" Karanlık Lord seni görmek istiyor "
Ona baktım. Voldemort'a gitmeden önce kavga etmek istiyordum. Başka bir seçeneğimin olmadığını biliyordum ve aptalca ama onu sinir etmek beni mutlu ediyordu.
"Ya gitmek istemezsem?"
"Başka seçeneğin yok Granger" dedi ciddiyetle.
"Elbette var. Bu evden gayette ayrılabilirim." Nerden bulduğumu bilmediğim bir cesaretle kendimi bunu söylerken buldum.
Draco herhangi bir şey söylemeden bana doğru geldi. Acıdan inleyeceğim derecede sertlikle bileğimi kavradı. Beni odadan çıkardı ve başka bir odanın tam ortasına doğru itti. Düştüm ama hemen kalktım. Muggleları öldürüp onlara tecavüz ettikleri odayla aynıydı. Etrafıma baktım, cesur olmak istiyordum ama kolay değildi. Yığınca ölümyiyen vardı. Bu referansı buraya ilk geldiğimde de görmüştüm. Kapıya baktım ve Voldemort'un geldiğini gördüm. Eğilip onu selamladığımı hissettim.
Orospu çocuğu! Ayağa kalktığımda şeytanca gülümsüyordu.
"Sizinle konuşmalıyım Bayan Granger" dedi sırıtarak.
Sessizce bekledim Sinsice baktı ve sırıtmaya devam etti.
"Mükemmel arkadaşın Potter'dan bana bilgi ve haber vermene ihtiyacım var"
Demek istediği buydu. Pekala, onun hiçbir şeyi bilmesine izin vermeyecek olmam ne kötü. Çok bildiğimden değil. Uzun zamandır büyü dünyasının dışındaydım ve Harry bana mektuplarda hiçbir şey söylememişti.
"Bir bilgim yok"
" Gerçekten mi? Potter'ı herkesten daha iyi tanıdığını düşünürdüm. Planı ne? " diye sordu kızgınca.
"Hiçbir şey bilmiyorum" dedim tekrar.
Bir an sonra elini yüzümde hissettim. Beni düşürecek kadar sert bir tokat atmıştı.
"Odasına götürün"
Birinin bileğimi kavradığını ve odama doğru sürüklediğini hissettim. Dracoydu. Odaya soktu ve içeri girdi. Pencerenin dibine oturdum ve kapıya yakın duruyordu.
"Biliyorsun ki Granger, eğer ölmek istemiyorsan yardım etmelisin" dedi ciddi bir şekilde.
"Hiçbir şey bilmiyorum" dedim yine.
" Hadi ama Granger , kimi kandırıyorsun? Arkadaş olduğunuzu biliyorum. " Ona baktığımda gülümsüyordu. Komik olan ne?
"Nazik olmaya çalışıyorum. Eğer ölmek istemiyorsan yardım etmelisin."
"Senin sempatine ihtiyacım yok." dedim ona pis bir bakış atarak. Gülümsüyordu.
"Bilirsin, zor olmaya çalışıyorsun ama değilsin." dedi kızgınca. Yanıma gelip çenemi sertçe kavradı,
"Bana zekiyi oynama Granger. Gerçeği Karanlık Lord'dan gizleyebilirsin ama benden değil. Haberinin olduğunu biliyorum ve sen ölmeden önce bundan emin olacağım." çenemi bıraktı ve kapıyı çarparak odadan çıktı. Korkuyla kapıya baktım. Belki de Draco bir kalbe sahiptir ve beni öldürmez diye düşünüyordum. Ama yanılıyordum. Draco bir iblisti. Şeytandı, başkalarını umursamazdı, yalnızca kendini ve aptal ölüm yiyenlerini düşünürdü.
Malfoy malikanesinde yaşamaya başlayalı bir ay olmuştu. Burada yaşamaya başladığımın ikinci haftası malikane olduğunu anlamıştım. Wormtail'in bir ölüm yiyene malikaneye gelmesini söylediğini duymuştum. Duymamalıydım. Beni gördüklerinde Wormtail bana cruciatus laneti atmıştı. Neden bilmiyorum ama Draco beni odadan çıkarmıştı. Bana neden yardım ettiğini hala anlayamıyordum.
Burada olmak tümüyle kötü değildi. Yani demek istediğim burayı cehennem gibi düşünebilirsiniz ama gerçekten hiçbir şey yapmıyordum. Sürekli bu odadaydım. Olan en kötü şey aylığımdı. Bacaklarım tümüyle kan olmuştu. Daha kötü yapan şey ise Draconun gelip beni yerde acıdan ağlarken bulmasıydı. Bana yardım etti ve ne olduğunu sordu. Açıkladım. Gerçekten kötü kızarmıştı. Neye ihtiyacım olduğunu sordu ve bana tampon alabileceğini söyledim. Gerçekten kırmızıydı. Her neyse.
Odamda oturmuş pencereye bakıyordum. Sanırım kaçırıldığımdan beri duş almamıştım. Tek ihtiyacım olan sıcak suyun bedenimde olmasıydı ama sabun olmadıktan sonra işe yaramazdı. Dürüst olmak gerekirse kendimi iğrenç hissediyordum. Vücudumu liflemek, saçımı yıkamak, biraz temiz kıyafet kullanmak ve kaşlarımı temizlemek istiyordum. Sanırım maymun gibi görünmeye başlayacağım. Neyden bahsediyordum. Caesars Palace'da değildim. Tüm bu ay boyunca bana yardım eden tek şey ev cini Loly olmuştu. Anlayamasam da her zaman bana yiyecek getiriyor ve iyi olduğumdan emin oluyordu. Bu küçük yaratık için sempati hissediyordum. İsimlendirmek gerekirse bir tür arkadaştı. Draco bana karşı kibardı. Konuşmuyordu fakat birkaç gün önce geldiğinde ve iyi olduğumu gördüğünde bana gülümsemişti.
Arkadaşlarımı düşünüyordum. Harry ve Ron'un kaçırıldığımı bildiklerinden şüpheliydim. Bence bilmiyorlardı. Bir ay olmuştu, onlar bu kadar uzun süre burada kalmama izin vermezdi. Hala pencereye bakıyordum. Şaklatma sesi duydum. Bana doğru gelen Loly idi.
"Merhaba Loly" dedim ona doğru yürürken. Onun erkek olduğunu biliyordum.
"Merhaba Hanımefendi" dedi. Loly tipik bir ev ciniydi. Çok nazik ve efendisine yada efendilerine karşı oldukça sadıktı. Efendisinin kim olduğunu gerçekten bilmiyordum. Ona hiçbir şey söylemedim. Söyleyeceği herhangi bir şeyden sonra muhtemelen kendisini cezalandıracaktı. Bunu yapmasını istemiyordum.
***
Devamı yarın gelecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Life As It Is • Dramione (Türkçe çeviri)
Fiksi PenggemarBiri iyi, biri kötü, biri doğru, biri yanlış. Onca ölüm yiyen arasında kalmış bir Muggle doğumlu. Malfoy malikanesinde tutsak olmuş ünlü Hermione Granger. Biri malikaneye tutsak, diğeri karanlığa. Acılar, sürprizler, sevinçler, karanlık ve aydınlık...