***
Merhabalar, bulunduğumuz süreçte hepinizin iyi olduğunu umuyorum. Bölümü geç attım biliyorum ama son senem ve yapmam gereken bir sürü ödevim var. Final ödevleri verilmeye başlandı bile ve ben başlamadan atayım dedim. Umarım beğenirsiniz. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
***
İki hafta sonra...
Bodrumdaotururken pencereye bakıyordum. Sanırım Doktor Anderson bu hafta eve gelecekti.Tüm bu iki hafta boyunca hamileliği düşünüp durmuştu. Yapacak başka bir şeyimde yok gibiydi. Çok az yiyor, ne zaman olduğunu bilmediğim zamandan beri banyoyapmıyordum. Çok kilo vermiştim. İyice cılızlaşmıştım ve bunun bebek için iyibir şey olduğunu düşünmüyordum, ama kimin umurunda, benim dışımda kimse bebeğiumursamıyordu. Düşünmem gereken iki seçeneğim vardı. Bir yanım aldırmamısöylüyordu. Yaşananlardan sonra henüz ona bağlılık hissetmiyordum. Diğeryanımda doğurmayı, anne olmak için hazır olduğumu söylüyordu. İyi bir anne olacağıma emindim. Tek problem içinde bulunduğum durumdu. Çocuğumun bir sürü ölüm yiyenle bir arada büyümesini istemiyordum, ama hadi ama babası bir ölüm yiyendi zaten. Buradan çıkabilirsem, evlat edinmeyi düşünmem gerektiğini biliyorum ama bunu yapabileceğimi de düşünmüyorum. Her şeyden önce dokuz ay onu taşıyacaktım, ve her şey çok zor olacaktı. Ama dürüst olmak gerekirse seçenekleri bile düşünmemem gerektiğini düşünüyorum. Kesinlikle biliyorum ki Voldermort'un bana vereceği tek seçenek kürtaj yaptırmak ya da kendisinin düşük yaptığımdan emin olmak olacaktır. Draco'nun tüm bu durum hakkında ne düşündüğünden emin değilim, öğrendiğimizden beri onunla konuşmamıştım. Birinin odaya geldiğini hissediyordum. Lucius gelmişti.
"Doktor Anderson burada, seni görmek istiyor."
Ayağa kalkmaya çalışıyordum ama o kadar güçsüzdüm ki kendi başıma ayağa bile kalkamıyordum. Lucius geldi ve sertçe bileğimi kavradı.
"Tüm gün seni bekleyemem."
Evin başka bir odasına girdim. Ofise benziyordu. Her yere bakınıyordum. Çok fazla kitap vardı. Ofis mi kütüphane mi anlayamamıştım. Llucius birkaç dakikan sonra ellerinde kıyafetlerle geri geldi. Kıyafetleri üzerime fırlattı.
"Banyo orada. Duş al. Doktor Anderson'ın seni böyle görmesini istemiyorum."
Kıyafetleri alarak banyoya ilerledim. Bir saat sonra banyodan çıkmıştım. Çok fazla mı zaman harcamıştım bilmiyordum ama cidden ihtiyacım vardı. Lucius masasında bana bakıyordu.
"Duş al dedim. Keyif banyosu yap demedim."
Ne vardı sanki. Bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim. Ayağa kalkıp bana doğru ilerledi.
"Seni oğlumun odasına götüreceğim. Doktor Anderson seni orada bekliyor. Ona karşı nazik ol, sana iyi davrandığımızı söyle. Bodrumda kaldığını söylemeye kalkma bile. Burası otel değil Granger. Ve en önemlisi ölüm yiyenlerin ve Voldemort'un burada kaldığını asla söylemeye kalkma. Bu bizim küçük sırrımız."
Bir şey söylemedim. Ne yani Doktor Anderson hiçbir şey bilmiyor muydu? Söylemeyi denemeli miydim?
"Anladın mı Granger" diye sordu.
"Evet"
"Güzel, takip et" dedi kapıya doğru yürürken.
Takip ettiğimde birkaç dakika sonra Draco'nun odasındaydım. Doktor Anderson buradaydı. Her zaman ki gibi gülümsüyordu. Kibarca bir gülümseme sundum.
"Bayan Granger, sizi görmek ne güzel" dedi bana yaklaşırken.
"Pekala siz ikinizi yalnız bırakacağım. Bir şeye ihtiyacın olursa Doktor Anderson lütfen bana bildirin. Sonuçta o benim oğlumun çocuğunu taşıyor "dedi bana kötü bir şekilde gülümserken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Life As It Is • Dramione (Türkçe çeviri)
أدب الهواةBiri iyi, biri kötü, biri doğru, biri yanlış. Onca ölüm yiyen arasında kalmış bir Muggle doğumlu. Malfoy malikanesinde tutsak olmuş ünlü Hermione Granger. Biri malikaneye tutsak, diğeri karanlığa. Acılar, sürprizler, sevinçler, karanlık ve aydınlık...