Helikopter geldi.
- Binin.
Bindiklerinde helikoptere kalkması için işaret yapıp kapıyı kapattım. Onlar havalanırken rüzgarı yüzümde hissettim. Helikopterin camından bana baktılar şaşırmışlardı. Ben binmemiştim. Telsizden pilota seslendim.
- Durmadan devam edin.
- Anlaşıldı.
Hemen ardından Albayın sesini duydum.
- Sancak bir cevap ver neden helikoptere binmedin?
Telsizi tamamen kapattım ses gelmiyordu artık. Uzaklaşan helikoptere arkamı döndüm ve koşarak uzaklaştım.
...........................................................
Sakar'ın ağzından- Ahmet, beni duyuyor musun?
- Evet.
- Yaran nasıl?
- Küçük görmelimiyim?
- Şu durumda mı?
- Haklısın.
Çatışma devam ediyordu.
- Kötü.
- Telsizim çalışmıyor.
- Benimde.
- Bizimkiler nerde?
- Gitmişler. Kahretsin.
- Ahmet, burdan çıkmalıyız.
- Benim cephanen kalmadı.
- Benimkide bitiyor. Bitek bu tabanca.
Sesizce ordan kurtulduk. Ahmet yürüyemiyordu. Bir mağaraya kader geldik. Ahmet' i bir yere oturttum.
- Ahmet çok kan kaybediyorsun. Dağlamam gerek.
- Peki.
Kafasını başka şeyle meşgul edersem acısını hissetmez diye düşündüm. Bir ateş yaktım.
- Sizin şu anka bölüğünde yeni gelen biri kimdi adı...
- Murat mı?
- Evet, Murat. Çocuk çok sakar. Sürekli koştururken ban çarpıyor. Üç oldu.
- Üç mü sen yeni geldin ne ara?
- Bir soğuya giderken. İki saklanırken. Üç de buraya gelmeden önce.
Bıçağın ısındığını anlayınca yarayı açtım. Daglarken devam ettim.
- Hayır birtek bana çarpıyormuş. Alışkanlık olacak.
Kurşunu çıkartıp dağladım. Mermiyi közün içine attım. Bu arada bir ses geldi. İkimizde mevzi aldık. İçeri giren iki itin kafasına sıktım.
- Ahmet acele et. Şunları üstündeki giyelim.
- Tamam.
Üzerimizi değiştirdik. Ahmet'in yanına gittim . Su şişesini aldım ve belimdeki beze astım. Bu sırada gelen ses ile Ahmet
- Buraya geliyorlar.
Ahmet ayağa kalkarken zorlandı. Bende onu sırtıma aldım. Koşarak çıktık. İlerleyerek nehirin oraya kadar gittik. Nehirin yani an geldiğimizde Ahmet'i indirdim. Su şişesini açtım ama boştu. Bende Ahmet'e döndüm.
- Nehirin akışına göre gidersek kesin bir köy buluruz. Hadi az kaldı.
İlerledik. Bir süre sonrada durup su içtik bu sırada bir adam bize silah doğrulttu. Kıyafetlerinden köylü olduğu belliydi. Ama kimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Yıldız' ın Gölgesi
Non-FictionBölük üzgündü Berk'i gören Murat "Ne diye sırıtırsın pişmiş kelle gibi" dedi. Ve Berk bir nota mırıldandı. Ray Ray Ra Ra Ra Ray Ray Ray Ra Ra Ra Ardından bağırarak sözlerini söyledi Ey...