna çok da takılmadım. Sonunda temiz hissedecektim. 

Beş dakika sonra cin geri geldi. Gözlerimi kapattı elimi tuttu. Beni banyoya götürdü. Gözlerimi açınca nefesim kesildi. Banyo muhteşemdi. Ben küçük tuvalet gibi bir yerde banyo yapacağımı düşünmüştüm. Her şey mermerdendi, küvet çok büyüktü. 

" Bitirdikten sonra Loly'i çağırmalısın" 

" Tamam" dedim sadece. Loly kaybolunca küvete girdim. Çıktığımda 1 buçuk saat geçmişti. Üzerimde eski kıyafetlerim olduğu halde yeni bir insanmışım gibi hissediyordum. Loly'nin ismini seslendim ve anında geldi. 

"Daha iyi hissediyor musunuz Hanımefendi" diye sordu gözlerimi bağlarken. 

"Çok daha iyiyim Loly" 

Odaya geri döndüm. Loly  veda etti ve gitti. Saçlarımı elimle taradım. Kapının açıldığını hissettim. Baktım, Draco oradaydı. 

" Banyodan hoşlandığını görüyorum" dedi ciddiyetle.

"Evet" dedim sadece. 

" Sana bunları getirdim" dedi üzerime temiz giysileri atarken. 

Kıyafetlere baktım ve teşekkür ettim. 

Başka bir şey söylemeden odayı terk etti. Giysilere tekrar baktım. Gerçekten büyüktüler. Eskisini çıkardım ve yenileri giydim. Gece olmuştu, uyumalıydım. Ne kadar çok uyursam zaman o kadar çabuk geçiyordu. 

Gürültüyle uyandım. Lavaboya giderek dişlerimi fırçaladım. Birinin bağırtısını duydum.

 " Ona tecavüz etmeyeceğim". 

Daha çok mu muggle vardı?

Bağırtıların durması saatler almış gibi hissettirdi. Pencerenin yakınındaki yerimde oturuyordum. Kapının açılışını hissettim. Draco kızgın bir şekilde içeri girdi. Anlayamadım. Yerdeki çarşaflarıma oturdu ve tavanı izlemeye başladı. Şaşırarak ona bakıyordum. Bana baktı ve inledi. Birkaç saniye sonra daha rahatlamış gözüküyordu. 

Ona bakmayı kestim ve pencereden dışarı doğru baktım. Bu benim buradaki hobimdi.

"Neden sürekli pencereye yakınsın?" 

Ona baktım. Gerçekten düzgün bir konuşma mı başlatıyordu?

" Pencereyi seviyorum. Özgür hissedebildiğim tek yer." 

Şeytanmışcasına güldü.

"Sen özgür değilsin Granger. Rüya görüyorsun. Bu evden sadece bir şekilde çıkabilirsin o da cenaze arabasıyla. "

Neden bilmiyorum ama biraz üzgün görünüyordu. 

"Eninde sonunda buradan çıkacağım. " dedim kızgınca. Neler düşünüyordum ben. Üzgün falan değildi. Beni ölü görmek isterdi. 

 "Haklısın. Tabutta kilitli kalacaksın."

Bir şey söylemedim. Bu günlerde öleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. 

" Eğer yardımı olacaksa yakınlarda öleceğini sanmıyorum. Karanlık Lord'un planlarında henüz bu yok" dedi sırıtarak. 

"Bunun için mutlu mu olmalıyım Malfoy? Ölümüm hakkında düşünmek için daha fazla zamanım olacak. Farelerle yaşamak için daha fazla zamanım olacak. Ve ah unuttum senin o aptal yüzünü görmem için daha fazla zamanım olacak" neredeyse bağırıyordum. 

Draco bir katil gibi ciddiyetle baktı yine. 

"Her gün senin yüzünü gördüğüm için beni mutlu zannetme sakın" dedi kızarak. 

"Her gün yüzümü görmek zorunda değilsin. Ölüm yiyenlerin var, onlarla konuşabilirsin. Olmazsa arkanda bir çok fahişen var. Gidip onlardan biriyle eğlenebilirsin. 

"Fahişelerim yok" dedi kalkıp yakınıma gelirken. Yüzümü kabaca ellerinin arasına aldı ve tekrar söyledi. 

" Fahişelerim yok Granger" Yerimde kıvrandım, canımı acıtıyordu. 

"Şimdi özür dile" 

"Hayır" dedim. Korkuyordum ama asla affını dileyemecektim. 

"Hayır" dedi parmaklarını yüzüme daha fazla bastırırken. 

Aman tanrım bu acıttı. Özür dilemek istemiyordum ama dilemezsem yüzümü parçalayacak gibiydi. 

"Özür dilerim" diye mırıldandım. 

" Bu daha iyi Granger" Ellerini yüzümden çekti ve kapıya doğru yürüdü. Durdu ve odadan çıkmadan önce şunları söyledi. 

" İki saat içinde gelirim. Bitmesi gereken bir şey var"


Bitmesi gereken bir şey? Neden bahsediyordu? Beni henüz öldürmeyeceklerini söylemişti. O zaman ne yapacaklardı. 


Life As It Is • Dramione (Türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin